ARTVİN NEDEN HEDEFTE?

Peki, Artvin’in hangi özellikleri bu insanları cezbediyor? Artvin aslında nedir işte bütün bunların cevabını bu yazı dizinde bulacaksınız. İkinci bölümünü siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz.

ARTVİN NEDEN HEDEFTE?
18 Eylül 2016 - 19:08

ARTVİN NEDEN HEDEFTE?-2CERATTEPE ASLINDA NEDİR?

Yurttaş Mazlum Çoruh.. Kusursuz Enerji planı Kitabı’nın yazarı…

Nam-ı diğer Naci Özen,.. “ Artvin Neden Hedefte” adıyla 14 sayfalık bir yazı kaleme aldı.

Çoruh, Artvin’in coğrafi yapısından tutun da sosyal kültürel, yerüstü ve yer altı özelliklerini kaleme aldı.

Artvin son yıllarda medyada en çok yer alan illerin başında geliyor.

Amerikan Büyük Elçisi Hohn Bass Artvin’e geldi. Aynı tarihlerde eski Başbakan Davutoğlu, Yargıtay Başkanı Cirit, bayram tatillerini Artvin’de geçirdiler.

Peki, Artvin’in hangi özellikleri bu insanları cezbediyor? Artvin aslında nedir işte bütün bunların cevabını bu yazı dizinde bulacaksınız. İkinci bölümünü siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz.

......

 



Artvinliler Çoruh Enerji(!) Planını heyecanla beklerken Cerattepe’ye yaslanmış başlarına Altın Madeni düştü…

Neye uğradıklarına şaşırmaya vakitleri bile yoktu…

 

CERATTEPE OLAYI NEDİR NASIL GELİŞTİ?

 

Çoruh coğrafyasının mineral çeşidi zengini olduğunu söylemiştim. Zaten bu bölgeyi cazip kılanlardan biri bu çeşit zenginliğidir. İşte bu zenginliğin bir kısmı, Artvinlilerin başına konmuştu; doğa tarafından, Allah tarafından. Başına deyince, Artvin’lilerin bankadaki hesabına değil binlerce yıldır sırtlarını, başlarını huzur içinde dayadıkları Cerattepe denilen yere kondurulmuştu. Binlerce, yüzlerce yıldır orada kıpırdamadan durunca Artvinliler için sadece yastığın altındaki kese gibiydi.

Zaman geldi uzaktan algılama diye başka ülkelerin yastık altlarını gözleme imkânı, yöntemi ortaya çıktı. İşte Artvinlilerin yastık altındaki altını, gümüşü vs. elementlerinden oluşan bu servetine emperyalistler göz dikti. Bu serveti kapmasalar da onu başka amaçları için kullanabilirlerdi… Çoktandır ülkenin aklıyla oynamışlar, kendilerine hizmetkâr, ağzı güzel laf yapan yöneticileri buluyorlar, Atlantik ötesinde konuk edip kafalarını ayarlıyorlardı. Onların sayesinde Türk halkı büyük dostundan(!) gelen her teklifi iyi niyetli algılıyordu.

 



 

ARTVİN’İN BAŞINA ÖNCE KANADALI COMİNCO DÜŞTÜ!

 

Emperyalistlerin kendi servetine göz diktiğine ne inanıyor ne de öyle bir şeye akılları eriyordu. Çünkü başlarına getirdikleri hep dinden imandan vatandan milletten bahsediyordu.

Hırsız ve yardakçılarından kötülük beklemiyorlardı. Artvinliler 1990’lara gelinceye kadar pek farkında değildiler. Ne zaman ki COMİNCO adlı uluslarüzeri Kanadalı küresel yağmacı bir şirkete 1989 yılında maden çıkarma ve işletme ruhsatı verildi o zaman yastığının altının karıştırılmaya başlandığını anladı. Artvinliler rahatsız olmaya başladı.

Yastığın içine yapılan ilk sondaj galerisi sonucunda, yastığın üzerinde, yeryüzünde, Cerattepe’nin çayırlarında otlayan iki ineğimiz bilinmeyen(!) bir sebeple ölünce; Artvinliler, o zaman kimliklerini öne çıkarmaya başladılar. Çünkü ‘Bunda bir iş var’ dediler. 

 

 



 

1990’LARDA YAPILAN SONDAJ ÇALIŞMASI SIRASINDA 2 İNEK İÇTİĞİ SUDAN ÖLDÜ!

 

Ölen hayvanlardan alınan iki parça, örnek olarak, Erzurum Hıfzısıhha’ya gönderildi. Ölümlerin sebebi anlaşılmak istendi. Ama görünmez bir el o örnekleri ortadan kaybetti. Artvinlileri harekete geçiren işte bu olaydır. Çünkü Artvinliler, altın madeni işletmeciliğinin çevreye büyük zarar verdiğini öğrenmeye başlamışlardı. Bunu tespit etmek isteyince de görünmez bir ele önlerini kesmeye kalkmıştı. İşte Cerattepe ve Artvin Savunması dediğimiz olay böyle başladı.

Önce COMİNCO saldırdı durdu. Direnişten korktu; vazgeçti. Çünkü inekler ölmüştü, sonucun nerelere varacağını anlamıştı ve yerel halk da kötü şeyler sezmeye, anlamaya, başlamıştı. Şirket, Dünyanın başına çörekleneceğinden ürktü. Vazgeçti. 

Gelişmiş ülkelerde gelişmiş çevre bilinci vardır. Çevre felâketinin sınır tanımadığını bilenler vardır. O ülkelerde, artık sözü dinlenir hale gelmişlerdi. Muhtemelen şirketin finans kaynaklarını kesebilirlerdi. Çünkü o ülkelerde siyasetçiler, iş adamlarının(!) esiri değillerdi.

Bu işten caydı… Başka bir uluslarötesi şirkete maden arama ve işletme hakkını devretti gitti. Yeni yağmacının adı: Inmet Mining’di.. Bu şirkette Artvinlilerin savunmasından yıldı… 

İşler biraz rahatlamış görünüyor Artvinliler huzur içinde ve zaman zaman gözünü ve kulağını yastığına, Cerattepe’ye çeviriyor, dayıyor birilerinin onun çevresinde, içinde “Bir p…klar karıştırmasın” diye endişeleniyordu; zaman zaman.

 

2012 YILINA KADAR BÖYLE YARI UYKUDA GEÇTİ ARTVİN’İNİN GÜNLERİ….

 

Derken o malum haber geldi… Maden, milletin “a” asına koyan birine adrese teslim hülle yönetimiyle ihale edilmiş, kısaca devredilmişti… Her türlü A’li-Dibo, pardon A’li-Cengiz oyunlarına hazır olmak gerekiyordu



Gelişmeler beklediklerinden daha zor ve daha çok zorbalı geçiyordu. Her türlü hukuk yollarında kazanıyorlardı. Ama iş zorbalığa gelince karşılarında Devlet vardı. Devletin gücü, madencinin arkasına sıralanmıştı… Boy boy… 

Gücü arkasına alan şirket, zat, her neyse, yeni bir yol yeni bir hamle yapıyordu ve hala yapıyor… Bu sefer devletin silahlı emniyet kuvvetlerini de yanlarına almışlardı ya…

 

KOL-BACAK KIRILMASI ONLARI ETKİLEMİYORDU.

 

Kırılan bacağa, elbette, en çok Artvinliler üzülüyorlardı. Ama bu karşı tarafı tatmin etmiyordu. Hareketin önderi, hayatın zorluklarından saçlarını erkenden kırlaştırmış, NUR NEŞE KARAHAN’ın ellerini arkadan kelepçelenmesini dahi sağlıyorlardı.

NUR hanım, herkesi korkutuyordu. Acaip bir teröristti(!) Çünkü elinde, ne taş ne sopa, ne patlayıcı, ne silah, ben nediyem işte, hiçbir şey yoktu. Sadece mahkeme kararlarını sallıyordu. Ama arkasına bütün Artvin’i toplamıştı… Olur, şey değil… Şimdiye kadar böylesini görmemişlerdi. 80 yaşında nineler, 75 yaşında dedeler, kucağında çocuk anneler, gençler hep Cerattepe yolunda ölümü göze aldıklarını haykırıyorlardı.

Ellerinde sadece mahkeme kararları vardı… Onu sallıyorlardı. Karşılarında her türlü modern silah ile,gaz tüfeği, cop, bellerinde tabanca, başlarda miğfer ile donatılmış devlet(!) kuvveti vardı…

Artvin’i BMM de temsil edenlerin %49’u da olayda ön sıradaydı. %51’i ise görünmüyor; efsanesi dolaşıyordu. Olay o derece büyüdü ki artık ülke sınırlarını aşmıştı…

1992’ler den beri bu mücadele hala devam ediyor. Ülkemizin en medeni en demokratik yurt ve vatan savunması Artvinliler tarafından yürütülmüştür, yürütülmektedir. Üç kere hukuk zaferini, davaları kazanmalarına, her türlü bilimsel verilerle burada maden işletmeciliğinin yapılamayacağını, çoğu akademisyen olan bilirkişilerce tespit ettirmelerine rağmen saldırıyı 

durduramamışlardı.

O görünmez- aslında sadece gözü, vicdanı ve aklı körlerce görülmeyen- görülmek istenmeyen- el, hala o tepeyi, Artvin’in yatağını, yastığını, zehirlemek ve Artvin’i yattığı yerde öldürüp tarihe gömmek için elinden geleni yapıyordu; yapıyor. 

Bunun için o el, ülkemizin içinde bulup yetiştirdiklerini, onların bulduklarını, kullanmaktan bir adım geri durmuyor. Avukatlarına ilaveten ‘yargıç tutma’ teşebbüslerinden Artvinliler kuşkulanmaktadırlar. Çünkü kullanılan maşanın, bir başka tepedekine sırtını dayadığından emindiler.

Artvinliler geçmişlerinde olduğu gibi her türlü hukukî yolu, imkânı en medeni şekilde mücadelelerinde kullanmaktadırlar. Bu konuda o derece birlik sağlamışlardır ki her siyasi düşünceden ve partiden Artvinli, bu mücadelede birliktedir. Arkalarında olmayanlar İli ve şehri yönetenlerdir.

Buna karşılık başaracaklarına, ili, yurdu daha da önemlisi, yeni yeni sezmeye başladıkları vatanı savunacaklarına inanmaktadırlar. İnançları, Allah onlarla birlikte olduğunu söylemektedir.

Peki, bu kavga, bu masraf neden? Çünkü Artvinliler Çoruh Enerji(!) Planı masalıyla kandırıldıklarını anlamışlar; planın ne planı olduğunu görmeye, duymaya, öğrenmeye başlamışlardı. Cerattepe olayını anlamaları çok daha kolaydı. Bu olayın arkasında da bir iş vardı.



BU MADEN KAÇ PARA? KİM VEYA KİMLER İÇİN Mİ? KAMU İÇİN Mİ?

 

Yukarıdaki soruyu böyle çatallaştırmamız gerekiyor. Kim derken aklınıza her türlü çoğulluğu getirebilirsiniz. Bu çokluk, güç çokluğu, para çokluğu, baskıda kullanılan kuvvet çokluğudur. İktidarda olanları buna ortak edebilirsiniz; bunu devlet adına yaptıklarını da söyleyebilirler…

Bu madendeki varlığın, ne kadar olduğuna, olacağına dair kesin bir beyan yok. Bir habere göre, 100 milyar USD, bir başka haberde bu 7 milyar USD değerindeymiş. Maden işlerinden anlamam, işletecek firmanın beyninin içini veya yastığın altındakini bilmek gerekir. Ama şimdi vereceğim rakamlar kesin. Davanın hukukçusundan, Avukat Bedrettin Kalın’dan öğrendim.

 

BEDRETTİN KALIN DİYOR Kİ: “Bu maden ilk ihale edildiğinde maden şirketinin kamuya ödeyeceği para 60 milyon TL civarındaydı. Sonra Maden Kanununda bir değişiklik yapıldı 44 milyon TL ye düştü. Ekliyor bu garantili bir rakam değil. Bunun firma lehine düzenlenmiş koşulları var. Bu rakam 20 milyon TL ye, hatta daha aşağılara, düşebilir. Ödemeleri de belirtilmemiş

Yani ülkemizi yönetenler, bir ilin merkezini, maden kılıfıyla, 60-44-20 milyona, hatta daha aşağılara satabiliyor. Ve bu yöneticiler, yaptıkları işin vatanın hayrına olduğu, karşı çıkanların ise kelepçelenecek, bacağı kırılacak terörist olduğunu düşünüyordu. Ülkemizin menfaati 60-20 milyon Tl idi; hatta vazgeçilebilirdi ama M’li-Cengiz’e dokunulmaması gerekirdi… Çünkü onun eli cebinin altındaydı…

Sayın Aydın; şimdi anladınız mı hedefin küçüğünü? Diyeceksiniz ki: Ne küçüğü? Artvin amaca varmak için bir hedeftir. Maden o hedefe varmanın bir aracıdır.

Ülkeyi yönetenler bu koyunun çobanlarıdır. Yaptıkları, koçayı çobanlığı’dır. Siz koçay ıçobanını bilmezsiniz. Merak edenler öğrenebilirler.

Artvin’in hedefe konulmasının sebebini siz sadece maden-yaşam sahası-su-çevre kavgası olarak görüyor olabilirsiniz. Öyle değil… Biraz Artvin’e uzaktan bakmaya çalışın…. 

Çoruh Enerji(!) Planını anlamadan onu anlamak zor olur. Oyun büyüktür… Oyuncular cüce olunca oyunu anlamak zor oluyor. Uzaklaşıp bakmak gerekir.

Bu madenden kamunun yararını düşündüğümüzde; buna karşılık, kamuyu yönetenlerin bu konunun arkasında sıkı duruşunu, bölgeyi yönetenlerin ise suskunluğunu gördüğünüzde bu işin arkasında başka şeylerin olduğunu düşünmemek mümkün değildir.

 

YANİ, BU OLAY BİR MADEN-İÇME SUYU-ÇEVRE OLAYI DEĞİLDİR.

 

M’li-Cengiz’ler burada oyuncunun, hatta ortadaki oyuncunun, yamağı… Onun için o çok çalışıyor… Orta oyuncuyu darıltmaması gerekir.. ‘Artvin neden hedefte, onu görmemiz, göstermemiz gerekir.

Maden konusunu burada donduralım; şu Çoruh Enerji(!) Planına dönelim.

(Maden konusunda daha ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler, Artvin Barosu avukatlarından Bedrettin Kalın’dan bilgi alabilirler. Ayrıca sosyal medyada bilgi içeren birçok paylaşım var.) (Devam edecek-2)

HABER: SAMİ ÖZÇELİK

YORUMLAR

  • 0 Yorum