Okullarda öğretmen yok, eğitim yok!,
İspatı; yetişen nesilde ilim yok, irfan yok, meslek yok.
Camilerde İmam yok, Hoca yok!
İspatı; Camilerde Cemaat yok, var olanda yeterli ilim yok, toplumsal hafızamızda İslami değerlere saygı yok, hayata geçirilen İslami kural yok.
YALAN ve HARAM HAYATIN GERÇEĞİ OLMUŞ!
Yalansız ve haramsız yaşayan yok denecek kadar kalmış.
Yalan ve haram konusunda istikrarlı olanlara toplumun verdiği tanım “Aptal, Salak, Deli, Divane”
Allah rızası için, fi sebilillah bir iş yapana sorulan ilk soru; Bu işten ne kârın var?
AKADEMİSYENE SORUYORUM!
Yüksek yüksek okullarda çocuklarımızın eline mimar, mühendis, doktor, uzman gibi diplomalar veriyor ortalığa salıyorsunuz. Çocuklar mesleki hiçbir pratiğe sahip değiller,
Doktorlara altı yılda öğretemediğinizi üç yılda pratisyenlik adı altında pratik yaptırarak bir şeyler öğretiyorsunuz, TUS kazanamayanlar pratisyen doktor olarak iş hayatına atılıyor, doktorluğu nerede öğreniyor.
Mimar mühendisler diplomayı aldıktan sonra mesleği inşaatlarda öğreniyor.
El Cevap: Üniversite meslek öğretmez metot öğretir. ( ben bir şey anlamadım, Siz anlayabiliyor musunuz?)
Kişi ile tarih tartışıyorsunuz, Birisi muhalefet yapıyor, söze falan filimde, filan dizide diye tarihi bilgi aktarmaya çalışıyor.
İşte toplumu eğip büken, un ufak yapıp yok eden, TV ve sinema olmasaydı hepten cahil kalacaktık ya.
Şükürler olsun Televizyonu artık eve sokmuyorum, sinemaya gitmiyorum, tiyatroya gitmiyorum, kahvehane ve cafe! Kültürüm sıfır, 4-5 yıldır Diyanetin sultasındaki Adı cami olan, içinde “cemaat” olmayan, maaşlı atanmış namaz, ezan, tesbihat memuru olan mekânlara da gitmiyorum. 5 vakit Namazımı “sözde cemaat” olan bu taifeden ayrı eda ediyorum.
Toplum ne kadar hak vermese bile yalansız, haramsız bir hayat yaşama gayretindeyim. Habercilik, web yazılımı, grafikerlikle hayatımı sürdürüyorum.
Ve ilkokulu bile bitirme sınavlarında ikmale kalarak bitirdim (son sınavda aslında ne biliyorsan onu anlat dediler, anlatacak bir şey bulamadım, Kızıp kovdular, Diploma verdiler).
Vefa lisesine girdim iki sene çaktım, şansımı başka okulda denmek için belge almadan tasdikname ile ayrıldım, devam etmek kısmet olmadı, Medrese-i Yusufiyye ile tanıştım, Bundan sonra hayatım “free” tam bağımsız yaşandı.
30 yaşından sonra adım gibi köle olduğumu anladım, köleliğin gereklerini harfiyen yapmaya çalıştım, çalışıyorum. Artık adıma deli, salak, özürlü tabirleri takı yapıldı. Elhamdulillah, (sizlere mecnun deninceye kadar zikirde sebat edin Hadis-i şerif).
Rüşvet almayana, Tetikçiden, iftiradan korkmayana, toplumsal felaket olan birçok gerçeği görüp tepki koyanlara bu toplum "deli"diyor. Keşke doğru olsa da huzuru mahşerde birçok mükellefiyetimizden kurtulmuş olsak.
Hayatımın karanlık ve aydınlık dönemlerinde Gazetecilikte yaptım, özgür olamadım. İşte bu internet çıktı, ekonomik bağımlılık dışında, birde “Ergenekon” tehdidini saymazsak gerçekten hayatı özgür olarak yaşıyorum.
Allaha Kul olarak yaşama gayreti ile.
Ve onlar diyor, On kişinin on binlerce TL ye gerçekleştiremediği işleri tek başıma, Allahın himmeti ile gerçekleştiriyorum.
Yaşam, Rızık, Dost, Arkadaş, Güvenlik diye derdim yok, Allah cc. hepsini layık olduğuz kadar veriyor, biz nankörlük yapmaya devam ediyoruz, bu konuda Rahmanın Rahmetine sığınıyoruz.
Dün bir okul müdürü zat bana bir şey sordu; hayatta yapamayarak içinde ukte kalmış bir şey var mı ? diye.
Düşündüm, taşındım hiçbir şey bulamadım, hayatımda şunu da yaşayayım özleminde olduğum hiçbir şey olmadığını fark ettim. “Elhamdulillah”
Sonuçta tek bir umudum, hasretim kaldı, kanımın Alimlerin mürekkebi ile tartılmasını hak edebilmek.
“Madem ölüm bir kere! Neden Allah cc. için olmasın” dizesinde manasını bulan özlemimi söyleyemedim, lakin bu amaca hizmet eden amaçlarımı söyleyebildim.
“Hesaba çekilmeden nefsinizi hesaba çekin” emrinin tezahürünü gördüğüm anlar ne büyük bir mutluluktur, herkesin anlaması ve yaşaması dileğiyle.
Abdullah Gözaydın fatihten@gmail.com