Marmara bölgesindeki deprem gerçeği
Bu gün saat 11:00'de Silivri açıklarında 4.7 şiddetinde bir yer sarsıntısı meydana geldi. gazeteler, Belediyeler ve iktidar yaptığı açıklamalarla hemen 1999 depremini hatırlatarak "kentsel Dönüşümlere" hız verilmesi mesajları yayınlamaya başladı. Aslında Marmara denizi ortasından geçen aktif bir fay var, Buradaki 3-4-5 şiddetindeki yer hareketleri olası büyük depreminin ertelendiği anlamına geliyor, Bu küçük yer hareketleri olmaz, gerilim devam ederse büyük depremlere neden olur.

24 Eylül 2019 - 13:52
Ama arayın bakın dünyada 9,5 şiddetinde hiç deprem olmamış..!
Ayrıca bilhassa Anadolu'da her gün onlarca (deprem) oluyor.
"Burada kullan deprem kelimesi yanlış kullanılıyor"
Doğrusu "yer hareketi" olması gerekiyor.
Bir yer hareketi yıkıcı, can ve mal kaybına sebep olursa onun adı Deprem olur, Bir zayiat yoksa Ona deprem değil Yer hareketi demek zorundayız.

BU HÜKÜMET GELDİĞİNDEN BERİ BETON AŞKI İLE YANIP KAVRULDUĞU İÇİN 70 YILLIK ÇARPIK KENTLEŞMEYİ TELAFİ EDEBİLMEK İÇİN TOPLUMU DEPREMLE KORKUTUYOR
BU KONUDA FELAKET TELLALLIĞI YAPAN GAZETECİLER PROF. LAR HER GÜN HABER YAPIYOR
Wikipedia’ya bakın İstanbul depremi yok.
İstanbul'u etkileyen Marmara depremleri var
Ve yıkıcı 7 şiddeti civarı depremler her yüz küsur yılda bir vuku buluyor.
1999 da oldu 7.2, tekrarı en yakın 2099 ve sonrasında olur, tarihi bilgilere göre.
İnşaatçılık la ilgili arkadaşların Deprem odaklı uyarılarının bilimsel kaygıları olduğunu sanmıyorum.
Kaygılar belediye, Mimar, mühendis ve Müteahhitlerin mevcut çarpık yapılaşmayı telafi ederek insani yaşam sunan şehirler inşa etmek, İçlerinde elbette olayın rantsal tarafını düşünenlerde vardır.
Dip Not: Betonun bilimsel yarı ömrü elli yıldır, Yani; beton döküldükten sonra 50 yılda en kuvvetli haline geliyor, Yüz yıl bitimine doğru demiri korozyondan erir, çimento özelliğini kaybeder.
Biz mülk sakinleri olarak gecekondu yapmadık, İkamet ettiğimiz binalar kaçak değil Belediye, Mimar, Mühendis kontrolünde Müteahhitler tarafından inşa edilmiş, Tapu senedi ile satın aldığımız binalardır.
Devletin bir görevi tüketiciyi korumak sahte imalat ürünlerden sakındırmaktır.
Devletimiz 1950’lerden beri bu görevini layığı ile yapmadı ki şimdi 20-30 yıllık binalarımıza “Depremsel Risk” raporu ile yenilenmesine karar verebiliyor, Burada kendi suçunu görmezden geliyor.
Yapılan dönüşümlerde devlet sorumluluğundan yoksun olarak Ayıplı ürün eski binayı bir sayıp, Yeni binaya 3-5 misli fiyat koyarak mülk sahibini borçlandırıyor.
Bu kabul edilemez bir rantsal yaklaşımdır.
Devlette devamlılık esastır ve kendi denetim ayıbından kaynaklanan çarpık kentleşme, çürük binaların vebalini, sorumluluğunu “Hiçbir günahı olmayan” mülk sahiplerinin üstüne yıkamaz.
Geçmişteki sorumlular “Zaman aşımı” gerekçesi ile sorumsuz sayılamaz, sayılıyorsa devlet bu zararı tanzim etmeli, sadece 20-30 yıllık kullanım ücreti miktarındaki oran mülk sahiplerine tahakkuk ettirilmeli, binalar yenilenirken Sulukule’de Süleymaniye’de Ayvansaray’da vs. uygulandığı gibi mülk sahibi mağdur edilemez.
AİHM ve Dünya Af örgütü bu tür uygulamalarda mağdurdan yana tazminat eczası öngörmektedir, Vatandaşlarımız “Rantsal Dönüşüm”le mülkleri ellerinden alınanlar dava açarak bunu AİHM’e kadar götürmelerinde fayda var.
Medeniyetin en önemli unsuru Devlet Rantçılara karşı mağduru korumasıdır.
Mağduriyeti devlet yapıyorsa SÖZÜN BİTTİĞİ YERDEYİZ, Ama teslim olmamalıyız, Teslimiyet devletimizin de sonu demektir. Mazaallah.
YORUMLAR