.

 

.İslam,İman, amel ve vatandaşlık haklarımız

Dün devletimize baş kaldıran, Düşmanla işbirliği yapan azınlık vatandaşlarımız pek çok konuda Lozan'nın teminatı altında,
Bu ülkenin asli unsurları olan Müslüman Türkler, Türkiyeliler.Bu ülkenin bağımsızlığı için can verenler kimin?

CUMA NAMAZI, HAC VE GÜNÜMÜZ UYGULAMALARI

İslam dini kaynakları Kuran, Hadis, İcma-i Ümmet (Tevatürün günümüze kadar gelen uygulamalar)
Gerek Cuma gerekse Hac ibadetleri konusunda çok düşünmemiz gerekmektedir.

İslam’da ibadetlerin amacı toplumsal faydacılık adına görev olduğu gözden kaçmayan bir gerçektir.
Bu nedenle Allah cc. Kuran-ı Kerim’de, Kurbanlarınızın Ne etleri nede kanları Allaha ulaşmaz sizin niyetleriniz (Takvanız) Allaha ulaşmaktadır. Demektedir.

Namaz, Zekât, Hac, Yetim ve Yoksul kimsesizlerin üzerimizdeki hakları konusunda ana niyetin Müminlerin yeryüzünde Allah’ın Eli, Kolu, Ayağı, Gözü, Aklı olarak hayata davranmaları gerektiğini anlamak için basitçe düşünmek yeterlidir.

Günümüzde Diyanet marifeti ile ümmetin başına getirilen, Devlet memuru hukukuna göre sosyal hakları olmasına rağmen Hukuken 657 sayılı kanuna tabi devlet memuru olmayan, Hatta Diyanet teşkilatının da kanunu olmadığından dolayı kanunsuz bir kurum olarak dolaylı yöntemle bütçeden pay alan bir kurum halindeki Diyanet görevlisi İmam!, Müezzin!, Kayyımlar görev olarak sadece Namaz kıldırma, Ezan okuma, Tespih çektirme komutu ve Camileri Halkın tasarrufunda bırakmaması olarak algıladıkları görev bilincinde olmaları nedeniyle Ümmet Türkiye’de maalesef İslam dini hükümleri hakkında zır cahil kalmıştır.


Bu Diyanet personelinin kahhar çoğunluğu İslam’ın iman esasları konusunda, Akaid ilminden çoğunlukla haberleri yoktur.
Uzun yıllardır biraz samimi olduğum her diyanet görevlisine, İlahiyat ve İmam hatip mezununa “Hocam senin itikatta mezhebin ve mezhep imamın kim” diye soracak olursanız %90 alacağınız cevap ”Numan bin sabit, İmamı A’zam Ebu Hanefi” diyecektir.


Hocam ben amelde mezhebini ve mezhep imamını sormadım, “ senin itikatta mezhebin ve mezhep imamın kim” diye itiraz ederseniz, % 20 si hatırlayabilir belki, Gene %80i Anlamadığını beyan edecektir.


Hocam siz Maturdi, Eşari, Mutezile, Cebriye diye bir şey duymadınız mı? diye hatırlatınca!
Size ilmi cevap verecek pek din görevlisi bulamayacaksınız. Kaldı ki cemaat olarak sizde yükümlü olduğunuz bu İnanç ve İman ilmini bilmek zorundasınız.

Allah’a gizli aşikâr şirk koşma durumuna düşmemek için bu ilmi fıkıh ilminden daha muhkem bilmek zorundasınız.


Mesela; Bir şii size “İmamlar masumdur” dese siz cevap veremezsiniz. Bilseniz dersiniz ki Allah’ın muhafaza etmediği bütün kullar günahkâr olabilirler, ama peygamberler, nebiler ancak masumdur. Çünkü Allah cc. onları muhafaza ettiğini bize bildiriyor.

Resulullah’a ithaf edilen yanılmalar ise sünnet gereğidir. Yani biz yanıldığımızda ne yapmamız gerektiğini pratikte anlamamız için gerçekleşmiş olaylardır.


Kuran Fatiha ile başlar bu sure anahtardır. Sonra Bakara süresi gelir ki Başlangıcı iman esaslarının sayılması ile devam eder, Allaha iman, Kitaplara iman, Peygamberlere iman, Ahret gününe İman, Hayır ve şerrin Allahtan olduğuna iman, Kadere iman, gibi beyanlarla başlar.


Kısaca ibadet etmek için iman etmek gerekiyor, Sağlıklı, şirk’e düşmeden İman edebilmek için Akaidi, Kelam ve itikat denilen ilmi bilmemiz gerekmektedir.


İslami hayatımız işte böyle Namaz, Oruç, Hac’dan mürekkep kaldı. Haramlara gelirsek Zulme seyirci kalmak haramlardan çıkarıldı, Hicret ve Cihat kavramları hepten unutturuldu.
”Cemaat olun en takvanızı imam yapın” emri hayatımızdan çıkalı asırlar oldu.
İki kişide olsanız yola çıktığınızda biriniz imam olun emri ne anlama gelir bilenimiz var mı acaba?
Allah’ın “ o resul size neyi emretmişse alın, neyden yasaklamışsa ondan kaçın” kuran emrini düşünerek hadis ilmini kaçımız araştırıyor acaba!


Kuranda Allah cc.”Kurşunla perçinlenmiş bir duvarın tuğlaları gibi Allah uğrunda saf olun “ derken, bu emri hayatında uygulama fırsatı bulanımız var mı?

Dünya Müslümanlarının uluslar arası yıllık konseyi olan Hac ibadeti bu gün her türlü siyasi çalışmanın yasaklandığı, bazı seremonilerin uygulandığı, arkeolojik bir seyahate dönüştürüldüğünü kaç hacımız düşünmektedir.


Hac yolculuğu çeşitli engellemeler ile karaborsaya düşürülmüş, bu karaborsa ortamında insanlarımızdan 3-5 misli para tahsil edildiği gerçeğini inkar etmeden, Haccın farziyetinin böyle emniyetsiz durumlarda ortadan kalkacağını kim cemaate tebliğ ediyor?


Bir kara taşa el yüz sürebilmek için birbirlerini ezen, yaralanmalara hatta ölümlere sebep olanlar, Hz. Ömer’in ra. Ey kara taş vallahi sana tazimde bulunmazdım Resulullah’ın sana tazimde bulunduğunu görmeseydim” diyerek, Allah ve Resulullah ile arasındaki bütün maddi ve nefsi putları yıktığını kaçımız görüyor?


Dünya ve insanlık açlıktan biçare olduğu günümüzde Suud yönetiminin Hac ibadeti gereği hacılarımızın Allah için kestiği iki milyondan fazla kurbanlarının onlarca yıldır, çölde büyük çukurlara gömülerek imha edildiği gerçeğini bilerek tedbir almadan düzene teslim olanların yerine getirdikleri Hac ibadeti ile sorumluluklarından kurtulduklarını mı sanıyorlar.


Veda Hutbesinde açıkça uygulamasını gördüğümüz Cuma toplantısının birçok hükmü olmasına rağmen, Bu hükümlerin görmemezliğe gelinerek, Çeşitli iş yerlerinde, Halka doğrudan açık olmayan özel mülkiyet alanlarında hatta ceza evlerinde, askeri kışlalarda, Köylerde, Dağ başlarındaki yaylalarda Resmi görevlilerin cemaate Cuma kıldırmaları.

Bu uygulamayı nerede gördünüz, sizin ilim kaynağınız nedir diye sorduğunda Devlet bize emrediyor bizde yerine getiriyoruz gibi mazeretlerle cevap verenlerin sözleri ile nasıl amel edilebilir ki?


Türkiye Cumhuriyetimiz Laik ve Demokratik bir rejimdir.
Laiklik gereği Devletimiz bütün dinlere eşit mesafede olmak zorundadır, Günümüzde İslam’ın Sünni kesimini kontrolü altına alarak ibadetlerine kadar tanzim ettiğini görüyoruz.
Aynı Devlet Alevi Vatandaşlarımızın Cem evlerine ve Dedelere, Havra ve Sinagoglara ve hahamlara, Kiliselere ve Papazlara mekânlarına ve görevlerine asla müdahil olmamaktadır.


Devletimiz burada hukuk dışına çıkarak, inançlar hakkında negatif ayrımcılık yapmaktadır. Bu durum İslam inancı olarak ta hukuksal gerekçelerde durumun doğru olmadığı ortada olmasına rağmen şikâyetçi fazla kimse olmadığını görüyoruz.


Bunun sebebi çok acıdır ki Cemaatin İslam hükümlerini bilmediğinden ve Yüz bini aşan diyanet mensuplarının ise meslek ve maaş kaygılarından başka bir şey değildir.


Günümüzde cemaat olup Sünni İslam’ın emirlerini yaşamaya çalışanlar ise çeşitli uygulamalar ile rejim düşmanı, gerici, anayasal düzen düşmanı ilan edilerek çeşitli mahkûmiyetlerle mağdur bırakılmaktadırlar.



Merhum Mehmet Akif Ersoy’un “Kendi vatanımda garibim, kendi vatanımda parya” dizelerindeki gibi kendim şahsım olarak çok sevdiğim, gerektiğinde severek canımı verebileceğim ülkemde “Gayri Müslim azınlıkların dini hakları kadar hak istiyorum”

Ülkemdeki azınlıkları Lozan koruyormuş!

Ben bu ülkenin Sakarya, Dumlupınar, Büyük taarruz, Anafartalar, Çanakkale, Yemen, Şam, Trablusgarp, Balkan, Kafkas cephesi şehit ve gazilerinin çocuğuyum.
Bu ülkemin tapusunda soyumda nice canların kanları var acıları var, Maalesef beni koruyacak bir Lozanım yok.


Bu garipliğin hepimiz mağdurlarıyız, nasıl bilmiyorum. Her seçim bu mağduriyetten kurtulma umudu ile on yıllardır sandıklara sahip çıkıyor, en helalinden oy veriyoruz, Yönetenler değişiyor, Yöntemler değişmiyor!.


Lanet olsun gitmek isteyeceğim, Kutsal topraklarımız dâhil hiçbir yerim yok, asla vatanımı terk etmeyeceğim, mazide nice badireler yaşadım, ülkemden asla vaz geçmedim, geçmeyeceğim. Bu hayatı inadına bu topraklarda bitireceğim.

Ruhum berzah alemine giderken, Cesedim bu vatanın toprağında bir avuç gübre olacak, Umarım ki bu topraktan beslenerek açan çiçeklerden nice meyveler ürüyecek, Kaybolan mezarımın! Üzerindeki ağaçlardan niceleri meyveler toplayacak, amacım ve dualarım o meyveleri yiyenlerin Müslüman ve özgür olmalarıdır.

Behlül Dane fatihten@gmail.com
 

İnanç Dünyamız ana sayfasına dön