Fatih'teki Roma eserlerinin sahibi olamadık gitti.!

Ülkemizde Fetih öncesi Roma mimari örnekleri üzerinde hak iddia edenler, Kime hizmet ediyor. Fatih belediye başkanı M. Demir Her fırsatta, Tarihi yarımada üzerinde tapu sahipleri kadar Dünya halklarının da hakkı vardır şeklinde konuşuyorken ne demek istiyor?

Fatih'teki Roma eserlerinin sahibi olamadık gitti.!
16 Mart 2015 - 06:02

Tarihi sur içinde gezerim, Bazı Kiliseden dönme camilerimiz restore ediliyor, 1453’ten sonra Cami olarak kullanılması nedeniyle, Mimari ve iç donanımda İslami objeler ilave edilmiştir.

Eserler Restore edilirken İslam öncesi duruma dönüştürülme çabaları görüyoruz.

 

Duyumlarımıza göre Şimdi bu camilerimizi Ortodoks patrikhane geri istiyormuş, Yeni Vakıflar yasası ile sivil mülkler veriliyor, Camilerimize sıra ne zaman gelecek diye endişe edenlerimiz az değil.

 

Bu endişelerimizin konuşulduğu yerlerde sıkça şöyle bir savunma yapılır “Burası Zaten Rumlarındı”.

Bu vatana ihanet cümlesini kuranlar Avrupa’daki, Bilhassa Yunanistan’daki İslam medeniyetinin nasıl yok edildiği, Edilemeyenlerin nasıl dönüştürüldüğü konusundaki uyarılarımızı maalesef duymazdan gelmektedirler.

Bu zihniyetteki kişilere diyoruz ki, Ne kadar acıda olsa Savaşlar hala evrensel hukuk tarafından kabul gören bir dönüşüm-değişim unsurudur. Savaşla alınan yerlerdeki halklar yeni mülk sahiplerinin verdiği kadar vatandaştır, Vatandaşlık hakları vardır.

 



Mülk el değiştirmiş, Bayrak değişmiş, Hükümranlık değişmiş, kanunlar değişmiştir. Batılılara nazaran çok daha insancıl yönetim oluşturan Osmanlı, Eski halkı dışlamamış, Dinine karışmamış, Devlet yönetiminde dahi istihdam etmiştir.

Bu Roma dönemi Anadolu-Mezopotamya (Hıristiyan) halkın birçoğu Yunanistan’a göç etmiş, Çoğunluğu Müslümanlığı tercih ederek kendilerini Osmanlı olarak tanımlamıştır.

Aradan 562 yıl geçmiş, Ortodoks Romalının “Rum” mevcut sayıları iki bin civarına inmiştir.

15 Milyona ulaşan İstanbul şehrimizin Rumlara ait olduğunu savunmak ihanettir.

75 milyona ulaşan Türkiye’nin içindeki iki bin kişinin Roma’yı temsil ettiğini, Sanki fetih edilmemiş gibi Romalı mülkiyet haklarından bahsedilmesi açıkça hukuki suçtur.



Son on yıldır Fener Patrikhanesi bu konuda “Suç sayılabilecek” söylemleri kullanmaktan çekinmiyor. Son aylarda biyografisi yenilenen Patrik Bartholomeos, Kendini tanımlarken “İstanbul Yeni Roma Başpiskoposu ve Ekümenik patrik” şeklinde tanımlamaktadır.

Bu tanım Türkiye Cumhuriyetinden bağımsız şeklinde tanımlar içermektedir.

Anayasamızın, Üniter devlet yapısını kabul etmemek anlamı taşımaktadır.

 

Tarihte Doğu Roma İmparatorluğu'nu oluşturan 6. yüzyıl'a kadar Latince konuşan ve 6. yüzyıl'dan sonra Yunanca konuşan kimselere Müslüman ülkelerde Rum denirdi. 

Rum, Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu sınırları içinde yaşamış ve Roma yurttaşı haklarına sahip olmuş kişi demektir. 

 

Bu kimselerin çeşitli etnisiteye sahip bireylerden oluşan bir topluluk olmalarına karşın ilerleyen zamanda bu kimselerin konuştukları Latince'yi bırakarak Yunanca'yı benimsemeleri ve (yanlış olarak) çoğunluğun Müslümanlardan oluştuğu yerlerde yaşamaları nedeniyle daha sonradan bu kelime, Yunanistan dışında Müslüman ülkelerde oturan Yunan asıllı kimseleri ifade etmede kullanılmıştır. (Bu tanım Helenist dayatmadır)

 

Burada kimsenin görmek istemediği bir gerçek şudur, Rum diye bir ırk, kavim, millet yoktur.

 

3. yy’dan sonra Orta Asya kavimleri kuraklık ve iç savaşlar nedeniyle Anadolu’ya, Avrupa’ya yoğun göç etmiş. Avrupa’ya yerleşen Macarlar, Bulgarlar Lâtin gibi tanımlanmış, Mezopotamya ve Anadolu’ya gelenler Roma nüfusuna dâhil olmuşlar.

 

Bu kavimler günümüze kadar kendi kimliklerini korumuş Karamanoğlu, Dulkadiroğlu, Germiyanoğlu, Çepni vs. gibi.  Türkler geldikleri bu coğrafyada Ortodoks olurken, Bilhassa 9. yy’dan sonra çoğunlukla Müslüman olmuştur. Müslüman bölge halkları ile kültür birliğine dahil oldular. 

 

Bölgedeki Araplar ( Arapçada O harfi olmadığından) Romalılara Rum Derdi, Rum kelimesinin tarihsel kökeninde bu gerçek vardır.

 

1453 yılından çok önceleri Türkler Anadolu-Mezopotamya bölgesinde etkin bir nüfusa sahipti. Ortodoks Romalılarla iç içe yaşıyorlardı, Germiyanoğlu, Karamanoğlu gibi çoğunlukla Ortodoks olsalar dahi dilleri Türkçeydi. Kendi etnik kimliklerini koruruken, Roma halkına Rum derlerdi.

 

Ansiklopedik Bazı Tanımlamalar:

Baciyan-ı rumlar : yani bugünkü türkçe ile rum bacılar. osmanlının kuruluş zamanında kadınlardan oluşan şehir içi kolluk kuvvetlerine denirdi. türklerden oluşurdu. 

keyser-i rum : fatih sultan mehmed'in ünvanlarından biridir. anlamı roma imparatoru'dur. 

 

Rum genelde Romalı anlamında kullanılmaktadır. ancak eskiden Anadolu'nun adının da Diyar-ı Rum olduğu bilinir. Bu nedenle Anadolu halklarına da Rum denir. 

İlber Ortaylı Osmanlı devletini pax ottomana'yı yani Osmanlı barışını gerçekleştirdiği için 3. Roma devleti olarak adlandırır. 

Pax Romana Roma barışı demektir ve etnik, dini bakımdan farklı ulusların birarada huzurlu bir biçimde yaşamasından ötürü Roma devleti için kullanılmıştır.

Türkler ülkelerini ‘Rum ülkesi, iklim-i Rum’, ‘Romalı’ gibi ‘Rumi’ diye adlandırırlar. 

Ortodoks kilisesine ‘Roma Ortodoks’ denirdi. Romalılık ‘ökümenik’, yani evrensel olmakla aynıydı, zira ‘ökümenik’ demek ‘kâinata hükmeden’ demekti. 

Fatih Sultan Mehmed’in ünvanı da bu yüzden “Kayzer-i Rum” şeklindeydi ve hükümdar kiliseye bu ünvanı vermiştir.

 

Rum sözcüğü etimolojik ve tarihsel kullanılışıyla Roma'dan kaynaklanmıştır. (Arap lisanında O sesi olmadığı için)

Bu sözcükle "Roma İmparatorluğu", "Roma İmparatorluğu'nda yaşayan kimse", "Romalı", "Arap ilinden başka ilden olan kimse", "Anadolulu", "Osmanlı" gibi anlamların karşılığıdır. 

Eski Türkçede Anadolu'ya Diyar-ı-Rum;yani Roma Ülkesi denirdi. 

Örneğin Celalleddin-i-Rumi, Romalı/Anadolulu Celaleddin demekti."Rum Selçukluları (Anadolu Selçukluları)" ve "Rumeli (Osmanlı Devleti'nin Avrupa'daki toprakları)" gibi. Rumluk ırki birlikten yoksundur. 

Çeşitli kavimler dinleri bakımından "Rum" adıyla anılmışlardır. Mezhep bakımından Sırplar, Bulgarlar ve Ulahlar Ortodoks olduklarından Rum Cemaati (Rum Milleti) kabul edilmişlerdir. Onların yaşadığı Balkan toprakları da Türkler tarafından "Rumeli" olarak adlandırılmıştır. 

 

"Yunan olmak" ve "Rumluk" aynı şey değildir. 

Yunanlık Kuzey Yunanistan ve Mora çevresiyle sınırlıdır. 

Buna karşın daha geniş bir anlamı olan Rumluk, bir toplum ve ülkeler anlayışını ifade eder. Batı Anadolu, Adalar-Kıbrıs dâhil ve Rumeli Yarımadası gibi daha geniş bir alan, Rumlukla ilgilidir.

Rum kelimesi tarihsel kaynaklarda daha çok Doğu Romalı yani Yunanca konuşan Romalı, bir diğer ifadeyle Greko-Roman anlamında kullanılmıştır. 

Rumlar; Anadolu'nun yerli halkı ile Yunanların, Yunan dili ve kültürü lehine karışması ile ortaya çıkmışlardır. 

Cumhuriyet döneminde Rumlar, her ne kadar ırksal köken olarak karışık da olsalar, ana dilleri Yunanca olduğu için Yunan kabul edilip, Yunanistan'daki Türk nüfus ile mübadele olunmuştur. 

Yunanistan'a giden Rumlar, oradaki Yunanlar tarafından Türk diye dışlanılmıştır. 

Yunanistan'da yaşayan Rumlar, hâlen Anadolu'dan getirdikleri Anadolu külütürünü yaşatmaya çalışmaktadır ve birçoğu anavatanları olarak Anadolu'yu görmektedirler. Bu Rumların belli bir kısmı Türkçeyi aynen Anadolu'daki Türklerin ağzı ile konuşmaktadır. 

Mübadele sonucu Hristiyan Rumlar ve Türkler Yunanistan'a giderken Müslüman Rumlar ve Rumlarla uzun süre yaşamış olan Lazlar yoğun oldukları bölge Trabzon ve Rize'de yaşamaya devam etmiştirler. 

Müslüman Pontus Rumları'nin bir kısmı hala Trabzon ve Rize'de dillerini konuşmaktadırlar. 

Ayrıca şive içinde de bolca Rumca kelimeye rastlamak mümkündür. Karadeniz civarından giden Hristiyan Pontus Rumları Yunanistan'da -idis,-idi ekli soyadlarını almış, kültürlerini orada hala yaşatmaya devam etmişlerdir.

 

Sonuç:

Rum diye bir millet yoktur, Hıristiyan Romalıları Araplar ve Müslüman Türkler Rum şeklinde adlandırmıştır (Arapçada O sesi ve harfi olmadığı için)

3.yy'da başlayan göçler, 1071 Malazgirt zaferi ve 1453 İstanbul'un fethi ile bölge "Ural-Altay dillerini konuşan 32 etnik kavimden" oluşan Kendine Millet olarak Türk diyen halkın kökeni Romalıdır. 

Şimdi İslamı benimsemeyen sayıları iki bin kadar Ortodoks vatandaşın Romayı temsil etmesi, Kendini Yunan gibi tanımlaması cehalettir. 

Bu Rum vatandaşlarımız etnik asimilasyon geçirererk Helenleştirilmek istenmektedir. 

Kendileride biliyorlarki, Genetik görünüme göre Helenden çok Anadolu Türk özellikleri vardır.

Mümkündür ki ataları bizden çok daha ari Asya kavimleri mensuplarıdır.

Türkiye Ortodokslarının Yunanistan mensubiyet iddiasından vazgeçmelerini diliyoruz.

Halen Patrikhane Başkanı Bartholomeos ABD vatandaşıdır, Turgut Özal tarafından Türkiyeye getirilerek vatandaşlığa alınmıştır, Patrikhane yönetimi meclisi (Sen Sinod) Türk Ortodoks vatandaşlarımız arasından seçilmemiş, ABD ve Avrupadan getirilip (Lozana aykırı olarak) Başbakan RT Erdoğan tarafından Türk vatandaşı yapılmıştır.

 

ABD ve AB tarafından dayatılan "Yeni Roma" ne şekilde, hangi hukuka göre şekillenecek bilmiyoruz, Patriğin yurt dışı söylemlerine baktığımızda (Vatikan türü) bağımsızlık istediğini açıkça beyan ediyor. 

Bizler için Vaad edilen şehir İstanbul üzerinde oynanacak her oyunun takipçisi olacağız, Rum vatandaşlarımızı kendimizden ayrı görmüyor, Onların bizleri kabul etmiyerek Helenlerle illiyet bağı kurmalarının cehalet olarak görüyor, Kabul etmiyoruz.

1. Dünya savaşına 40 parçaya böldükleri Osmanlı ile yetinmeyen batı, 30 yıldır içte hain unsurlar, Dışta emperyal unsurlar Türkiye üzerinde oyunlar sergilemektedir.

Türkieyenin parçalanması için açık seçik beyanatlar vermekte, AB ilerleme raporlarında federasyon tanımını dayatmakta, İç işlerimize yoğun şekilde müdahale etmektedirler.

Bizim bizden başka dostumuz olmadığını bilmeli, Biz bize Eski Romada olduğu gibi "Din+Dil+Kavim" ayrışmasına girmeden Milli devletimize sahip çıkmalıyız.

Türk tanımının içine Irk-i beyanlar koyanlar yanılıyorlar, Türk milleti vardır, Milletler Irk değil Kavimlerden meydana gelmiştir.

3.000 yıldır Avrupanın içlerinden Çin denizine kadar devasa imparatorluklar kurmuş Türk milletini Irk-Kavim gibi alt kimliklerle tanımlamak cehalet ve ihanettir.

Abdullah Gözaydın fatihten@gmail.com

 

İLGİLİ BİR YAZI:

http://www.fatihhaber.com/fener-rum-ortodoks-patrikhnesi_m336.html

YORUMLAR

  • 0 Yorum