Türk tarihi açısından kurgulanmış olan şablonun mutlaka kırılması ve tarihçilerimiz ile birlikte Türkologlar tarafından araştırılması gerekmektedir.
Göktürk yazıtları çok eski tarihlere dayanan kadim bir kavmim olan necip Türk milletinin dil ve kültürünün daha iyi tanıtılması ve anlatılması açısından da çok önemlidir.
Türk dilleri Ural - Altay dil gurubu ailesine aittir. En çok konuşulan Türk dili, Türkiye Türkçesidir. Türkiye Türkçesi, Türkçeler ailesinin alt gruplarından Güney - Batıya ait olan Oğuz Türkçesi grubuna aittir.
Ural - Altay grubunun diğer alt grupları; Moğolca, Mançu - Tunguz, Fince dilleri ile birlikte bazı dilcilerce göre de Korece olarak kabul edilebilir. Diller arası bağlantı ve kelime transferi yaşanılan coğrafya ve kültür dairesine göre değişkenlik gösterir.
Türk milleti dil bakımından veya akrabalığı itibarı ile Ural - Altay dil gurubuna bağlıdır. Bu dil gurubuna dahil, olan kavimler arasında hakikatten bir akrabalık olup olmadığı meselesi henüz esaslı ve kati suretle bilimsel olarak ispat edilmiş değildir.
Moğollarla, Türkleri bu duruma göre akraba göstermek gibi? Fakat genel itibarıyla Ural - Altay dil gurupları arasındaki akrabalık bağı ilim adamları tarafından bazılarınca da muhtemel sayılmıştır. Bilimsel bir dayanağı ve tarihsel bir kültürü olmayan toplulukların akrabalığı ihtimalden öteye gidemez.
Bunun dışında Güney - Doğu Türkçesi (Uygurlar; Çağatay, Özbek), Kuzey - Doğu Türkçesi (Sibirya Türkçesi), Kuzey - Batı Türkçesi (Kıpçaklar), Ogurca (Bolgarca), Argu (Halaçca) dil grupları mevcuttur. Türk dillerinin yazılı metne dayalı tarihleri 7 ve 9. yüzyıl Orhun Türkçesine kadar uzansa bile, Türkiye Türkçesi için, Anadolu’ya göç eden Oğuzların 11. yüzyıldan sonra kendi lehçeleri üzerine kurdukları yazı dilini başlangıç saymak gerekir.
Ünlü tarihçi ve Türkolog Prof Dr Muharrem Ergin'e göre Türk tarihi açısından Orhun yazıtlarının önemi ilk olarak 18. yüzyılda başlamıştır. Muharrem Ergin hocamıza göre Türk adının Türk milletinin isminin geçtiği ilk Türk Devleti ve yazılı ilk Türk tarihidir. Türk Devlet adamlarının millete hesap vermesi ve milletle hesaplaşmasıdır. Orhun yazıtları bir kavmi millet yapacak eserlerdir. Orhun yazıtları Türk yazı dilinin ilk harikulade işlevli örneğidir. Bu yazıtlar insanlık tarihinin sosyal içerikli ilk mezar taşlarıdır.
Kazım Mirşan (4 Temmuz 1919 - 19 Temmuz 2016) Mühendis, Türk dili ve tarihi üzerinde ki çalışmalarıyla ve özellikle ön Türkler ile ilgili çok önemli araştırmalar, ortaya koyarak geride 52 eser bırakmıştır. Ünlü Türk büyüğü merhum Kazım Mirşan hocamıza göre bütün dillerin Türk dil gurubundan türediğini ifade etmesi de önemsenecek bir durumdur. Latince'nin Ural - Altay dil gurubundan türediği veya Futhark yazı dili ile çok benzeşen yönleri olduğunu idda etmesi çok önemli ve üzerinde ciddi araştırmalar yapılması gereken bir durum olduğu göstermektedir.
Kazım Mirşan Hocamız 2004 yılında Yük Müh Turgay Tüfekçioğlu ile beraber İsveç, Norveç, Danimarka, Almanya ve Kuzey Amerika da incelemelerde bulunmuşlardır. Stockholm, Oslo, Bergen ve Görtland müzelerinde yaptıkları araştırmalarda Talas yazıtları ile Futhark yazıtlarının benzerliğinin yazının Almata - Stockholm arasında ki 5200 km uzaklığın tamgaların benzerliği ve kemik üzerinde ki yazıtların ve resimlerin tıpa, tıp Göktürk anıtlarında ki alfabe ile aynı olması bu yolculuğun Türkler tarafından o dönemlerde gerçekleştirildiğinin göstergesidir. Böyle bir benzerlik sayesinde ciddi bir kültürü ve medeniyeti bu kadar bir uzaklığa taşımak Türkler açısından o dönemde çok önemli kültür hareketi sayılmalıdır.
Runik (Bilinmeyen) alfabesi ve Göktürkçe kitabelerinin Türklerin çok eski bir medeniyetlerinin olduğu ve yazılı kültürlerinin bilen M.Ö 3000 olduğu ifadelerini daha da ileriye taşımaktadır. Kazım Mirşan hocamızın iddasına göre yazıyı ilk kullananlar Türklerdir. Talas ve Futhark yazıtları arasında ki fark 8000 km olduğudur. Görtland müzelerinde M.Ö (2700) ve (4000) bulunan resimli kemik yazı karakterleri Talas yazıtlarında ki bu durumun ispatı ve belgesidir. Esasında, Kara Kamar (Afganistan) Tamgalı Sayı (Kazakistan) Saymalı Taş (Kırgızistan) Uluğ - Kem (Yenisey) Kazım Mirşan ve Turgay Tüfekçioğluna göre M.Ö 7000 ile 10.000 yıllarından kalma oldukları ispatlanmıştır. Mısır Piramitlerinden önce Orta - Asya bölgesin de Türkler tarafından piramitlerde inşa edilmiştir.
Türklerin batıya bir başka yolculuğu Etrüsklerin Asya'dan gelerek İsviçre üzerinden İtalya'ya inmeleri M.Ö 3. ve 5. yüzyılda denk gelmesi kadim Anadolu topraklarının önemini bir kez ispatlamıştır. Bu durum kültür ve medeniyetin batıya doğudan geldiğinin göstergesidir. Böylece bugün Orhun Yazıtları, Göktürk İmparatorluğu'nun ve Kağanlığının ünlü hükümdarı Bilge Kağan devrinden kalma altı adet yazılı Dikilitaş olduğunu görmekteyiz. Yazıtlar Türk dili, tarihi, edebiyatı, sanatı, töresi hakkında önemli bilgiler vermektedirler. Türk ve Türkçe adı, ilk kez Doğu Göktürkler dönemine ait bu yazıtlarda geçmektedir. Yazıtların üçü çok önemlidir. İki taştan oluşan Tonyukuk (716), Kül - Tegin (732), Bilge Kağan (734) yılında dikilmiştir. Kül - Tegin yazıtı, onun ölümü üzerine, Bilge Kağan'ın ağzından yazılmıştır.
Kül - Tegin, Bilge Kağan'ın kardeşi, buyrukçu ihtiyar Tonyukuk ise onların Göktürk Devletinin veziridir. Anıtların olduğu yerde yalnızca Dikilitaşlar değil, yüzlerce heykel, balbal, şehir harabeleri, taş yollar, su kanalları, koç ve kaplumbağa heykelleri, sunak taşları bulunmuştur. Orhun Abideleri'ni ilk kez 1889 yılında Rus tarihçi Nicolay Yardintsev bulmuştur. 1890'da bir Fin heyeti,1891'de de bir Rus heyeti burada incelemelerde bulunmuştur. Bu heyetler yazıları çözememişlerdir. Fakat 1893 yılında Danimarkalı bilgin Wilhelm Thomsen, 38 harfli alfabeyi çözerek yazıtları okumayı başarmıştır.
Bu alfabe ile Futhark yazıtlarının aynı kalıptan çıkması bu sahada ki çalışmaları derinleştirmiştir.
Orhun alfabesi 38 harfli olması ve dördü sesli, otuz dördü sessiz harften oluşur. Yazıda harfler birbirine birleştirilmez, kelimeler de birbirlerinden iki nokta üst üste konularak ayrılır. Sağdan sola ve yukarıdan aşağıya yazılır. Orhun abidelerinde yazılar yukarıdan aşağıya yazılmış ve sağdan sola doğru istiflenmiştir. Bu üç anıt Bilge Kağan, Kül Tegin ve Tonyukuk 30 - 35 sayfalık bir kitap oluşturacak büyüklüktedir. Anıtlarda 76 kez Türk kelimesi geçer? Türk Budun, Türk Kağanı ve Türk beyleri diye hitap edilmektedir. Daha sonra Göktürkler (Kök - Türkler) büyük bir İmparatorluk olmuşlardır. Türk tarihi ve dili açısından yazılı kaynakların doğru okunması ve tanıtılması büyük Türk milletinin geleceğinin daha doğru inşa edilmesi açısından da çok önemli bir durumu ortaya koymaktadır.
Bunlar sadece kendilerine Türk demiyorlardı, komşuları da kendilerine Türk diye hitap ediyorlardı. Bu konuda ki en geniş kaynaklar Çin kaynaklarıdır. Çin Hanedanları Sui Teng Çince kaynaklarda Türk diye kendi telafuzlarında Türk - yu şeklinde ifade ediyorlardı. Türklere, (Tucue) güçlü kuvvetli Bizans kaynaklarında da yine Türk kelimesi geçmektedir. O dönem de Bizans'la, Türkler arasında karşılıklı elçiler gidip gelmişlerdir. Türkler Bizans kaynaklarında da doğu kaynaklarında da Türk adıyla geçmektedir. Bu durum Orhun abidelerinde ki Türk adı ile de örtüşerek bir kez daha Türk kavminin o dönemde ki hakimiyetini ispat etmektedir. Sonsuz Bozkırın çocukları Türklerin kimliği abidelerde ki anıtlarda yazılmış olması ve yurtları Orta - Asya açısından da Ötüken dediğimiz ilk başkenti de çok önemli kılmıştır.
Türk Dil bilimci Prof Dr Talat Tekin (16 Temmuz 1927 - 28 Kasım 2015) hocamıza göre Orhun Yazıtları, Göktürk İmparatorluğu'nun ve Kağanlığının ünlü hükümdarı Bilge Kağan devrinden kalma altı adet yazılı Dikilitaştır? Moğolistan'ın kuzeyinde, Baykal gölü'nün güneyinde, Orhun ırmağı vadisinde ki Koşo Saydam gölü yakınlarındadır. Orhun yazıtların Göktürklerde ki önemi modern Devlet kurdukları ilk dönemde (542) Avrupa Devletlerinin adının olmadığıdır. Böyle şanlı bir maziye ve tarihe sahip Türk milletinin kendi geçmişini iyi tanıması ve araştırması açısından Poto Türkler büyük bir öneme sahiptirler. Bumin Kağan'nın Göktürklerin tarih sahnesine (552) ilk kurmuş olduğu resmi Türk Devleti, millet adını taşıması açısından çok büyük önem arz etmiştir. Türk yurdu veya Türkistan Türklerin yaşadığı coğrafya açısından Türklerin Anavatanları olması dolayısıyla her zaman önemli bir yer tutar.
Türk bilimci Prof Dr Ahmet Bican Ercilasun Orhun abidelerinin Kaşgarlı Mahmud'un Divan-i Lügat'it Türk adlı ilk Türk antolojisinden önce var olduğunu ifade etmektedir. İlk Türk Edebiyatı ve Türkçe eserler böylece verilmeye başlanmıştır. Kaşgarlı Mahmud bu hamlesiyle Türk dili Fars ve Arapça'nın gölgesinde kalmaması için ilk Türkçe Antolojisini kaleme almıştır. Bu konuda yine Türk tarihinin önemli araştırmacılarından olan Prof Dr Hüseyin Namık Orkun (15 Ağustos 1902 - 23 Mart 1956) Orhun abideleri konusunda ilk önemli değerlendirmeleri ortaya koyarak bu sahanın Türk tarihi ve dili üzerinde ki öncülerinden oluşmuştur. Yine Prof Dr Osman Nedim Tuna (1 Ocak 1923 - 17 Temmuz 2001) Türk dilinin tarihinin çok eskilere gittiğini ifade ederek M.Ö kullanılan Türk dilinde ki metinlerinin kullanıldığını fakat ilmi olarak ispatlananadığını ifade etmişlerdir.
Anadolu Selçuklularının önce Arapça'yı, sonra da Farsça'yı resmi dil olarak kabul etmeleri nedeniyle Türkçe Anadolu sahasında 13. yüzyıla kadar gelişememiştir. 13. ve 15. yüzyıllar arasında da gittikçe artan sayıda Arapça, Farsça sözcük içeren bir dil ortaya çıkmıştır. Ancak yine de sade sayılabilecek bir Türkçe'nin egemen olduğu bu dönemden sonra Osmanlıca adı verilen, yoğun Arapça, Farsça etkisi görülen bir dönem başlamıştır. Günümüz Türkiyesi Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumunun kurulmasıyla Anadolu Türkçesi dediğimiz Oğuz lehçesi ve aksanı artık kullanılmaya başlanmış ve bu günkü gibi yalınlaşarak büyük bir öneme kavuşmuştur.
"Tarih geçmişten ders çıkartmak ve geleceğe doğru bakabilme sanatıdır".
Ali KARACA
İSTANBUL
YORUMLAR