.

 

İstanbul, Tarih ve Kültür Başkentimiz.
Yüzyıllardır İstanbul'da ikamet edecek kişilerin özenle seçildiği, İstanbul!a ancak ilim, irfan niyetiyle gelenlerin İstanbul medreselerinde  eğitimleri bittikten sonra memleketlerine döndükleri tarihi kayıtlardan görmekteyiz.

Son yüzyıllarda ve Bu gün Anadolu'dan küçük kasabalardan geçim derdi çeken yurttaşlarımızın ve (Affedersiniz) ipini koparan, bir suçtan aranan veya karakter bozukluğu nedeniyle toplumdan dışlanmış firarilerin mekanı olmuş İstanbul.

İstanbul'un günümüzde ve yakın tarihimizde devletimizin başına bela olmasının müsebbibi yine devlet ve belediyelerimizdir. Öncelikle kaçak yapılaşmaya (Gecekondu) Plansız yapılaşmaya uzun yıllar göz yuman belediyeler, Bir taraftan şehir içindeki kaçak ve plansız yapılaşma ile şehrin tarihini yok ederken,  diğer taraftan İstanbul'un dört tarafını önce gecekondularla donatılmasına, sonra çıkarılan imar afları ile bu kondukların çarpık ve plansız yapılaşma ile apartman kaosuna dönüşmesine imkan vermişlerdir.

Öncelikle suçlu devletimizdir. geçmiş hükümetlerin ikinci büyük suçu sanayileşmeyi Anadolu'ya planlı yayması gerekirken bilhassa İstanbul merkezinden başlayarak şehrin çevresi büyük küçük sanayi tesisleri ile dolduruldu.
Bu politika gereği Anadolu'dan gelen kontrolsüz göç İstanbul'un çevresindeki verimli tarım alanlarının gecekondu yöntemi ile imara açılmasına sebep oldu.

Günümüzde ucu başı belli olmayan, on beş milyon nüfusu ile koca bir metropol haline geldi, bu devasa şehrin kontrolü de imkansızlaşmış oldu. Her türlü yasadışı faaliyetin kolaylıkla icra imkanı bulduğu, insanları mutsuz ve kaygılı çözüm üreten değil sorun oluşturan bir kaos şehri oldu.

Edebiyatımıza girmiş, romanlara, şiirlere, hikayelere konu olmuş İstanbul'un şimdi Polisiye dizilere, ağıt dolu aile facialarına, iflas eden sermayelere, fırsatçıların büyük vurgun vurduğu adli olaylara sahne olurken.

Artık sayıları çok azalan, huzurlu, anlatılmaz kültürü ile mutlu anıları olan gerçek İstanbul beyefendileri, hanımefendileri  İstanbul'u artık terk etmek yada orman katliamı ile gerçekleştirilen İstanbul'un çevresindeki ormanların içinde kurulan büyük villa sitelerde içine kapanık İstanbul'dan habersiz hayatlarını yaşamaya çalışıyorlar.

İstanbul için üzülen hatta için için ağlayan bir kısım insanlarımızın derdi ise büyük birçok  imparatorluğun başkenti olan şehrin tarihi dokusunun yok edilmesi.
8000 yıllık tarihi ile bu nadide coğrafyada kimler yaşamamış ki, genelde İstanbul'da yaşayanlar geçmiş tarihe ihanet etmemişler, tarihi yapıları elinden geldiği kadar korumuşlar.

İstanbul'un deprem bölgesi olması, sık çıkan yangınlar tarihe mal olmuş birçok eserin yok olmasına sebep olsa da, son elli yılda sadece  maganda kültürü yüzünden İstanbul Kültür, sanat, arkeoloji, tarihi değerlerinin %90ını kaybetmiş durumdadır.

Bu kaybedilen değerleri artık geri getirmek imkansız gibi, yapılamaya çalışılan taklitleri ise ise hiç inandırıcı değil, binaların ön cephesine yapıştırılan birkaç alçıdan dekor ile tarihi görünüm kazandırıldığını iddia edenler ancak kendilerini aldatmaktadır.

İstanbul içinde günümüze kadar gelmiş pek çok medrese amaçları dışında kullanılarak İstanbul'un tarihi misyonuna ihanet edilmektedir.
Birçok Medrese, imaret, darüşşifa, kütüphane, camii yok edilmiş yerlerine konut ve işyerleri yapılmış, her halükarda yok edilemeyenler vakıflar ve milli emlak müdürlükleri marifeti ile amacı dışında faaliyet gösteren işletmelere satılmış veya kiraya verilmiştir.

Sık sık gezdiğim tarihi mekanlarımızda faaliyet gösteren nargile haneler, kafeteryalar,  turistik lokantaları gördükçe kendime soruyorum!
Devletimizin buralardan gelecek kiralara ihtiyacımı var? İyi biliyorum ki buraların kiraları devlet için çok küçük paralardır.
Acilen bu tür mekanların amacına uygun vakıf ve derneklere ücretsiz tahsis edilerek buralarda eğitim, kültür, sanat faaliyetleri yapılsın. korumasını ise kiracılar üstlensin.

İstanbul ve Osmanlıyı nargile, birahane, otantik mekanlardaki restoran ve barlarla  mı tanıtacağız. Çarşıkapı'daki iki medrese nargile kafe olarak  hizmet veriyor. kapısında Çorlulu ali paşa Cami ve Medresesi yazan tarihi mekanın hemen girişinde tarihi mezarlıklara cepheli nargile mangalları ve kömür torbaları ile sefil bir görünüm sizi karşılıyor.

Medrese kapısından içeri girdiğimizde ise etrafı saran kesif nargile kokusu ve dumanı ile Beyoğlu barlarını andırıyor. Sigara yasası şehrin tamamında uygulanırken bu dört tarafı kapalı medrese avlularına sigara yasağı henüz gelmemiş.
Turistik mekan gerekçesi ile buralar sigara kanunu kapsamı dışında mı tutuluyor acaba.

Buranın hemen karşısındaki diğer medrese ise Balkan Türkleri derneğine tahsis edilmiş, onlarda burada kültürel faaliyet göstermeleri gerekirken bu tarihi mekanı nargile Kafe olarak kullanmaktadırlar.

Bu mekanların acilen ıslah edilmesi, İstanbul'un tarihi misyonuna uygun faaliyetlerin buralarda icra edilmesi sağlanmalıdır.
Sigara kanunu denetçisi kurumların bu mekanları denetleyerek buradaki durumun sigara yasağı kapsamına giren mekanlar olduğunu tebliğ etmeleri gerektiğine inanıyoruz. kanunda açıklanan vasıflara uygun olmadığına inanıyoruz.

Birçok sebil ve imarethane türbe medrese ise ilgisiz işyeri olarak kullanılmaktadır. yandaki ayakkabı mağazası şehri İstanbul'un orta yerinde yakışık alıyor mu sizlere soruyorum

Konu hakkında araştırmalarımız ve mekan örnekleri sunmaya devam edeceğiz. sizlerde bu sayfalara katkıda bulunabilirsiniz
Behlûl Dane fatihten@gmail.com
 

FATİH REHBERİ ANA SAYFASINA DÖN

YORUMLAR: