Yapı-Deprem Mühendisleri Platformu
Yapı-Deprem Mühendisleri Platformu kuruldu ve iki önemli bildiri yayınladı. Jeofizik yöntemlerle binaların dayanımlarını belirleyeceğini iddia eden fırsatçılara ve sözde bilim insanlarına karşı yurttaşlarımızı uyarıyoruz!
03 Mart 2023 - 13:34
6 Şubat 2023 depremlerinden bu yana Türkiye’nin yüksek deprem tehlikesine maruz bölgelerinde yaşayan yurttaşlar şu günlerde derin bir endişe içindeler. Özellikle 1999’dan bu yana esasen diken üstünde olan İstanbullular, son depremlere yakın büyüklükteki bir depremin beklenmekte olduğu bir ortamda, yaşadıkları konutların yeterli deprem dayanımına sahip olup olmadığını öğrenmenin telaşı içindeler.
Bu bekleyişin farkında olan İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) bu konuda yayınladığı tek sayfalık afiş / duyuruda “Mevcut Bina Durum Tesbiti” başlığı altında bu işlemin yapı-deprem mühendislerince Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’nde (TBDY 2018) tanımlanan bilimsel kurallar çerçevesinde nasıl yapılacağını halkın anlayacağı bir dille açıklıyor. Bu bağlamda deneyimli uzman mühendislerce yapılan kapsamlı çalışmaların sadece bir ayağı olan beton dayanımı tespiti için en güvenilir bilimsel yöntem, mevcut yapıya zarar vermeden karot alımı ve karotların laboratuvarda test edilmesidir. Bu yöntem yönetmeliklerde de zorunlu kılınmıştır.
Buna rağmen yurttaşların endişeli bekleyişini istismar etmek için ortaya çıkan birtakım fırsatçılar, karot almanın binayı zedeleyeceği ve karot almaksızın da beton dayanımının tespit edilebileceği iddiasıyla, çalışma prensibi yapı-deprem mühendislerince uzun zamandan beri bilinen, ancak güvenilir sonuçlar vermeyen yaklaşık bir ölçüm yöntemini sözümona ileri bir jeofizik yöntemmiş gibi pazarlayarak yurttaşın aklını çelmeye çalışıyorlar.
Öte yandan bilim etiğini hiçe sayan birtakım sözde bilim insanları, jeofizik ölçümlerle binanın göçmeye karşı dayanımını belirleyeceklerini iddia ederek insan aklı ile alay etmekten çekinmiyorlar. Sözü edilen yöntemin yapı-deprem mühendisliğinde yapının göçme dayanımını belirleme bağlamında hiçbir anlam ifade etmediğinin altını çiziyoruz. İnşaat Mühendisleri Odası ve İTÜ Afet Yönetimi Enstitüsü de yayınladıkları bildirilerle benzer görüşleri açıklamışlardır.
Halkımızı bu fırsatçılardan uzak durmaya ve medyada karşılarına çıkan sözde bilim insanlarına inanmamaları konusunda duyarlı olmaya, medya kuruluşlarını da bu kişilerin yurttaşları istismarına alet olmamaya çağırıyoruz.
Deprem yalıtımı (sismik izolasyon) her binada kullanılabilir mi?
Zorluklarından, sakıncalarından, imkansızlıklarından söz etmeksizin bu sistemleri pazarlayan fırsatçılara karşı yurttaşlarımızı uyarıyoruz!
Binalarda deprem yalıtımı, genellikle binanın tabanında temel ile üstyapı arasında deprem titreşimlerini büyük ölçüde izole ederek bina üstyapısına geçen titreşimlerin çok düşük düzeylere inmesini sağlayan, böylece binanın hasara uğramasını önleyebilen teknolojik bir uygulamadır. Bu uygulamayı gerçekleştiren araçlar, sismik izolatör adı verilen mekanik araçlardır. İçinde kurşun bir çekirdek bulunan kauçuk izolatörler ile sürtünmeli sarkaç türü izolatörler uygulamada en çok kullanılan izolatör tipleridir.
Günümüzde deprem yalıtımı, özellikle hastane gibi büyük bir deprem sonrasında bile normal operasyonlarına devam etmesi istenen binalarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Ülkemizde de Sağlık Bakanlığı, yüksek deprem tehlikesi olan bölgelerde belirli yatak sayısının üstündeki devlet hastanelerinde deprem yalıtımı sistemlerinin uygulanmasını zorunlu kılmıştır.
Deprem yalıtımı yeni yapılacak veya mevcut her binada kullanılabilir mi? Türkiye’nin ilkel mühendislik ve müteahhitlik sistemleri yüzünden kaybettiğimiz binlerce, hatta belki onbinlerce insanımız henüz enkaz altından çıkarılamamış iken, her felaketi yeni bir çıkar fırsatı olarak gören bir takım fırsatçılar ve maalesef bunlara –bazen farkında olmaksızın da olsa– katılan birtakım bilim insanları, bu sistemleri mucizevi bir çözüm yolu olarak medya ortamlarında pazarlamaya çalışıyorlar. Oysa bu sistemlerin uygulanmasında önemli bazı zorluklar, sakıncalar, hatta imkansızlıklar vardır. Bu konuda yurttaşlarımızı uyarmayı mesleki ve ahlaki sorumluluğumuzun gereği olarak görüyoruz.
Deprem yalıtımlı binalar, normal binalar için uygulanan kurallardan çok farklı ve ancak uzman mühendisler tarafından uygulanabilen özel kurallara göre projelendirilen hassas sistemlerdir. Normal binaların taşıyıcı sistemleri düzenlenirken, bazı taşıyıcı elemanların depremde hasar görmesi halinde daima onları yedekleyecek başka elemanların devreye girmesi sağlanır. Deprem yalıtımlı binalarda bu mümkün değildir. Deprem hesaplarının hatalı yapılması veya izolatörlerin bazılarının çalışmaması durumlarında -bunları yedekleyecek başka bir sistem veya eleman olmadığından- bina çok fazla hasar görebilir, hatta yıkılabilir. Zira, izolatörlerin öngörüldüğü gibi çalışacağı varsayıldığından yalıtımlı binaların üstyapısı diğer normal binalara göre çok daha zayıf yapılır.
Bu nedenle Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği (TBDY 2018)’in uygulamaya girdiği 2019’dan bu yana yönetmeliğin gereği olarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yürütülen “Tasarım Gözetmenliği” uygulaması ile bu tür binaların deprem projeleri, bu konuda Bakanlığın sertifika verdiği deneyimli uzman mühendisler (Tasarım Gözetmenleri) tarafından tasarımın başından sonuna kadar titizlikle denetlenmektedir. İmar Yasası kapsamında Türkiye’de uygulanacak tüm deprem yalıtımlı bina projelerinde Belediyelerin yapım ruhsatı verebilmesi için bu özel denetim uygulaması zorunludur. Sağlık Bakanlığı hastaneleri de bu uygulama kapsamı içindedir.
Deprem yalıtımının her binada, özellikle yüksekliği veya yüksekliğinin enine oranı fazla olan binalarda uygulanması zor, hatta imkansızdır. Bitişik nizamda yapılan binalarda uygulanamaz. Binalar ayrık nizamda olsa bile, son depremlerde sıkça görüldüğü gibi yandaki binanın hasar görerek üstünüze devrilmesi halinde, yukarıda belirtildiği üzere hiçbir yedeklemesi mevcut olmadığı için sizin izolatörlü binanız da yıkılabilir. Ayrıca özellikle ülkemizde yaygın olarak kullanılan sürtünmeli sarkaç tipi izolatörlerin düşey deprem hareketi altındaki davranışları çok iyi bilinmemektedir ve halen araştırma konusudur.
Deprem yalıtımlı binaların mimari projelerinde alışılmışın dışında bazı kurallara ve kısıtlamalara uymak gerekir. Bu bağlamda kolon boyutlarının büyütülmesi gerekebilir. Binada perde bulunması sakıncalı olduğundan perdeli sistemler çerçeveli sistemlere dönüştürülebilir ve bunları oluşturmak için sarkan kirişler istenebilir.
Mevcut binaların deprem performanslarının deprem yalıtımı ile iyileştirilmesi mümkündür. Bu durumda genellikle zemin kat kolonları üstten kesilerek bina askıya alınmakta ve izolatörler buralara yerleştirilmektedir. Ancak ülkemizde deprem yalıtımı beton dayanımı düşük, taşıyıcı sistem kalitesi kötü binalar için öneriliyor. Bu çok tehlikeli bir yaklaşımdır. Yalıtım yapılsa bile bina üstyapısının deprem yönetmeliğinde tanımlanan deprem yüklerini taşıması, diğer deyişle taşıyıcı sistemin kalitesinin yeterli olması şarttır. Aksi takdirde binada güçlendirme yapılması gerekecektir. Ayrıca izolatörlerin altında yer alan zemin kat kolonları ve temellerin deprem yönetmeliğinde tanımlanan en büyük deprem seviyesine göre kontrol edilmeleri gereklidir ve bu elemanlarda da güçlendirme ihtiyacı ortaya çıkabilir.
Öte yandan mevcut taşıyıcı sistemi kaliteli olsa bile her binada bu uygulamanın yapılması mümkün olmayabilir. Yeni yapılacak binalar için yukarıda belirtilen kısıtlamalar ve imkansızlıklar mevcut binalar için de söz konusudur.
Deprem yalıtımlı bina bir bütün olarak izolatörler üzerinde yatay hareket yapacağından bodrumlar dahil çevre duvarları ile arada boşluk kalacak şekilde yapılır. Dışarıdan gelecek/gidecek her türlü tesisat borularının, kabloların bağlantılarının bu yatay harekete izin verecek şekilde özel olarak yapılması, bina giriş çıkışlarının, cephelerinin, ses ve ısı izolasyonlarının bu duruma göre düzenlenmesi gereklidir. Bunları hepsi zor, alışılmamış, gerçekleştirildikten sonra da sürekli bakım isteyen işlemlerdir.
İzolatörler raftan seçerek satın alınabilecek hazır araçlar değildir. Bütün dünyada üreticilerinin sayısı sınırlıdır. Terzi usulü projeye özel üretim yapılması zorunludur. Buna bağlı olarak üretim süreleri, inşaat sürecinde önemli bir rol oynamaktadır. Standart elemanlar olmadığından her proje için prototip testlerinin ve üretim testlerinin yapılması deprem yönetmeliğinin gereği olarak zorunludur. Bu testleri yapacak kuruluşlar da sayıca sınırlı olduğundan testler de zaman alabilmekte, bazı durumlarda yurtdışında yapılması gerekmektedir.
Deprem yalıtımlı binalar ancak bu konuda bilgili, deneyimli uzman proje firmalarıyla; bu teknolojiye hakim bilgili, deneyimli, titiz çalışabilen müteahhitlerle ve bu konuda deneyimli, çok titiz uzman yapı denetim firmaları ile gerçekleştirilebilir. Ülkemizde bu tür uzman kuruluşların sayısı sınırlıdır. Son depremlerde onbinlerce can kaybına neden olan ilkel mühendislik ve müteahhitlik sistemlerinin özel itina isteyen bu binaları yaygın şekilde inşa etmesi mümkün değildir.
Doğal olarak konuya yabancı olan yurttaşlarımızı, yukarıda açıklanan bilimsel gerçeklerden hiç söz etmeksizin bu kaos ortamından faydalanmak isteyen fırsatçılara karşı duyarlı olmaya, medya kuruluşlarını da bu kişilerin yurttaşları istismarına alet olmamaya çağırıyoruz.
http://yapideprem.org/
Bu bekleyişin farkında olan İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) bu konuda yayınladığı tek sayfalık afiş / duyuruda “Mevcut Bina Durum Tesbiti” başlığı altında bu işlemin yapı-deprem mühendislerince Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’nde (TBDY 2018) tanımlanan bilimsel kurallar çerçevesinde nasıl yapılacağını halkın anlayacağı bir dille açıklıyor. Bu bağlamda deneyimli uzman mühendislerce yapılan kapsamlı çalışmaların sadece bir ayağı olan beton dayanımı tespiti için en güvenilir bilimsel yöntem, mevcut yapıya zarar vermeden karot alımı ve karotların laboratuvarda test edilmesidir. Bu yöntem yönetmeliklerde de zorunlu kılınmıştır.
Buna rağmen yurttaşların endişeli bekleyişini istismar etmek için ortaya çıkan birtakım fırsatçılar, karot almanın binayı zedeleyeceği ve karot almaksızın da beton dayanımının tespit edilebileceği iddiasıyla, çalışma prensibi yapı-deprem mühendislerince uzun zamandan beri bilinen, ancak güvenilir sonuçlar vermeyen yaklaşık bir ölçüm yöntemini sözümona ileri bir jeofizik yöntemmiş gibi pazarlayarak yurttaşın aklını çelmeye çalışıyorlar.
Öte yandan bilim etiğini hiçe sayan birtakım sözde bilim insanları, jeofizik ölçümlerle binanın göçmeye karşı dayanımını belirleyeceklerini iddia ederek insan aklı ile alay etmekten çekinmiyorlar. Sözü edilen yöntemin yapı-deprem mühendisliğinde yapının göçme dayanımını belirleme bağlamında hiçbir anlam ifade etmediğinin altını çiziyoruz. İnşaat Mühendisleri Odası ve İTÜ Afet Yönetimi Enstitüsü de yayınladıkları bildirilerle benzer görüşleri açıklamışlardır.
Halkımızı bu fırsatçılardan uzak durmaya ve medyada karşılarına çıkan sözde bilim insanlarına inanmamaları konusunda duyarlı olmaya, medya kuruluşlarını da bu kişilerin yurttaşları istismarına alet olmamaya çağırıyoruz.
Deprem yalıtımı (sismik izolasyon) her binada kullanılabilir mi?
Zorluklarından, sakıncalarından, imkansızlıklarından söz etmeksizin bu sistemleri pazarlayan fırsatçılara karşı yurttaşlarımızı uyarıyoruz!
Binalarda deprem yalıtımı, genellikle binanın tabanında temel ile üstyapı arasında deprem titreşimlerini büyük ölçüde izole ederek bina üstyapısına geçen titreşimlerin çok düşük düzeylere inmesini sağlayan, böylece binanın hasara uğramasını önleyebilen teknolojik bir uygulamadır. Bu uygulamayı gerçekleştiren araçlar, sismik izolatör adı verilen mekanik araçlardır. İçinde kurşun bir çekirdek bulunan kauçuk izolatörler ile sürtünmeli sarkaç türü izolatörler uygulamada en çok kullanılan izolatör tipleridir.
Günümüzde deprem yalıtımı, özellikle hastane gibi büyük bir deprem sonrasında bile normal operasyonlarına devam etmesi istenen binalarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Ülkemizde de Sağlık Bakanlığı, yüksek deprem tehlikesi olan bölgelerde belirli yatak sayısının üstündeki devlet hastanelerinde deprem yalıtımı sistemlerinin uygulanmasını zorunlu kılmıştır.
Deprem yalıtımı yeni yapılacak veya mevcut her binada kullanılabilir mi? Türkiye’nin ilkel mühendislik ve müteahhitlik sistemleri yüzünden kaybettiğimiz binlerce, hatta belki onbinlerce insanımız henüz enkaz altından çıkarılamamış iken, her felaketi yeni bir çıkar fırsatı olarak gören bir takım fırsatçılar ve maalesef bunlara –bazen farkında olmaksızın da olsa– katılan birtakım bilim insanları, bu sistemleri mucizevi bir çözüm yolu olarak medya ortamlarında pazarlamaya çalışıyorlar. Oysa bu sistemlerin uygulanmasında önemli bazı zorluklar, sakıncalar, hatta imkansızlıklar vardır. Bu konuda yurttaşlarımızı uyarmayı mesleki ve ahlaki sorumluluğumuzun gereği olarak görüyoruz.
Deprem yalıtımlı binalar, normal binalar için uygulanan kurallardan çok farklı ve ancak uzman mühendisler tarafından uygulanabilen özel kurallara göre projelendirilen hassas sistemlerdir. Normal binaların taşıyıcı sistemleri düzenlenirken, bazı taşıyıcı elemanların depremde hasar görmesi halinde daima onları yedekleyecek başka elemanların devreye girmesi sağlanır. Deprem yalıtımlı binalarda bu mümkün değildir. Deprem hesaplarının hatalı yapılması veya izolatörlerin bazılarının çalışmaması durumlarında -bunları yedekleyecek başka bir sistem veya eleman olmadığından- bina çok fazla hasar görebilir, hatta yıkılabilir. Zira, izolatörlerin öngörüldüğü gibi çalışacağı varsayıldığından yalıtımlı binaların üstyapısı diğer normal binalara göre çok daha zayıf yapılır.
Bu nedenle Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği (TBDY 2018)’in uygulamaya girdiği 2019’dan bu yana yönetmeliğin gereği olarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yürütülen “Tasarım Gözetmenliği” uygulaması ile bu tür binaların deprem projeleri, bu konuda Bakanlığın sertifika verdiği deneyimli uzman mühendisler (Tasarım Gözetmenleri) tarafından tasarımın başından sonuna kadar titizlikle denetlenmektedir. İmar Yasası kapsamında Türkiye’de uygulanacak tüm deprem yalıtımlı bina projelerinde Belediyelerin yapım ruhsatı verebilmesi için bu özel denetim uygulaması zorunludur. Sağlık Bakanlığı hastaneleri de bu uygulama kapsamı içindedir.
Deprem yalıtımının her binada, özellikle yüksekliği veya yüksekliğinin enine oranı fazla olan binalarda uygulanması zor, hatta imkansızdır. Bitişik nizamda yapılan binalarda uygulanamaz. Binalar ayrık nizamda olsa bile, son depremlerde sıkça görüldüğü gibi yandaki binanın hasar görerek üstünüze devrilmesi halinde, yukarıda belirtildiği üzere hiçbir yedeklemesi mevcut olmadığı için sizin izolatörlü binanız da yıkılabilir. Ayrıca özellikle ülkemizde yaygın olarak kullanılan sürtünmeli sarkaç tipi izolatörlerin düşey deprem hareketi altındaki davranışları çok iyi bilinmemektedir ve halen araştırma konusudur.
Deprem yalıtımlı binaların mimari projelerinde alışılmışın dışında bazı kurallara ve kısıtlamalara uymak gerekir. Bu bağlamda kolon boyutlarının büyütülmesi gerekebilir. Binada perde bulunması sakıncalı olduğundan perdeli sistemler çerçeveli sistemlere dönüştürülebilir ve bunları oluşturmak için sarkan kirişler istenebilir.
Mevcut binaların deprem performanslarının deprem yalıtımı ile iyileştirilmesi mümkündür. Bu durumda genellikle zemin kat kolonları üstten kesilerek bina askıya alınmakta ve izolatörler buralara yerleştirilmektedir. Ancak ülkemizde deprem yalıtımı beton dayanımı düşük, taşıyıcı sistem kalitesi kötü binalar için öneriliyor. Bu çok tehlikeli bir yaklaşımdır. Yalıtım yapılsa bile bina üstyapısının deprem yönetmeliğinde tanımlanan deprem yüklerini taşıması, diğer deyişle taşıyıcı sistemin kalitesinin yeterli olması şarttır. Aksi takdirde binada güçlendirme yapılması gerekecektir. Ayrıca izolatörlerin altında yer alan zemin kat kolonları ve temellerin deprem yönetmeliğinde tanımlanan en büyük deprem seviyesine göre kontrol edilmeleri gereklidir ve bu elemanlarda da güçlendirme ihtiyacı ortaya çıkabilir.
Öte yandan mevcut taşıyıcı sistemi kaliteli olsa bile her binada bu uygulamanın yapılması mümkün olmayabilir. Yeni yapılacak binalar için yukarıda belirtilen kısıtlamalar ve imkansızlıklar mevcut binalar için de söz konusudur.
Deprem yalıtımlı bina bir bütün olarak izolatörler üzerinde yatay hareket yapacağından bodrumlar dahil çevre duvarları ile arada boşluk kalacak şekilde yapılır. Dışarıdan gelecek/gidecek her türlü tesisat borularının, kabloların bağlantılarının bu yatay harekete izin verecek şekilde özel olarak yapılması, bina giriş çıkışlarının, cephelerinin, ses ve ısı izolasyonlarının bu duruma göre düzenlenmesi gereklidir. Bunları hepsi zor, alışılmamış, gerçekleştirildikten sonra da sürekli bakım isteyen işlemlerdir.
İzolatörler raftan seçerek satın alınabilecek hazır araçlar değildir. Bütün dünyada üreticilerinin sayısı sınırlıdır. Terzi usulü projeye özel üretim yapılması zorunludur. Buna bağlı olarak üretim süreleri, inşaat sürecinde önemli bir rol oynamaktadır. Standart elemanlar olmadığından her proje için prototip testlerinin ve üretim testlerinin yapılması deprem yönetmeliğinin gereği olarak zorunludur. Bu testleri yapacak kuruluşlar da sayıca sınırlı olduğundan testler de zaman alabilmekte, bazı durumlarda yurtdışında yapılması gerekmektedir.
Deprem yalıtımlı binalar ancak bu konuda bilgili, deneyimli uzman proje firmalarıyla; bu teknolojiye hakim bilgili, deneyimli, titiz çalışabilen müteahhitlerle ve bu konuda deneyimli, çok titiz uzman yapı denetim firmaları ile gerçekleştirilebilir. Ülkemizde bu tür uzman kuruluşların sayısı sınırlıdır. Son depremlerde onbinlerce can kaybına neden olan ilkel mühendislik ve müteahhitlik sistemlerinin özel itina isteyen bu binaları yaygın şekilde inşa etmesi mümkün değildir.
Doğal olarak konuya yabancı olan yurttaşlarımızı, yukarıda açıklanan bilimsel gerçeklerden hiç söz etmeksizin bu kaos ortamından faydalanmak isteyen fırsatçılara karşı duyarlı olmaya, medya kuruluşlarını da bu kişilerin yurttaşları istismarına alet olmamaya çağırıyoruz.
http://yapideprem.org/
YORUMLAR