sevgili arkadaşlar bize bu konuda gelen
yüzlerce soru dolayısıyla PEYGAMBERİMİZİN ÇOK EŞLİLİĞİ adı
altında tüm detayları içeren bu makaleyi sizlerle paylaşmak
istedik.
öncelikle şunu belirtmek isteriz ki İslâm dininde normal
şartlarda ÇOK EŞLİLİĞİN OLMADIĞI , çok eşliliğin ancak
olağanüstü koşullarda, kamu otoritesinin kararıyla, hep
birlikte uygulanacak özel bir durum olduğu Nisa suresinden
anlaşılmaktadır. fakat bu gün bu şartların yerine
getirilmesi için HİÇ BİR SEBEP YOKTUR.
PEYGAMBERİMİZİN ÇOK EŞLİLİĞİ İSE, Nisa suresinde belirtilen
genel hükümler dışında bazı kişiye özel ayrıcalıkların hepsi
KUR'AN'da belirtilmiş ÖZEL GÖREVLERE DAYANMAKTADIR.
Kendilerini yakından ilgilendirdiği hâlde MAALESEF
MÜSLÜMANLAR bu konuda iyi araştırma yapmamışlar, yeterli ve
doğru bilgiye sahip olamamışlardır.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da UYDURMA RİVAYETLER
yapacağını yapmış, çok eşliliğini delil göstererek
peygamberimizin otuz erkek gücünde olduğu yalanına pek çok
kimseyi inandırmışlardır.
PEYGAMBERİMİZİ YÜCELTMEK ADINA UYDURULDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ bu
tip yalanlar neticesinde İSLAM DIŞI KESİM de PEYGAMBERİMİZİN
KADIN DÜŞKÜNÜ , ŞEHVETPEREST birisi olarak TANITMIŞ VE ÖYLE
DEĞERLENDİRMİŞTİR. bu gün İSLAM dışı olarak adlandırdığımız
ATEİST, MİSYONER vs. gibi guruplar hep bu argümanı kullanıp
AÇIKÇA İSLAM'A SALDIRMAKTADIRLAR. Bu konuda bizlerinde büyük
hatası vardır, bu hatalarında nedeni KUR'AN dışı kaynaklara
KUR'AN dan DAHA FAZLA İLGİ GÖSTERMEMİZDEN KAYNAKLANIYOR DİYE
DÜŞÜNÜYORUZ yani yeterince KUR'AN üzerinde düşünmüyoruz ...
Bu durum İSLAM'I tanıtmak ve anlatmak gayreti içinde olan
her kişi için büyük önem arz etmektedir. ALLAH'IN izni ve
yardımıyla aynı gayret içinde olan MÜSLÜMAN olarak bizler de
bu önemli konunun iç yüzünü beşeri özelliklerimiz dahilinde
anlatmayı ve kardeşlerimizi doğru bilgilerle teçhiz etmeyi
kendimize görev addetmiş bulunuyoruz ..
PEYGAMBERİMİZİN GENÇLİĞİ VE BEKARLIĞI ;
Peygamberimiz, erkeklerin 12-14 yaşları arasında ergenliğe
eriştiği BULUĞA ERDİĞİ YANİ CİNSEL YÖNDEN OLGUNLUĞA ERİŞTİĞİ
bir iklimde doğup büyümüştür.
O dönemde çevresinde zinanın, fuhşun yaygın olmasına,
iffetsizliğin kol gezmesine rağmen PEYGAMBERİMİZ GAYET
MAZBUT BİR YAŞAM SÜRMÜŞTÜR. Peygamberimizin bu özellikleri,
doğulu-batılı tüm tarihçiler ve araştırmacılar tarafından da
leke kondurulmadan kabul edilmiştir.
Çok eşlilik konusunu kavrayabilmek için o günün şartlarını
iyi bilmek ve iyi analiz etmek gerekmektedir.
Evet o günün şartlarında KUR'AN'ın hitap çevresi, daha çok
ekvator kuşağı ikliminde görüldüğü gibi ''poligaminin'' (ÇOK
EŞLİĞİN) yaygın olduğu bir toplumdu. YANİ ÇOK EŞLİLİK
İSLAM'DAN ÖNCE ARAP TOPLUMUNDA SIK GÖRÜLEN BİR ARGÜMANDI.
BUNDAN DOLAYI KADINLARIN DURUMU ÇOK KÖTÜYDÜ.
Alınıp satılıyorlar, bırakın mirastan pay almayı kendilerine
mirasçı olunuyordu.
BOŞANMIŞ BİR KADININ ÜZERİNE tabiri caizse paltosunu
gömleğini, entarisini, şalvarını atan erkek onu (KAPATMIŞ)
sayıyordu.
Bırakın şahitliği, evlenirken de boşanırken de onlara bir
şey sormak zül addediliyordu.
Onlarla evlenmenin ve boşanmanın sınırı yoktu.
Mekke'deki 7-8 büyük tefeci bezirgan (Kâbe çetesi) şehrin
kaderine el koymuştu.
KABE'NİN ARKA SOKAKLARINDA LÜKS GENELEVLERİ İŞLETİLİYORDU.
Gariban Mekkelilere faizle borç veriyorlar, ÖDEYEMEYENİN
KARISINA KIZINA EL KOYUYORLARDI.
Onları açtıkları gayet lüks döşenmiş fuhuş hanelerde
YEMEN'DEN, HABEŞ'TEN, MISIR'DAN, İran'dan vs. gelen zengin
tüccarlara sunuyorlardı.
KİMİ MEKKELİLERDE İLERİDE ÇOCUKLARI BUNLARIN ELİNE DÜŞMESİN
DİYE ÇOCUĞU KIZ OLUNCA DİRİ DİRİ TOPRAĞA GÖMÜYORLARDI ve bu
toprağa gömme işleminin bir sebebi de bu oluyordu.
Bu şekilde MEKKE'DE insanlık dışı, VAHŞİ BİR DÜZEN ,iktidar
(Yeda Ebu Lehep) vardı ve büyük bir DRAM yaşanıyordu.
Mekke'nin sokaklarında EBU LEHEB'İN ELİ KURUSUN KAHROLSUN
EBU LEHEB İKTİDARI KAHROLSUN sesleri yankılanmaya
başlayınca.
BU KIZ ÇOCUKLARI HANGİ SUÇUNDAN DOLAYI ÖLDÜRÜLDÜ ?
diye bir soru ortaya atıldı, bu dramı yaşayanlar, bu düzenin
mağdurları bir anda bu sese doğru koştular.
Bu sesi yükselten Hz. MUHAMMED'İN etrafını sardılar.
Kılıçlarını çekip arkasında saf bağladılar.
Etrafında toplananların daha çok gençler, kabilesizler, yolu
kesilmişler (ibnu's-sebil), tefeci bezirgânlara
borçlandırılmışlar, KÖLELER, KADINLAR, KIZLAR vs. olması bu
nedenle gayet anlaşılabilirdir.
Aynı düzenin bir benzeri MEDİNE'DE de vardı.
Münafıkların başı İBNİ SELÜL'ün bir cariye pazarı vardı.
BURADAN KAZANDIKLARI PARALARLA MÜŞRİKLERE MALİ DESTEK
SAĞLAMAKTAYDI.
Medine'ye gelen yoksul muhacirler bir ara buna özenince
şiddetle eleştirildiler.
Öyle ki kadınları fuhşa zorlayanlar hem sert bir şekilde
eleştirildi, hem de FUHUŞ MAĞDURLARINA SAHİP ÇIKILDI. Evet,
YANLIŞ OKUMADINIZ , KURAN istemediği halde ZORLA FUHUŞ'A
ZORLANAN, Mekke ve Medine'nin bugünkü tabirle FUHUŞ
MAFYASININ elinde kıvranan KADINLARA DAHİ SAHİP ÇIKTI ..
NUR SURESİ 33. AYET ..
"Dünya hayatının geçici zenginliğini kazanacaksınız diye,
sakın namusuyla yaşamak istediği halde elinize düşmüş esir
KADINLARI ZORLA FUHUŞ YAPTIRMAYIN.
Her kim onları fuhuş yapmaya zorlarsa ALLAH, kendilerine
zorla yaptırılan bu işten dolayı onları bağışlayacak, sevgi
ve merhametine alacaktır; bundan hiç şüpheniz olmasın."
Rivayete göre bu ayet, eline düşen esir kadınları fuhuş
sektöründe çalıştırarak para kazanan İbni Selül'ün KÖLE VE
CARİYE pazarını kapattırmak için nazil olmuştu. (Razi, İbni
Kesir, Kurtubi)
Kadınların son derece kötü durumlarını düzeltmek için işe
buralardan giren KUR'AN evlenme, boşanma, miras vs.
konularında da büyük REFORMLAR yaptı.
Doğrusu KUR'AN ayetlerinin inişi sona erdiğinde, yani yirmi
üç yılın sonunda bu işten tabiri caizse en kârlı çıkan
kadınlardan başkası değildi.
Çünkü KUR'AN'daki bütün kadınla ilgili ayetler onlara ya bir
hak veriyor, ya da KORUMA ve KOLLAMA amaçlı hükümler ihtiva
ediyordu.
İŞTE ÇOK EŞLİLİK AYETLERİNİ DE BU PLAN IŞIĞINDA DÜŞÜNMEK
LAZIMDIR.
Olayı iyi anlamak için ilk muhataplarının bu ayetten sonra
ne yaptıklarına bakalım;
Bütün rivayetler bu ayetten sonra sahabe arasında evlenme
olaylarının ikişer, üçer, dörder ARTTIĞINI değil, tam tersi
AZALDIĞINI göstermektedir. (Kurtubi, İbn Kesir, Razi)
BU AYET'TEN SONRA ÇOKEŞLİLİK OLAYLARINDA DEĞİL DE GİDEREK
DÖRDER ÜÇER İKİŞER BOŞANMALARDA ARTIŞ OLMUŞTUR ? ..
Çünkü sahabe bunu çokeşliliğe teşvik olarak anlamamıştır ...
Bilakis az önce geçtiği gibi ZATEN ÇOĞU ÇOK EŞLİ İDİ YANİ
ÇOK EŞLİ OLMAKTAN ÇEKİNEN YOKTU Kİ, ÜSTÜNE ÜSTLÜK BUNU
TEŞVİK EDEN AYET GELSİN ! ..
Zaten öyleydi çoğu ..
Tam tersi CENAB-I HAK, BU KADAR ÇOK EŞLİ OLMAMIZI İSTEMİYOR,
AZ EŞLİ OLMAMIZI HATTA TEK'E KADAR İNDİRMEMİZİ BİZİM İÇİN
HAYIRLI OLANIN BU OLDUĞUNU SÖYLÜYOR diye anlamışlar ve
dörder, üçer, ikişer, bire kadar… azaltmak suretiyle
evliklerini sürdürmüşlerdir.
Bunu DÖRDE KADAR izin olarak anlayan da olmuştur.
MAALESEF günümüzdede bu uygulama vicdanları rahatsız etsede
uygulanmaktadır ve bu işlemi yine ALLAH'ın kitabı KUR'AN'ı
öne sürerek uygulamaktan çekinmeyen bir zihniyet halen
aramızda mevcuttur.
ÇOKEŞLİLİĞİN MAHİYETİNİ DAHA İYİ ANLAMAK İÇİN YAPTIĞIMIZ BU
KISA İZAHTAN SONRA KONUNUN ÖZÜNE İNMEK İÇİN PEYGAMBERİMİZİN
EVLİLİK HAYATINDAN BAŞLAYARAK MAKALEMİZİ SONUÇLANDIRALIM.
PEYGAMBERİMİZİN EVLİLİK HAYATI ;
Peygamberimiz İLK EVLİLİĞİNİ 25 YAŞINDA, sağlıklı, dürüst,
güvenilir bir genç olarak, MEKKE'nin SOY-SOP bakımından
köklü ve zenginlik bakımından önde gelen ailelerinin genç
kızları ile evlenebilecek durumda iken, KENDİSİNDEN 15 YAŞ
BÜYÜK BAŞINDAN İKİ EVLİLİK GEÇMİŞ DUL BİR KADIN OLAN HADİCE
İLE YAPMIŞTIR. Hadice'nin ölümüne kadar peygamberimiz başka
bir kadınla evlenmemiş, tıpkı bekârlığındaki gibi hayatını,
iffetine toz kondurmadan, LEKESİZ OLARAK SÜRDÜRMÜŞTÜR.
ALLAH'ın elçisi olarak VAHY İLE GÖREVLENDİRİLDİĞİNDE , bu
davadan vazgeçmesi için kendisine LİDERLİK MAL MÜLK ve
MEKKE'NİN EN GÜZEL, EN ZENGİN KIZLARINI TEKLİF EDENLERE ise,
herkesin bildiği o meşhur cevabı vermiştir:
BİR ELİME AY'I BİR ELİME GÜNEŞ'İ VERSENİZ DAHİ BU DAVADAN
VAZGEÇMEM !
Peygamberimiz GEREK BEKARLIK DÖNEMİ için ve GEREKSE HADİCE
İLE EVLİ OLDUĞU DÖNEM için hiç kimse ve hiçbir kesim
tarafından olumsuz eleştirilere konu edilmemiş,
edilememiştir.
Hadice öldüğü zaman üzerindeki AĞIR ELÇİLİK GÖREVİNE bir de
ÖKSÜZ KALAN ÇOCUKLARIN SORUMLULUĞU EKLENMİŞ , peygamberimiz
yapayalnız kalmıştır.
PEYGAMBERİMİZİN bundan sonraki EVLİLİK HAYATI ise,
üstlendiği görevin gereklerine bağlı olarak, kendi İRADESİ
DIŞINDA ÇOK EŞLİ HALE DÖNÜŞMÜŞ ama bu durumdan ne kendisi ne
eşleri mutlu olmuşlardır.
Peygamberimizin hem kendisinin hem de eşlerinin özverilerini
gerektiren bu çok eşli hayatı, en doğru şekilde KUR'AN
ayetlerinden öğrenilebilir.
Dolayısıyla bu konuda başka hiçbir kaynak aramaya gerek
yoktur.
PEYGAMBERİMİZİN çok eşliliği konusunun daha iyi anlaşılması
için önce tüm Müslümanların evliliklerini düzenleyen,
evlenme ile ilgili genel kuralları koyan ayetleri okumakta
yarar vardır ;
NİSA SURESİ 22.23.24. AYETLER ..
BABALARINIZIN evlenmiş olduğu kadınlarla evlenmeyin
öncekiler geçmişte kaldı bu çok çirkin rezil bir şeydi ve ne
kötü bir ADET'Tİ
SİZE ŞU KADINLARLA EVLENMENİZ HARAM KILINMIŞTIR
anneleriniz
kızlarınız
kız kardeşleriniz
halalarınız teyzeleriniz
erkek kardeşlerinizin kızları
kız kardeşlerinizin kızları
sizi emziren süt anneleriniz süt kardeşleriniz
eşlerinizin anneleri
kendileriyle gerdeğe girdiğiniz kadınlarınızdan evlerinizde
bulunan üvey kızlarınız
(onlarla gerdeğe girmemişseniz kızlarıyla evlenmenizde bir
sakınca yoktur)
ve öz oğullarınızın eşleri
yine iki kızkardeşi birlikte almanız'da size haram kılındı.
Artık öncekiler geçmişte kaldı ALLAH BAĞIŞLAYICIDIR.
SEVGİ VE MERHAMET KAYNAĞIDIR.
Malik olduğunuz cariyeleriniz hariç, nikâhlı kadınlarla da
evlenmeniz size haram kılındı.
Bunlar ALLAH'ın üzerinize yazdığıdır.
Bunların dışında iffetlerinizi koruyup, fuhuşta bulunmamak
üzere mallarınızla evlenecek kadın aramanız size helal
kılındı.
Öyleyse onlardan ne ile faydalandıysanız, farz bir görev
olarak ücretlerini ödeyiniz.
Zorunlu ödemenizden sonra, rızalaştığınız şeyde size bir
sorumluluk yoktur.
Şüphesiz ALLAH en iyi bilen ve hikmet sahibi olandır.
BAKARA SURESİ 221. AYET ..
Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman
etmiş bir cariye -sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da-, müşrik
bir kadından daha hayırlıdır.
Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman
etmiş bir köle -sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da-, müşrik
bir erkekten daha hayırlıdır.
Onlar, ateşe çağırırlar, ALLAH ise kendi izniyle cennete ve
mağfirete çağırır.
O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp
düşünürler.
MAİDE SURESİ 5. AYET ..
Bu gün size temiz olan şeyler helal kılındı.
Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz
onlara helaldir.
Müminlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce
kendilerine kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar
da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar
edinmemişler olarak -onlara ücretlerini/ mehirlerini
ödediğiniz taktirde- size helal kılındı.
Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa
çıkmıştır.
O, ahrette hüsrana uğrayanlardandır.
Yukarıdaki ayetlerde açıklanan kurallar dışında KUR'AN'da,
--- Bakara suresinin 230. ayetinde;
ikinci kez boşlanılmış bir eşle normal şartlarda
evlenilemeyeceği,
---Ahzab suresinin 6. ayetinde;
Peygamberin eşlerinin Müminlerin anneleri olduğu,
dolayısıyla onlarla da evlenilemeyeceği,
--- Nur suresinin 3. ve 26. ayetlerinde;
zina edenlerin ancak zina edenler ya da şirk koşanlarla
evlenebileceği, pisliğe batmış olanların, pisliğe batmışlar
ile, temizlerin kendileri gibi temizler ile
evlenebilecekleri açıklanmakta, ayrıca Teaddüdü zevcat/ çok
eşlilik konusunda da yukarıda belirttiğimiz gibi ancak
OLAĞANÜSTÜ koşullarda çok eşliliğin uygulanması gerektiği
bildirilmektedir.
Bunlar İSLAM'ın, evlilikle ilgili tüm ümmete şamil genel
kurallarıdır, yani Müslümanların tamamını muhatap
almaktadır.Bunlardan başka KUR'AN'da, sadece peygamberimizin
kendisine yönelik, yani KİŞİYE ÖZELl kurallar da mevcuttur
PEKİ SADECE PEYGAMBERE GÖREVİ GEREĞİ ÖNGÖRÜLEN BU KURALLAR
NEDEN BUGÜN İSLAMDA ÇOK EŞLİLİK ADI ALTINDA UYGULANMAKTA ?
...
AHZAB SURESİ 50.51.52. AYETLER ..
EY PEYGAMBER Gerçekten biz sana, mehirlerini verdiğin
eşlerini,
malik olduğun cariyelerini (savaş esirlerinden payına düşmüş
bayanlar),
amcanın kızlarından, halanın kızlarından, dayının
kızlarından ve teyzenin kızlarından seninle birlikte hicret
etmiş olanları, ve kendisini peygambere hibe eden
peygamberin de nikâhlamak istediği Müslüman kadını ,
MÜMİNLER İÇİN OLMAKSIZIN SADECE SANA ÖZGÜ OLARAK HELAL
KILDIK.
Biz kendi eşleri ve malik oldukları cariyeler konusunda
senin dışındaki müminlere neyi farz kıldığımızı bildik
(yukarıdaki genel evlilik kurallarını bildiren ayetler
işaret ediliyor).
Bu durum (sana özgü olarak getirilen çok eşlilik ve diğer
özel maddeler),
SENİN İÇİN BİR GÜÇLÜK OLMASIN DİYEDİR. ALAH çok
bağışlayandır, çok esirgeyendir.
Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini de yanına
alabilirsin.
Ayrıldıklarından, istek duyduklarına dönmende senin için bir
sakınca yoktur.
Onların gözlerinin aydınlanıp hüzne kapılmamalarına ve
kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmalarına en yakın
olan budur.
ALLAH kalplerinizde olanı bilmektedir. ALLAH her şeyi
bilendir, HALİM'dir.
Bundan sonra başka kadınlar ve bunları başka kadınlar ile
değiştirmek -güzellikleri hoşuna gitse bile SANA HELAL
OLMAZ.
Ancak malik olunacaklar (harp esiri olarak payına
düşecekler) başka.
ALLAH her şeyi gözetleyip denetleyendir.
Bazı tefsir (!) ve mealler, AHZAB SURESİ 50. ayetteki
VE KENDİNİ PEYGAMBERE HİBE EDEN PEYGAMBERİNDE NİKAHLAMAK
İSTEDİĞİ MÜMİN KADINI ifadesini (HER NEDENSE)
MEHİR İSTEMEDEN SENİNLE EVLENMEK İSTEYEN MÜMİN KADIN olarak
açıklamışlar ve ayetin devamında durum zarfı olarak geçen
MÜMİNLER İÇİN OLMAKSIZIN SADECE SANA ÖZGÜ OLARAK ifadesini
de bu kısma bağlayarak, sadece Peygamberin mehir ödemeden
hanım nikâhlayabileceğine, Peygamberden başkasının ise
mehirsiz eş nikâhlayamayacağına kail olmuşlardır.
HALBUKİ NİSA SURESİNİN 24. AYETİNDEKİ
"...miktarın tespitinden sonra, karşılıklı rızalaştığınız
bir şey konusunda üstünüze sorumluluk yoktur. ..."
şeklindeki ifade ile yine NİSA SURESİNİN 4. AYETİNDEKİ
"...eşler gönül rızalarıyla size mehirlerinden
bağışlarlarsa, onu da afiyetle, iç huzuruyla yiyin."
şeklindeki ifade, açık olarak eşlerin birbirlerine
bağışlarda bulunabileceğini bildirmektedir.
YANİ EVLENEN HERKES KENDİ RIZASI İLE MEHİR KONUSUNDA ANLAŞMA
YAPABİLİR ve böyle bir anlaşma ile kadınlar kocalarına
mehirlerinden hediye verebilirler.
AHZAB SURESİNİN 50. AYETİNDEKİ
KENDİNİ HİBE EDEN MÜMİN KADIN ifadesi ile de, BU İŞE BAŞ
KOYAN MALINI MÜLKÜNÜ ÖMRÜNÜ PEYGAMBER UĞRUNA HARCADIĞINI
PEYGAMBERE SÖYLEYEN MÜMİN KADIN kastedildiği anlaşılmalıdır
NİTEKİM PEYGAMBER EŞLERİ ARASINDA BÖYLELERİNİN VARLIĞI BİR
GERÇEKTİR !
AHZAB SURESİ 50. AYET'TE
üzerinde durulması gereken bir diğer husus da MÜMİNLER İÇİN
OLMAKSIZIN SADECE SANA ÖZGÜ OLARAK ifadesidir.
Bu ifade cümle içinde DURUM ZARFI olarak kullanıldığından,
ayette kendisinden evvel geçen tüm maddeleri kapsamaktadır.
(LÜTFEN DİKKAT) Yani ayetin anlamı BU SAYILARIN NİKAHLANMASI
SURETİYLE ORTAYA ÇIKACAK ÇOK EŞLİLİK DURUMU SADECE SANA
ÖZGÜDÜR MÜMİNLERE DEĞİL demektir.
AHZAB SURESİ 50.AYETTEKİ
bir başka maddede ise PEYGAMBERİMİZ DİĞER MÜSLÜMANLARA KARŞI
KISITLANMAKTA diğer Müslümanlara AMCA HALA DAYI TEYZE
KIZLARI ile nikâhlanmak serbest bırakılmış iken,
PEYGAMBERİMİZİN BUNLAR ARASINDAN SADECE KENDİSİYLE HİCRET
EDENLERİ NİKAHLAYABİLECEĞİ BİLDİRİLMEKTEDİR.
Peygamberimizle ilgili bu farklılıkların gerekçesi, aynı
ayette, onun GÜÇLÜK ÇEKMEMESİ olarak açıklanmıştır.
PEYGAMBERİMİZİN çektiği veya çekmesi muhtemel güçlük ve
sıkıntıların neler olduğu düşünüldüğünde, bütün bunların
onun görevlerinden kaynaklanan güçlük ve sıkıntılar olduğu
görülmektedir. PEKİ BU GÜÇLÜK VE SIKINTILAR NE OLABİLİR ? ..
TEBLİĞ GÖREVİ VE ZORLUKLARI ;
İslâm kuralları sadece erkekleri ilgilendirmemekte,
kadınlara da bildirilmesi, anlatılması ve öğretilmesi
gerekmektedir.
Bu kurallar içinde öyleleri vardır ki, kadınlar arasında
konuşulup anlatılması daha rahattır.
Böyle konuların kadınlara anlatılıp öğretilmesinde,
öğretmelerin kadın olması ile daha yararlı sonuçlar
alınacağı şüphesizdir.
Çünkü hem kadınlar zihinlerinde oluşan soruları bütün
açıklığı ile bir erkeğe sormaya utanabilirler, hem de
peygamberimiz özel hayatla, cinsellikle ilgili konuları
kadınlara anlatmada sıkıntıya girebilirdi.
Nitekim uygulama da bu yönde olmuş, kadınlara özgü kuralları
MÜSLÜMANLAR PEYGAMBERİMİZİN EŞLERİNDEN ÖĞRENMİŞLERDİR.
SOSYAL GÜÇLÜKLER ;
KUR'AN'ın indiği dönemde, Araplar arasındaki bir geleneğe
göre evlâtlıklar öz evlât gibi telâkki ediliyordu.
Hayatın gerçeklerine aykırı olan bu geleneğin ve bu
gelenekten kaynaklanan bazı tabuların İSLAM'da yeri olmadığı
için yıkılması gerekiyordu.
Bunun en kestirme ve en etkili yolu ise, bu tabuların
peygamberimizin kendi hayatında yaşanarak yıkılması idi.
BÖYLE BİR UYGULAMANIN ÖRNEĞİ DE ; peygamberimizin Cahş kızı
Zeynep'le olan evliliğidir.
Bu evlilik, evlâtlıkların öz evlât olmadığını ve evlâtlık
olan bir kimseden boşanmış kadının, evlâtlığın babası
konumundaki bir kimse ile evlenebileceğini topluma en kısa
yoldan anlatmış ve en etkili şekilde öğretmiştir.
O dönemde yine kötü ve yıkılması gereken bir gelenek de,
harp esiri cariyelerin alınıp satılması, insan yerine
konulmayıp hor görülmesiydi.
Yine Peygamberimiz, bir SAVAŞ ESİRİ OLAN Cüveyriye ile
evlenerek bu yanlış geleneği yıkmış, onların da her insanın
sahip olduğu onura sahip oldukları gerçeğinin toplum
tarafından anlaşılmasını sağlamıştır.
SİYASAL GÜÇLÜKLER ;
Peygamberimiz, aşağıda eşlerinin isimleri sayılırken
görüleceği gibi, kendisinden yaşlı, cinsel yönden tükenmiş,
kadınlık işlevi kalmamış, farklı kabile ve milletlere bağlı
kadınlarla evlenmek suretiyle, O KABİLE VE MİLLETLER İLE
AKRABALIK BAĞLARI KURMUŞTUR
Bu akrabalık, hem bir barış ortamı sağlamış hem de İSLAM'ın
en uzak noktalara kadar uzanmasını sağlamıştır.
Bu yöntem, sağladığı barış ve siyasî güç sebebiyle Avrupa
krallarının, Rus çarlarının, Osmanlı padişahlarının
uygulamayı hep sürdürdükleri bir siyaset olmuştur.
Osmanlı devletinin yükselme döneminde, padişahlar tarafından
yeni fethedilen şehirlerin tekfurlarının kızlarıyla o şehre
tayin edilen idarecilerin evlendirilmeleri, HEP BU SİYASET
GEREĞİDİR.
Yukarıda görüldüğü gibi, peygamberimizin çok eşliliği, onun
görevlerinden kaynaklanan zorunluluklar sebebiyledir.
Bizim görüşümüze göre iş kendi iradesine kalsaydı,
kesinlikle çok eşli olmak istemezdi.
ÇÜNKÜ O ÇOK EŞLİLİK HAYATINDAN MUTLU OLMAMIŞTIR ;
eşlerin kıskançlıkları, kaprisleri onu hep üzmüştür.
MESELA AHZAB SURESİNİN 51.AYETİ inince eşi Ayşe ;
"GÖRÜYORUM Kİ RABBİN SENİN HEVANA HİZMET EDİYOR" diyerek,
durumundan memnun olmadığını iğneleyici bir dille
belirtmiştir.
AYRICA TAHRİM SURESİNİN İLK 5 AYETİNDEN de, eşlerinin
peygamberimizi üzdükleri açıkça belli olmaktadır.
Hatta peygamberimiz, Ömer'in kızı Hafsa'yı, GEÇİMSİZLİĞİ
NEDENİ İLE BİR ARA BOŞAMIŞ, sonra tekrar nikâhlamıştır.
Peygamberimizin eşleri yüzünden üzülmesi, sadece eşlerinin
kıskançlığından, geçimsizliğinden kaynaklanmamıştır.
Peygamberimizin eşleri, bulundukları konumun ağırlığını fark
edememişler, sıradan kimseler gibi başlarına buyruk yaşamaya
yönelmişler, çevrenin etkisiyle şatafatlı, debdebeli lüks
hayat yaşamayı arzulamışlardır.
Tabiri caizse BİR NUMARALI KADIN olup, hayatın tadını
çıkarmak istemişlerdir.
Onların bu isteklerine hep karşı çıkan peygamberimiz,
kendisini son derece üzen bu davranışlara tepki olarak
onları evlerinde yalnız bırakmış, bir ay yanlarına
uğramamıştır.
İşte bu gibi olaylar, Yüce ALLAH'ın müdahalesini gerekli
kılmış ve Rabbimiz, peygamberimizin eşlerine münhasır,
SADECE ONLARI İLGİLENDİREN AYETLER İNDİRMİŞTİR
AHZAB SURESİ 28-34 AYETLER
EY PEYGAMBER Eşlerine söyle: Eğer siz dünya hayatını ve onun
süslü çekiciliğini istiyorsanız, gelin sizi yararlandırayım
(size boşanma bedeli ödeyeyim). Ve güzel bir salma tarzıyla
sizi salıvereyim.
Eğer siz ALLAH'ı, elçisini ve ahiret yurdunu istiyorsanız
artık hiç şüphesiz ALLAH, içinizden güzellikte bulunanlar
için büyük bir ecir hazırlamıştır."
EY PEYGAMBERİN KADINLARI Sizden kim açık bir çirkin
utanmazlıkta bulunursa, onun azabı iki kat olarak artırılır.
Bu da ALLAH'a göre pek kolaydır.
Ama sizden kim ALLAH'a ve elçisine gönülden itaat eder ve
salih bir amelde bulunursa, ona da ecrini iki kat veririz.
Ve Biz ona üstün bir rızık da hazırlamışızdır.
EY PEYGAMBERİN KADINLARI Siz kadınlardan herhangi biri
değilsiniz; eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle
söylemeyin ki, sonra kalbinde hastalık bulunan kimse tamah
eder. Sözü maruf bir tarzda söyleyin.
Evlerinizde vakarla oturun, ilk cahiliye kadınlarının
süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa
vurmayın; namazı ikame edin, zekâtı verin, ALLAH'a ve
elçisine itaat edin. Ey ehli beyt! Gerçekten ALLAH, sizden
kiri gidermek ve tertemiz kılmak ister.
Evlerinizde okunmakta olan ALLAH'ın ayetlerini ve hikmeti
hatırlayın. Hiç şüphesiz ALLAH, lâtiftir, haberdar olandır.
Ayetlerde görülen odur ki, peygamberimizin eşlerine verilen
görev, YATAK ODASI VE MUTFAK ARASINDA BİR ÖMÜR SÜRMEKTEN
İBARET DEĞİLDİR.
ONLARIN GÖREVİ bu işe baş koymak, bu büyük davaya özveri ile
hizmet etmek, bu davanın neferi olmak, fitneye fesada fırsat
vererek başkalarına açık vermemek, evlerinde duydukları
ayetleri, hikmetleri insanlığa açıklamak, ANLATMAK VE
ÖĞRETMEKTİR.
Ayrıca, İSLAM'ı hayatının her anında uygulayan bir insan
olan peygamberimizin gece yaşantısında bu uygulamaları nasıl
yaptığının halka aktarılması da, gece vaktinde gelen
vahylerin yazılmasında, saklanmasında peygamberimize
yardımcı olmak da, yine onların görevlerindendir.
Kısaca peygamberimizin eşleri, bugüne göre hem sekreter hem
zabıt kâtibi hem de basın sözcüsü konumunda olmak durumunda
kalmışlardır. (ALLAH ONLARDAN RAZI OLSUN)
PEYGAMBERİMİZİN EŞLERİ ;
HADİCE ;
Huveylid kızı Hadice, ticaretle uğraştığından Tacire, temiz
ahlâklı olduğundan da Tahire diye anılan ve kendisine de
Ümmü Hind (Hind'in annesi) denilen bir ÜMMİ, yani
MEKKELİDİR.
Daha önce BAŞINDAN İKİ EVLİLİK GEÇEN ve birinci evliliğinden
bir oğlu, ikinci evliliğinden de bir kızı olan Hadice,
peygamberimizle, o HENÜZ ELÇİLİK GÖREVİ ALMAMIŞKEN, Abdullah
oğlu Muhammed iken ama herkesin güvenini kazanarak "EMİN"
LAKABINI ALMIŞ BİR DELİKANLI İKEN EVLENMİŞTİR.
Peygamberimizin, kendisinden on beş yaş büyük olan bu
itibarlı kadınla yaptığı evlilik, Hadice 65 yaşında ölene
kadar 25 sene sürmüştür.
Hadice'nin önceki evliliklerinden olan iki çocuğuyla
birlikte yedi çocuklu olan bu aile, dost ve düşmanların
ortak kabulü ile, temelindeki evlilikte karşılıklı sevgi ve
saygının esas olduğu örnek bir ailedir.
Peygamberimizden sonra Müslüman olan ilk insan ve ilk
Müslüman kadın olan Hadice, peygamberimize büyük ve ağır
görevinde hep destek olmuş, her zaman onun yanında yer
almıştır.
Peygamberimizin Hadice ile evli kaldığı bu dönem ile ilgili
olarak hiç olumsuz eleştiri yapılmamış, yapılamamıştır.
(ALLAH ONDAN RAZI OLSUN)
SEVDE ;
Zem'a'nın kızı Sevde de ilk Müslümanlardan olup, o da ÜMMİ
yani MEKKE'lidir.
PUTPERESTLERİN BASKISI SONUCU kocasıyla birlikte
Habeşistan'a hicret etmiş ama kocasının orada ölmesiyle,
ELLİ YAŞINDA DUL KALMIŞTIR ve himayeye muhtaç hâle
gelmiştir.
Çünkü akrabaları henüz Müslüman olmamışlardı ve o Müslüman
olduğu için de ona düşmanlık besliyorlardı. Sevde de onların
yanına dönemiyordu.
Sevde'nin bu durumunu bilen Müslümanlar onu, Hadice'nin
ölümünden sonra yedi çocukla bir başına kalan peygamberimize
eş olarak önerdiler. Bazı kaynaklar Sevde'nin nikâhta
peygamberimize şu sözleri söylediğini kaydetmektedir:
( Ben seninle, ERKEĞE ARZU DUYDUĞUM İÇİN DEĞİL, sırf
Peygamber hanımları arasında ALLAH'ın huzuruna çıkabilmek
için evlendim. Bana buna göre davran, ey ALLAH'ın Rasulü )
Peygamberimizin bu evliliği beş yıl devam etmiş ve Sevde'nin
ölümü ile son bulmuştur.
Bu tarihte peygamberimiz elli beş yaşındadır.
AYŞE ;
PEYGAMBERİMİZİN EVLİLİKLERİ ARASINDA EN ÇOK İRDELENEN
ELEŞTİRİLEN KONU OLAN Ayşe ile olan evliliğidir.
Bu konuda, Ayşe'nin henüz evlenecek yaşta olmadığı hâlde
küçük bir çocuk iken peygamberimizle nikâhlandığı, üç yıl
büyümesinin beklendiği ve ondan sonra gerdeğe sokulduğu
HİKAYESİ bir hayli yaygındır.
Peygamberimizin küçük bir çocukla nikâh kıyması bakımından
dikkat çeken bu hikâyenin esasının iyice araştırılması ve bu
konunun üzerinde önemle durulması lâzımdır.
Aslında bu konu İSLAM tarihinin yardımcı kaynak kitapları
olan (İbni İshak, İbni Hişam, İbni Sa'd, Taberî, Mevlâna
Şibli)gibi eserlerde genişçe yer almaktadır.
Ayrıca çağımızda da Ali Himmet Berki ve Osman Keskioğlu
tarafından hazırlanan
(Hatemül Enbiya Hz. Muhammed ve Hayatı) adlı eserde genişçe
incelenmiştir.
BU KAYNAKLARDAN ÖĞRENDİĞİMİZ TARİHİ GERÇEK İSE ŞUDUR;
Ayşe, peygamberimizle nişanlanmadan önce, Mut'im
oğullarından Cübeyr ile nişanlıdır.
YANİ EVLİLİK ÇAĞINDADIR ve peygamberimizle evlendiğinde
KÜÇÜK BİR ÇOCUK DEĞİLDİR.
Yukarıda adını verdiğimiz tarihî eserlerden bazısı,
peygamberimizin, Cübeyr ile nişanlı olan Ayşe'yi babası Ebu
Bekr'den istediğini, Ebu Bekr'in de peygamberimize, Mut'im
oğullarıyla konuşacağını ve ancak onlar nişanı bozarlarsa o
zaman Ayşe'yi kendisine verebileceğini söylediğini,
putperest olan Mut'im oğullarının ise, Müslüman olan
Ayşe'nin oğullarını da kendi dinine döndüreceğinden
korkarak, bu nişanı bozmak arzusunda olduklarını
yazmaktadırlar.
Birinci olarak;
AYŞE'nin, Mut'im oğullarından Cübeyr ile nişanlı olduğu
tartışmasızdır.
Çünkü eldeki tüm tarihî kitaplar bu bilgiyi vermektedir.
İkinci olarak ise, bu nişanlılığın ise İSLAMİYET'ten sonra
olması mümkün değildir.
ÇÜNKÜ mümin bir kadının, müşrik bir erkekle evlenmesini
yasaklayan Bakara suresinin 221. ayeti, Müslüman olan ve
peygamberimizin en yakın arkadaşı ve dostu olan Ebu Bekr'in
kendisi gibi Müslüman olan kızını bir müşrike vermesini
engellemektedir.
Dolayısıyla Ebu Bekr, kızı Ayşe'yi, Mut'im oğullarına,
kendisi Müslüman olmadan evvel nişanlamış olmalıdır.
Demek ki Ayşe, daha o zamanlarda bile evlilik çağında olan
bir kızdır ve yörenin İKLİM ŞARTLARINA GÖRE en az 14-15
yaşlarındadır.
Diğer taraftan eldeki tüm tarihî kaynakların mutabık
oldukları ve Ana Britannica ansiklopedisinin de 23. cildinin
185. sayfasında yazdığı gibi Ayşe, peygamberimizle hicretten
önce nişanlanmış, hicretten sonra nikâhlanmıştır.
Bazı kaynaklar hicretten evvel nikâhlanıp, hicretten sonra
gerdeğe girdiğini yazsalar da, yine tüm kaynaklarda yer alan
aşağıdaki metin, bu iddia ile uyuşmamaktadır:
(Medine'nin havası Mekkeli Müslümanlara çok dokunmuştu.
Mekkeli Müslümanlar hep hastalanmışlardı.
Hasta olanların içinde Hz. Âişe de vardı.
Hastalık geçince Ebu bekr, Hz. Muhammed'in huzuruna gelip
şöyle dedi: EY ALLAH'IN RESULÜ Neden NİŞANLIN ÂİŞE'Yİ KENDİ
EVİNE ALMIYORSUN ?
Hz. Muhammed cevaben MEHİR YÜZÜNDEN EY EBU BEKR, ŞU ANDA
ÂİŞE'YE MEHİR ÖDEYECEK DURUMDA DEĞİLİM. dedi.....)
Görüldüğü gibi metninde açık olarak Nişandan söz
edilmektedir.
Ayrıca, nikâh anında tespit edilip muaccel (peşin) veya
müeccel (vadeli borç) olarak verilebilecek mehirin henüz
tespit edilmemiş olması da nikâhın hicretten hemen sonra
kıyılmadığını göstermektedir.
Sonuç olarak yukarıdaki kaynakların verdiği bilgilerden
anlaşılıyor ki Ayşe, peygamberimiz ile evlendiğinde, ÇOCUK
YAŞTA OLMAYIP NİŞANLISINDAN AYRILMIŞ GENÇ BİR KIZDIR.
Peygamberimizin bu evliliği hem kızıyla evlenerek kendisini
şereflendirdiği Ebu Bekr'in İSLAM'a daha fazla maddî ve
manevî yardımını sağlamış,
hem de Ayşe'nin herkes tarafından bilinen İslâm'ı anlama ve
anlatma yönündeki dirayeti sayesinde, peygamberimizin
elçilik görevini yaparken duyduğu rahatlık için isabetli bir
karar olmuştur.
HAFSA ;
Ömer kızı Hafsa, okuma yazma bilen ve Habeşistan'a göç eden
cefakâr Müslümanlardandır.
Kocası Hunays b. Huzâfa Bedir'de ŞEHİT OLUNCA HAFSA DUL
KALMIŞTIR.
Onun bu durumuna çok üzülen babası Ömer, sahabenin ileri
gelenleri arasından ona uygun bir eş aramıştır.
Sonuçta Hafsa ile peygamberimiz evlenmiş, böylece Ömer gibi
güçlü bir kişi ile akrabalık bağları kuran peygamberimiz,
elçilik görevinde büyük bir destek daha sağlanmıştır.
HUZEYME KIZI ZEYNEP ;
KOCASI BEDİR'DE ŞEHİT OLAN ve altmış yaşında dul kalan
Zeynep'e evlilik teklifini bizzat peygamberimizin kendisi
yapmış ve bu evlilik iki yıl sonra Zeynep'in ölümü ile son
bulmuştur.
ÜMMÜ SELEME ;
Habeşistan'a hicret eden Müslümanlardan olan ve OKUMA YAZMA
BİLEN ÜMMÜ SELEME, kocasının Uhud'da yaralanıp, iki ay sonra
o yara sebebiyle ölmesi sonucu DÖRT ÇOCUKLA DUL KALMIŞTIR.
Himayeye muhtaç olan Ümmü Seleme, sahabenin ileri gelenleri
tarafından kendisine yapılan evlenme tekliflerini yaşlı
oluşunu bahane edip reddetmiştir.
Peygamberimizin elçi göndererek yaptığı aynı yöndeki teklifi
de yaşlılığını, çocuklarını ve kıskanç bir yapıda oluşunu
bahane ederek reddeden Ümmü Seleme, peygamberimizin;
YETİMLERİ ZATEN YANIMA ALACAĞIM. Kıskançlığının gitmesi için
ALLAH'a dua edeceğim.
İHTİYARLIĞIN İSE BİR ENGEL DEĞİL. Sözleri üzerine
nikâhlanmaya razı olmuştur.
CAHŞ KIZI ZEYNEP ;
Peygamberimizin Cahş kızı Zeynep ile evliliği, HER MÜSLÜMAN
TARAFINDAN İNCEDEN İNCEYE BİLİNMELİDİR.
Çünkü bu evliliğin her yönü hikmet ve ibretle dolu olup,
önemi sebebiyle de KUR'AN'da yer almıştır.
DOLAYISI İLE BİZLERE ÖLÇÜ VE IŞIK OLMALIDIR.
Ayrıca bu evlilik, bir takım gerçekleri çarpıtarak
Müslümanların zihinlerini bulandıran isteyen İSLAM
düşmanları tarafından bu amaçlarına alet edilmek
istendiğinden, MÜSLÜMANLARCA İYİ ÖĞRENİLMELİDİR.
Öncelikle şu husus bilinmelidir ki, bu uygulamanın
kahramanları saygıya ve övgüye lâyık kişilerdir.
Çünkü bu evlilik, İslâm Devriminin teorideki öğretilerinin
hayata geçirilen ilk uygulamasıdır.
BU EVLİLİK İLE ARAP TOPLUMUNDA İKİ TANE YANLIŞ ORTADAN
KALDIRILMIŞ VE İKİ TABU YIKILMIŞTIR;
BİRİNCİ OLARAK ; Müslüman kadınların cahiliye döküntüsü
inançları sebebiyle, Müslüman da olsalar, itibar
etmedikleri, hor gördükleri, evlenmek istemedikleri köleler,
toplum içinde hür kişilerle aynı seviyeye getirilmiştir.
Hatırlanacak olursa yukarıda başka bir vesile ile sunduğumuz
BAKARA SURESİNİN 221. AYETİ, Müslümanlara şu tavsiyelerde
bulunmakta idi:
BAKARA SURESİ 221 AYET ...
Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikâhlamayın.
İman etmiş bir cariye -sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da-
müşrik bir kadından daha hayırlıdır.
Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman
etmiş bir erkek köle -sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da-
müşrik bir erkekten daha hayırlıdır.
Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise kendi izniyle cennete ve
mağfirete çağırır.
O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp
düşünürler.
Ama bu ayetin önerisinin hayata geçirilmesi, uygulanması
lâzımdı ki ayetin amacı gerçekleşsin.
İşte peygamberimiz bu amacı gerçekleştirmek için, halasının
kızı olan Zeynep'i, kölesi (sonradan evlâtlığı) Zeyd ile
evlendirmek istedi.
Ama Zeynep toplumda yer etmiş tabulara göre gururuna dokunan
bu işe pek sıcak bakmadı ve peygamberimizin ısrarına rağmen
bu evliliğe razı olmadı.
Tam bu sırada ALLAH'ın emri geldi ve tartışmalar bitti:
AHZAB SURESİ 36. AYET ...
ALLAH ve elçisi bir işe hükmettiği zaman, mümin olan bir
erkek ve mümin olan bir kadın için o işte, kendi isteklerine
göre seçme hakkı yoktur. Kim ALLAH'a ve elçisine isyan
ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.
EMİR BÜYÜK YERDEN GELİNCE İTAAT ŞART OLDU ve hür Zeynep
MÜSLÜMAN ZEYD İLE evlendi.
Böylece İSLAM'ın insanları eşit kabul ettiği, İSLAM
toplumunda insanların hür ya da köle olarak ayrıma tâbi
tutulamayacağı, İSLAM toplumunda hür ve itibarlı bir
MÜSLÜMAN kadın ile MÜSLÜMAN bir kölenin evlenebileceği, bu
somut olayla tüm dünyaya gösterilmiş oldu.
Bir müddet sonra Zeyd ile Zeynep ayrıldılar.
Bu dönemde peygamberimiz Zeyd'i HEM AZAD ETTİ ve HEM DE
EVLAT EDİNDİ.
İKİNCİ OLARAK DA ;
gerçeklerin tersine olarak toplum yaşamındaki her alanda
evlâtlıkların öz evlât olarak kabul edilmesi yanlışı ortadan
kaldırıldı.
Bu konuda da Yüce ALLAH'ın bir tavsiyesi mevcut idi:
AHZAB SURESİ 4.5. AYETLERİ ;
ALLAH, bir adamın göğüs boşluğu içinde iki kalp kılmadı.
Ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu
yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi de sizin
anneleriniz yapmadı.
Evlâtlıklarınızı da sizin öz çocuklarınız saymadı.
Bu, sizin ağzınızla söylemenizdir.
ALLAH ise hakkı söyler.
Ve doğruya yöneltir/ iletir.
Evlâtlıkları babalarına nispet ederek çağırın; bu, ALLAH
katında daha adildir.
Eğer babalarını bilmiyorsanız artık onlar, dinde sizin
kardeşleriniz ve dostlarınızdır.
Hata olarak yaptıklarınızda ise, sizin için bir sakınca
yoktur. Ancak kalplerinizin kasıt göstererek yaptıklarında
sakınca vardır.
ALLAH, bağışlayandır, esirgeyendir.
Aslında İSLAM'a göre de evlâdın eski karısının nikâhlanması
mümkün değildir.
Ama evlâtlık, yukarıdaki KUR'AN hükmüne göre öz evlât
sayılamayacağından, evlâtlığın eski karısı da, evlâdın eski
karısı hükmünde olmamakta ve bir kimsenin evlâtlığının eski
karısı ile nikâhlanmasında bir sakınca bulunmamaktadır.
İşte peygamberimiz ile Zeynep'in evlenmesi, evlâtlıkların öz
evlât gibi telâkki edilmemesi gerektiğini çok çarpıcı bir
şekilde ortaya koymaktadır.
Toplumdaki bu yanlışı ortadan kaldıran ve bu tabuyu yıkan
ilk uygulama da yine Rabbimizin talimatı ile olmuştur:
AHZAB SURESİ 37.38.39.40. AYETLERİ ...
Hani sen, ALLAH'ın kendisine nimet verdiği ve senin de
kendisine nimet verdiğin kişiye: "Eşini yanında tut ve
ALLAH'tan sakın!" diyordun; insanlardan çekinerek ALLAH'ın
açığa vuracağı şeyi kendi içinde saklı tutuyordun. Oysa
ALLAH, kendisinden çekinmene çok daha lâyıktı.
Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, Biz onu seninle
evlendirdik; ki böylelikle evlâtlıklarının kendilerinden
ilişkilerini kestikleri zaman, onlarla evlenme konusunda
müminler üzerine bir güçlük olmasın. ALLAH'ın emri yerine
getirilmiştir.
ALLAH'ın kendisine farz kıldığı şeyde peygamber üzerine bir
güçlük yoktur.
Daha önce gelip geçenlerde de olan ALLAH'ın sünnetidir.
ALLAH'ın emri, takdir edilmiş bir kaderdir.
Ki onlar, ALLAH'ın verdiği elçilik görevini tebliğ edenler,
O'ndan içleri titreyerek korkanlar ve ALLAH'ın dışında hiç
kimseden korkmayanlardır.
Hesap görücü olarak ALLAH yeter.
Muhammed, sizin erkeklerinizden hiç birinin babası değildir.
Ancak o, ALLAH'ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur.
ALLAH, her şeyi bilendir.
Görüldüğü gibi, olayların gelişimi tarafların iradeleri
dışında olmaktadır.
Yaşananlar, takdir edilmiş olan kaderdir.
Ama bir tabunun yıkılmasının, bir yanlışın düzeltilmesinin
örneği olma şerefi de, KUR'AN'da belirtildiği gibi yanlış
kuralların yıkılışının fedakâr ve örnek kişiliklerinde
uygulanması sebebiyle, Zeyd ile Zeynep'e aittir.
Ayrıca Zeynep, ALLAH'ın talimatlarına itaatinin ve
gösterdiği özverinin bu dünyadaki karşılığını, ALLAH'ın
elçisine eş ve Müslümanlara da Ana olmak şerefiyle almıştır.
ÜMMÜ HABİBE ;
Ümmü Habibe, Mekke'nin amiri, bir dönem İslâm dininin ve
PEYGAMBERİMİZİN DÜŞMANI, Bedir'in Uhud'un düzenleyicisi,
meşhur EBU SÜFYAN'ın kızıdır.
Habeşistan'a göç eden Müslümanlardan olan Ümmü Habibe,
kocasının Habeşistan'da HIRISTİYAN DİNİNE GEÇMESİ SEBEBİYLE
ONU TERK ETTİ.
O zamanlar İslâm'ın en büyük düşmanı olan babasının yanına,
kabul edilmeyeceğini bildiğinden dönemeyen ve Habeşistan'da
yapyalnız kalan Ümmü Habibe'yi peygamberimiz Medine'ye
getirtti ve onunla evlendi.
BÖYLECEDE BÜYÜK DÜŞMANINA DAMAT OLDU.
Ama onunla kurulan akrabalık bağları, Müslümanlara
gelebilecek zararları tam olarak ortadan kaldırmasa da
önemli ölçüde azalttı.
Mekke'nin fethinde de büyük rol oynayan bu evlilik, yine
İSLAM'ı yayma ve destek sağlamaya yöneliktir.
AŞAĞIDAKİ AYET BU OLAYDAN SONRA İNMİŞTİR ;
MÜMTEHİNE SURESİ 7. AYET ..
Belki ALLAH, sizlerle onlardan kendilerine karşı düşmanlık
beslemekte olduklarınız arasında bir sevgi bağı kılar. ALLAH
güç yetirendir.
ALLAH, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
HARİS KIZI MEYMUNE ;
Daha önce iki kez evlenmiş olan ve ikinci kocasının ölümü
sonrasında hayatını hizmetçi olarak peygamberimize vakfetmek
isteyen Meymune, peygamberimizin evlendiği son kişidir.
Peygamberimiz, gösterdiği özveri karşılığında bu kimsesiz
kadın ile nikâhlanmış ve onu müminlere anne yaparak
şereflendirmiştir.
CÜVEYRİYE ;
Benü Müstalik savaşında kocası ölen ve ganimet taksiminde
peygamberimizin payına düşen Cüveyriye, Kabile reisinin
kızıdır.
Esirlik ona zor gelmiş, peygamberimiz de onu hürriyetine
kavuşturmuş ve ona evlenme teklif etmiştir.
BU TEKLİFİ MEMNUNİYETLE KABUL EDEN CÜVEYRİYE İLE
PEYGAMBERİMİZİN EVLİLİĞİ ŞU SONUÇLARI DOĞURMUŞTUR ;
--- Manzarayı gören diğer Müslüman mücahitler de kadın
erkek, tüm esirlerini serbest bırakmışlardır.
--- Peygamberimizin bu hareketi ile esirleri küçük görme
tabusu yıkılmıştır.
--- Cüveyriye'nin kabilesinin tümü Müslüman olmuştur.
SAFİYYE ;
Esas adı Zeynep olup, Hayber'de bir YAHUDİ KABİLESİNİN
başkanı Huyey'in kızıdır.
HAYBER SAVAŞINDA KOCASI ÖLEN Safiye de, Cüveyriye gibi esir
düşmüş ve ganimet taksiminde peygamberimize isabet etmiştir.
Peygamberimizin cariyesi olmuş ve kendisine GANİMET PAYI
anlamında SAHİFE denmiştir.
Peygamberimiz hürriyetini bağışlayıp, isterse kavmine
dönebileceğini söylemesine rağmen o peygamberimizi tercih
etmiş, Müslüman olmuş ve müminlerin annesi olma şerefine
ermiştir.
Bu evlilik sayesinde de, çevredeki YAHUDİLERİN KİNLERİ VE
DÜŞMANLIKLARI HAFİFLEMİŞTİR.
MARİYA ;
Bilindiği gibi peygamberimiz, elçiler göndererek çevrede
bulunan hükümdarları İSLAM'a davet etmekte idi.
Bu davetlerden biri de Mısır hükümdarına yapılmış ve o günkü
Mısır hükümdarı peygamberimize bir jest olarak iki kız
kardeşi; Mariya ile Şirin'i HEDİYE OLARAK GÖNDERMİŞTİR.
Şirin, peygamberimiz tarafından şair Hasan bin Sabit ile
evlendirilmiş, Mariya'yı da peygamberimiz kendisine eş
olarak nikâhlamıştır.
Bu evlilikten İbrahim adında bir erkek çocuk doğmuş ama
küçük yaşta ölmüştür.
Bu evlilik, İslâm dininin yayılmasında çok büyük rol
oynamıştır.
Bizans sınırları içerisine yapılan tüm seferlerde Mısır
devleti hep Müslümanlar tarafını tutmuş; ya doğrudan
desteklemiş ya da tarafsız davranarak İslâm kuvvetlerine
dolaylı yardımda bulunmuştur. Mısır'ın da İslâm dini ile
müşerref olmasında peygamberimizin Mariya ile evlenmesinin
rolü çok büyük olmuştur.
SONUÇ OLARAK NETİCE :
Yukarıdaki açıklamalarımızdan görüldüğü gibi peygamberimiz,
bekârlığında da, evliliğinde de iffet örneği olmuş bir
kişidir.
Hayatının hiçbir döneminde, kadın düşkünü olarak nitelenmeyi
gerektirecek bir davranışta bulunmamış, hele şehvet, onun
ALLAH'tan aldığı emir doğrultusunda hep uzak kaldığı bir
özellik olmuştur.
Bazı İslâm düşmanı iftiracıların onu küçük düşürmek
maksadıyla ortaya savurdukları seks manyaklığı ise ancak,
onun otuz erkek gücünde olduğu yalanını uyduran sözde
Müslümanların hastalıklı beyinlerinde yarattıkları hayalî
kişilik için söz konusudur.
Eşlerinin kimlikleri ve kişilikleri de yakından tanınınca
durumun böyle olduğu daha da açığa çıkmaktadır.
PEYGAMBERİMİZİN ÇOK EŞLİLİĞİ ; yapmakta olduğu elçilik
görevinde, MADDİ, MANEVİ, SİYASİ, SOSYAL alanlarda YARDIM ve
DESTEK sağlaması ve bu görevde zorluk çekmemesi için sadece
kendisine tanınmış bir ayrıcalıktır.
Başkalarını hiç ilgilendirmemektedir.
SÜNNET OLARAK DA BAŞKALARI TARAFINDAN TATBİK ve TAKLİT
EDİLEMEZ !
http://www.facebook.com/pages/KURAN-arastirmalari-platformu/190153811662 |