Ali Karaca

Ali Karaca

Hayata Dair Ne varsa Düşünelim
alikaraca@gmail.com

TÜRK DİLİ VE MİLLİ KÜLTÜRÜMÜZ...

05 Mayıs 2023 - 17:52

Dil bir milletin kendi kimliğini ortaya koyan, ve ırki anlamda ki kültürünün tanımıdır. Bozkırın töreli, tüzüklü ve kanunlu bu kavmi Türk milletidir.
Bütün medeniyetler alfabeye dayanır, uygarlıkların temelinde Türkler vardır. Kazım Mirşan'a göre yazıyı Çinliler değil Türkler bulmuşlardır. Türk dili ve tarihi üzerinde 52 eser icra eden Yük Mühendis Kazım Mirşan (1919 - 2016) bütün alfabelerin Türk alfabesine dayandığını iddia
etmektedir.
Futhard kitabeleri (İsveç, Norveç, Danimarka, Almanya ve Amerika kıtası) yazıtlarda Türk tamga ve harflerinin kullanılması, göçer kavmin yolculuğunun, Bozkır steplerinden kuzey İskandinav ülkelerine kadar ulaştığını görmekteyiz. Yük. Mühendis merhum Kazım Mirşan ve Yük. Mühendis Turgay Tüfekçioğlu Oslo, Kopenag gibi müzelerde ki yazıtlarda M.Ö 4000 ve 2500 yıllarına ait, kemik ve taşlar üzerinde ki Türk tamga ve alfabesinin yazı dilinin varlığını tespit ettiler.
Bu iddialara göre yazıyı bulan millet bu gün yazıya ve okumaya düşman! Türk dil ve kültür medeniyetinin ulaşmış olduğu geniş coğrafya bakımından ki büyüklüğü maalesef geldiğimiz nokta kabul edilebilir değildir. Bu durumun ilim ve bilimden uzaklaşma açısından da vahamiyeti çok önemlidir. Çünkü okumuyor ve araştırmıyoruz. Dil için bir kültürün ve geçmişin olması gerekmektedir. Milattan (Doğum) önce ki ve sonra ki yazıtlar bu durumun belgesidir.
Özellikle Ord Prof Dr Reha Oğuz Türkkan (1920 - 2010 ) Hukukçu, Antropolog ve Deneysel Psikoloji başta olmak üzere bir çok alanda Türkler ile ilgili Türk dili ve milli kimliği üzerinde bir çok eser icra etmesi ve Anadolu'nun kültürünün Türkler tarafından yazıldığının belirtilmesi açısından çok önemli bir söylemdir. Dünya üniversitelerinde bu konularda dersler vermesi konferanslar düzenlemeside tarihin akışını değiştiren Türk milletinin bir kez daha önemini işaret etmektedir.
Türkistan coğrafyası dediğimiz Asya steplerinde eskiden Rus arkeologlar ve dil bilimciler çalışmaktaydı. 1990 yılında SSCB dağılmasından sonra Türk bilim adamları, arkeologlar ve tarihçilerimiz de bu alanda çalışmalar yapabilmişlerdir. Böylece Moğolistan - Türkistan bozkırlarında ki yazılı eserler incelenebilmiştir. Günümüz tarihçilerinden Prof Dr Ahmet Taşağıl Kök Tengri'nin Çocukları eseriyle bu sahada güzel bir çalışmaya imza atmıştır.
Türkologlar Orta - Asya denilen bu günkü Moğolistan ve Türkistan coğrafyasında ön Türkçe dediğimiz binlerce yıl önce Türk kavimlerinin konuştuğu yazı dili (Orhun Yazıtları) 14 dil, çözebilmek için mutlaka bütün lehçeleri bilmek gerekir. Ötüken (Geçerli) kanun demektir. Türkçe kavramların genişliği Türklerde din çok öncelikli Türk devletlerinin kuruluşunda vardır. Türk dili açısından Orhun ve Yenisey kitabeleri ve Bilge Kağan, Kül - Tegin ve Toynukukun sözleri milli kültürümüz ve dilimiz açısından çok önemlidir.
Türk dilinin tarihi akışı ve filolojisi üzerinde bilimsel tezler ve araştırmalar, Türk dilinin geleceği açısından da çok önem arz etmektedir. Filolojik olarak Türklerin dil kökeni Ural - Altay dil gurubuna bağlı olduğu bilinmektedir. Etrüskler ve Sümerlerin de Anadolu ve Mezopotamya bağlantılı olmaları Türk kimlikleri ile akraba yakınlıkları olduğu, bazı tarihçiler tarafından ifade edilmektedir.
Dil bilimcisi Prof Dr Necip Üçok (1911- 1953)'a göre dilin bir iletişim sistemi olduğundan yönler çıkaracak, konuşma ve düşüme eylemlerini temel alan sözcük, kavram ve çeviri konuları olarak tanımlar. Etnolojik (Köken, bilimsel) dil üzerinden bir kavmin, tarihi, kültürü ve yaşamış olduğu coğrafyanın da büyük önemi vardır. Türkçe konuşulan dilimiz ve Oğuzların bir bakiyesi olan Türkiye Türklerinin dili özellikle büyük değişimlere uğramıştır.
Türk milleti dil bakımından veya akrabalığı itibarı ile Ural - Altay dil gurubuna bağlıdır. Bu dil gurubuna dahil, olan kavimler arasında hakikatten bir akrabalık olup olmadığı meselesi henüz esaslı ve kati suretle bilimsel olarak ispat edilmiş değildir. Moğollarla, Türkleri bu duruma göre akraba göstermek gibi? Hüseyin Namık Orkun (1902 -1956) bu durumu Türkler adlı eserinde yer vererek önemli değerlendirmelerde bulunmuştur. Genel itibarıyla Ural - Altay dil gurupları arasındaki akrabalık bazı ilim adamları tarafından bazılarınca da muhtemel sayılmıştır.
Bir çok batılı bilim adamları bu konularda kavimler arasında ki akrabalık meselesi iddalarını ispata çalışsalar da bunlar ilim dünyası tarafından çok olumlu bir şekilde karşılanmamıştır. Ural - Altay dil gurubuna giren Laponyalılar, Finliler, gibi İskandinav kökenli milletler Türklerle akraba olmaları gerekmektedir. Büyük Türkolog Wilhelm Thomsen 1870'de yayınladığı bir eserinin mukaddemesinde Ural - Altay dilleri arasında ki akrabalığın asla ispat edilemediğini bu düşüncenin olsa olsa bir ihtimal dahilinde olduğunu kaydetmektedir.
Ural - Altay kavimlerinin Türklerden başka Moğollar, Tunguz ve Mançular olarak bilinmektedir. Bu diller birbirine çok yakındır. Aynı kültür dairesinde bulunanların ortak, bir coğrafya da yaşamaları ve dil bakımından benzerlikler oluşturmaları onların kandaş bir kavim veya aynı ırktan olduklarını göstermez. Zaten Finlandiya'lı dil alimi Ramstedt Kore dilini de Altay dil gurubuna sokmaktadır, fakat bu durum da bilim adamları tarafından kabul edilmemektedir.
Türklerin bu kavimlerle olan akrabalığına gelince sadece Türkçe'den, Moğol diline geçen 1500 kelime olduğu bilinmektedir. Moğol Tunguz ve Mançu dilleri bir biri ile yakın akrabadır. Moğol dili ile Türkçe bugünkü şekil itibarıyla bir akrabalık göstermemekte ise de tarihten evvel ki devirlerde yakın bir akrabalığın mevcut olduğu ilim adamları ve tarih çevrelerinde kabul edilmektedir. Moğol Hakanı Cengiz Han Türk ordu geleneğini ordusunda uygulayarak modern devlet teşkilatını kurmuştur.
Şöhretli tarihçilerimizden Prof Dr Zeki Velidi Toğan (1890 - 1970) Moğolların Şato Türklerinden olduğunu belirterek onları Oğuzların bir bakiyesi olan Bayat boyuna çıkarmaktadır. Bunu da aynı kültür dairesinde bulunmalarına dayandırmaktadır. Oysa yine büyük tarihcillerimizden Prof Dr İbrahim Kafesoğlu (1912 - 1984) bu tezleri tek tek çürüterek Türk dili ve kültürü ırki anlamda aynı millet yapmaz. Prof Dr Ahmet Taşağıl hocamız Moğolları Aşinaoğulları dediğimiz Türkler de Börtegin yani kurt soyuna klan ve asabiyet bakımından Türklere çıkaramadığı için Kök Tegrinim Çocukları adlı kitabına koymamıştır.
Orta - Asya dediğimiz yer bir tarih cennetidir. Ve Anadolu bile Kazım Mirşan'a göre Türkler için 7000 yıllık bir tarih beşiğidir. Cumhuriyetin kurulması ile birlikte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptırdığı, çalışmalarda ve arkeolojik kazılarda bu durumun görüldüğü bilinmektedir. Zaten Cumhuriyetin kuruluşunda paranın üzerinde ki Bozkurt resmi ve kurulan işletmelere Türkçe milli isimler konulması açısından Anadolu Türklüğünün ve kültürel zenginliğinin bir göstergesidir. Tabi ki Prof Dr Faruk Sümer (1924 - 1995)'e göre de Anadolu'nun dip kültürünü Türklerin oluşturduğunu ifade eder ve 10.000 yıllık bir medeniyetten bahseder.
Türklerin Anadolu'ya 1071 yılında Selçukluların Sultan Alparslan Malazgirt zaferi ile girişleri ikinci keredir. Daha önce asimile olan Türk toplulukluların kaya yazıtları ve mağralarda ki Türk harflerinin görülmesine (18 Harf) ortak olduğu tespit edilmiştir. Etrüsk yazıtlarıyla Türk yazıtlarının benzerliği bulunduğunu fakat o (Diller daimi olarak değişmektedir) alfabenin hangi çağın devresinde olduğunu bilmek için o çağda ki eserlerin olması gerekmektedir.
Etrüskler Anadolu'dan (Lidya) İtalya'ya göç etmişlerdir. Pek çok tarihçi Etrüskleri özellikle Turnuva başta olmak üzere Anadolu uygarlıklarıyla aralarında bağ kurarak onların kökeninin Anadolu uygarlıklarına dayandırdıklarını, savunurlar. Herodot'un verdiği bu bilgileri modern tarihçiler ve arkeologlar kabul etmezler. Türklerin arkaik dönemde ki yaşantıları ile dünyanın en eski uygarlığı olan Sümerlerle bir çok örf ve adetlerin uyuştuğu gözlemlenmektedir.
Bütün saydığımız akraba kavimler arasında en zengin, en eski ve en şanlı bir tarihe ve yine en eski ve zengin bir dile bütün dünya tarihinde büyük bir rol oynamış bulunan kadim Türk kavminin ayrı bir yeri vardır. Böyle büyük ve zengin bir tarihin şanlı bir milletin parçası olmak ve Türkçe konuşmak bahtiyarlığı bizim içinde bir mutluluk vesilesi olmalıdır.
"Dilimiz, olan Türkçe milletimizin geleceğinin var oluş teminatıdır."
Ali KARACA
Araştırmacı Tarihçi
Yazar ve Şair
İSTANBUL

YORUMLAR

  • 0 Yorum