KATLİAMLAR TÜRKEŞ VE ECEVİT

ORHAN KILIÇOĞLU agozaydin@hotmail.com

Ağzını açan, kalemi eline alan, televizyona çıkan her şom ağızlı vicdansız, 12 Eylül öncesi 7 sol görüşlü insanın öldürüldüğü PİYANGOTEPE KATLİAMINDAN bahseder de, 19 Eylül gecesi Adana Yapı Meslek Lisesi'nde görev yapan Müslüm Teke, Yılmaz Kızılay, Özcan Doruk, Davut Korkmaz, Ahmet güleç ve Mustafa Karaca isimli 6 ülkücü Öğretmenin evlerini basan sol görüşlü militanlarca taranarak şehit edildiği ADANA KATLİAMINDAN tek kelime dahi etmezler.

TÜRKEŞ’İN PİYANGOTEPE KATLİAMINA DÖKTÜĞÜ GÖZYAŞI
Türkeş, bilerek ve kasten her fırsatta gaddar, acımasız ve sert mizaçlı gösterilirken, Ecevit ise insancıl, merhametli, duygusal ve şâir ruhlu bir kişiymiş gibi tanıtılır.
Evet Türkeş bakınca sert mizaçlı gibi görünse de bu sert mizaçlı görümünün altında duygusal ve merhamet ehli bir kişiliğe sahipti.
Memleketin kötüye gidişi ve yaşanılan acılı olaylar karşında Türkeş'in sık sık gözlerinin dolu dolu olup ağladığı olmuştur. 
Hiç kimse çıkıp ta, Demirel, Erbakan ve Ecevit’in de istenmeyen acı olaylar karşısında kahırlanıp gözlerinin yaşardığından söz edebilir mi?
12 Eylül 1980 öncesi 7 kişinin öldürüldüğü Piyango Tepe katliamının haberini aldığında Türkeş Bakanlar Kurulu Toplantısındaydı. Türkeş anında Bakanlar Kurulu Salonundan dışarı çıkar. Dışarıda olayı kendisine anlatan kişi ‘’ÖLENLER BİZDEN DEĞİL EFENDİM’’ deyince, Türkeş anında hiddetlenir ve çok öfkeli bir sesle; ‘’sözlerine dikkat et, nasıl bizden değil? Ölen Türk, öldüren Türk. Ölen Müslüman, öldüren Müslüman. Moskof'u, ABD'si ise şimdi bayram yapıyor, sen kalkmış ölenler bizden değildi diyorsun’’ diyerek o kişiyi azarlar.
Bu konuşması sırasında gözyaşlarını tutamaz ve kendi makam odasına girer. Odasında bir müddet ağladıktan sonra, yüzünü- gözünü yıkar ve tekrar Bakanlar Kurulu Toplantı Salonuna döner.

GELELİM ECEVİT VE İÇİŞLERİ BAKANLARININ GADDARLIKLARINA;
Sokaklarda en çok insanımızın öldürüldüğü iktidar dönemleri, Ecevit ve O’nun İçişleri Bakanları olan Necdet Uğur ve Hasan Fahmi Güneş dönemleridir. Bu üçü, gençlerimizin her gün üçer- beşer öldürülmeleri karşısında hiçbir zaman tek bir gözyaşı dahi dökmemişlerdir. Üzüldüklerini ise hiç sanmıyorum.
Hatta burada fotoğrafını paylaştığım ve öldürüldüğünde henüz daha 14 yaşında olan ülküdaşımız KEMAL ÜRER için bırak gözyaşı dökmeyi, üzülmemişlerdir bile.

TÜRKEŞ ECEVİT'E HABER GÖNDERİR!
Ölümün sokaklarda kol gezdiği, namluların ölüm kustuğu bir zamanda Türkeş Ecevit’e haber göndererek ‘’Gel bir araya gelip oturalım ve bu tansiyonu- gerilimi düşürelim. Çok gencimiz ölüyor yazıktır, memleket her gün daha kötüye gidiyor, milletim ve devletim adına korkuyorum’’ demiştir.

ECEVİT’İN CEVABI İSE;
‘’Ben Türkeş’i içime sindiremiyorum, O’nunla oturup konuşmam’’ şeklinde olur.
İşte Türkeş ve işte Ecevit!
Tarih her şeyi not eder ve gerçek kimlikler ve zihniyetler işte böyle ortaya dökülür.

İŞİN BİR DİĞER ACI VEREN TARAFI İSE;
Televizyon açık oturumlarında, karşılarındaki sol görüşlü konuşmacılar Piyango Tepe’de öldürülen 7 kişinin üzerinden ülkücülere olanca kinlerini kusarlarken, ülkücü hareketi temsilen konuşan yazar çizer bozuntusu ülkücü, milliyetçi kılıklı kişilerle, MHP Milletvekillerinin hiçbiri, 6 Ülkücü Öğretmenin öldürüldüğü ‘’Adana katliamı''nı gündeme getirip konuşamazlar.
Yine bu milliyetçi, ülkücü kılıklı sözde MHP’liler, Milliyetçi İşçi Sendikaları Konfederasyonuna üye olan ve Giresun'un Çanakçı ilçesinden gelen beş işçinin, Salih Ulug, Ömer Bayraktar, Cevat Koca, Bahri Bilgin ve Sinan Koca'nın, Mart 1978 tarihinde Ümraniye'nin 1 Mayıs Mahallesinde kaçırılıp günlerce işkenceden sonra gözleri oyulup, çeşitli uzuvları kesildikten sonra katledilişlerinden tek kelime bile etmezler.
Yine aynı şekilde;
24 Haziran 1980 de, İstanbul Gâziosmanpaşa MHP İlçe Başkanı Ali Rıza Altınok'un Rami semtindeki evine gelen "Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliği” adlı örgütün üyeleri biri kız dört militan, Ali Rıza Altınok'u, Hanımı MHP Gaziosmanpaşa İlçe Kadın Kolu Başkanı Fahriye Altınok'u ve kızı Nilgün Altınok'u evin bir odasına toplayarak alçakça katledişlerinden de söz etmezler.
Dört Marksist Leninist militan, bir gün önce gelerek, öğrenciyiz, dâirenizi kiralayacağız demişlerdi. Ali Rıza Altınok'un Hanımı Fahriye Altınok, öğrenciler, karınlarını doyurayım diye onlara çeşit çeşit yemek hazırlayıp masa donatmıştı.
Acaba neden konuşmazlar?
Çünkü ne ülkücüler, ne de insanlar.
Tamamı menfaatperest yanaşmalar da ondan.
Gelinen noktada bugün;
Saraya payanda olup, 55.600 insanımızın katili câni başı Öcalan'a ''Kurucu önder'' diyerek onlarla masaya oturan Bahçeli, yakın çevresi, Milletvekilleri ve bunlara tâbi olan sözde ülkücüler, 1980 öncesi şanlı mücâdelemizin üzerinde simsiyah bir lekeden ibâretler.
12 Aralık 2025
ORHAN KILIÇOĞLU