Av. Cemil Can

Av. Cemil Can

Ülkemin Meseleleri
av.cemilcan@gmail.com

BEYAZ SARAY'IN SAVAŞI!..

24 Ocak 2016 - 12:44


PKK şehir savaşlarında köşeye sıkışınca, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden imdada yetişti...

Hazret, sanki sömürge valisi gibi, gelir gelmez yuvarlak masaya kurdu: İlk iş olarak iktidar ve muhalefet partilerinin “açılımcı” milletvekillerini çağırdı...

CHP'den; Sezgin Tanrıkulu, Fikri Sağlar, AKP'den; Galip Ensarioğlu ve Orhan Miroğlu, HDP'den; Leyla Zana ile Ayhan Bilgen İstanbul'a koştular...

MHP'nin duruşu bu defa iyiydi, toplantıya katılmadılar...



Biden, ikinci iş olarak PKK'ya destek veren akademisyenlere sahip çıktı...

Ardından İkinci Cumhuriyetçileri de unutmadı tabi.

Can Dündar'ın oğlu üzerinden, Silivri'ye destek mesajı gönderdi: “Çok cesur bir baban var, onunla gurur duymalısın” dedi...

Güvenlik kuvvetlerimizi uyarmayı da ihmal etmedi.

PKK'ya karşı yapılan operasyonlarda, “Sivillere zarar verilmemeli” dedi...

Mesajı alan PKK militanları, doğrudan sivillere ateş açmaya başladılar.  

Karne almak için okulun bahçesinde toplanan çocukların üzerinebomba attılar...

Hainlerin patronu ve akıl hocaları geldi ya moral buldular.  

Akıllarınca Türkiye'nin terörle mücadelesine uluslararası kuruluşlarınmüdahil olmasını sağlayacaklar!..

Biden Obama'nın verdiği görevi yerine getiriyor.

PKK'nın Suriye kolu PYD'nin terör örgütü olmadığını Türkiye'ye kabul ettirmeye çalışıyor...

Ortadoğu'daki karagücü olmayı kabullendikten sonra, ABD,  PKK'ya yaptığı askeri yardımların niteliğini de yükseltti... PKK'nın silah depolarında, ABD yapımı İnsansız Hava Araçları (İHA) var...

İncirlik Üssü'nden Suriye'deki terör örgütlerine gönderilen, silah monte edilmiş kamyonetlerin fotoğrafları, Pentagon'un resmi sitesini süslüyor.

PYD'nin askeri kanadı YPG de Suriye'de aynı kamyonetleri kullanıyor...

Bu ara ABD askerleri, terör örgütünün mevzilerinde görev icra ediyor ve  artık gizlenmiyorlar...

Teröristlerle birlikte çekilen görüntüleri elden ele dolaşıyor...

ABD'nin tüm bu hazırlıklarına rağmen Davutoğlu, ABD ile ters düştü: Biden'e  rağmen, ısrarla PYD'nin terör örgütü olduğunu söyledi.

Biden, Davutoğlu ile görüştükten sonra yapılan ortak açıklamada, PYD'yi ağzına alamadı tabi...

Davutoğlu da aynı şekilde davrandı...

Fakat PYD'nin silahlı kanadı YPG'nin terör örgütü olduğunu söylemeye devam etti.

Dik durduktan sonra, eğilen karşı taraf oluyor...

Biraz da diplomatik nezaket bunu gerektirdi denebilir...

Hiçbir yoruma ihtiyaç duyulmadan, rahatlıkla söyleyebiliriz: Doğu ve Güneydoğu'da PKK'nın vekaleten yürüttüğü savaşın gerçek tarafı ABD'dir...

Yani bu savaş Saray'ın değil, Beyaz Saray'ın savaşıdır...

Saflar, bu gerçeğe göre belirlenecek...

*** *** ***

Geldiğimiz bu noktadan, biraz geriye doğru gidip, CHP'nin 35. Kurultayı'nda açıklanan Sonuç Bildirgesi'ne bir kez daha göz atalım derim.

Dersimli Kemal'in Cumhurbaşkanı seçildikten sonra, muhatap almayacağını söylediği R. Tayyip Erdoğan'ı, üstelik de kurultayın bir numaralı gündem maddesi haline getirip, tahrik edici bir uslüpla eleştirmesi sıradan bir olay değildir...

Kılıçdaroğlu, “Diktatör bozuntusu” dediği Erdoğan'dan, kat kat fazlasıyla yanıt alacağını Allah'ı bir bilir gibi biliyordu...

Zaten aradığı da buydu.

Diktatör nitelemesi üzerine Erdoğan'ın; tek parti dönemine saldıracağı, İsmet Paşa'yı faşist ilan edeceği, Atatürk ve İnönü'yü Dersim'de katliam yapmakla suçlayacağı kesindi.

İlk defa yaşanan bir durum da değildi...

Böylece Dersimli Kemal'in şişi inecekti; 1930'lu, 40'lı yılların CHP'sinin, Atatürk ve İsmet Paşa ile  birlikte itibarsızlaştırılmasını sağlayacaktı...

“Yeni CHP”ye haklılık ve ihtiyaç zemini de hazırlanmış olacaktı...

Aynı zamanda, kendi yapamadığı itibarsızlaştırmayı, iktidara yaptırarak bir taşla iki kuş vurmuş olacaktı...

Ayrıca bugüne kadar kaybedilen seçimlerin sorumlusunun kim olduğu da tartışılmayacaktı...

Bu tespitin abartılı olduğunu söyleyenler varsa,  şu soruya yanıt vermelerini bekliyorum: Bu olaydan sonra AKP kanadından CHP'ye doğru yapılan ağır ve haksız eleştirilere karşı Kılıçdaroğlu,  CHP Genel Başkanı sıfatı ile bir tek cümle söylemiş midir?

Baykuş gibi her konuda kulaklarını diken parti sözcüsü Haluk Koç, neden kayıplara karışıp evine gitmiştir...

Her konuya maydanoz olan Genel Sekreter Gürsel Tekin ise, dut yemiş bülbüle dönmüştür...

Ne yazık ki, İnönü ailesinden de dişe dokunur bir tepki gelmemiştir...

Asıl önemli olan, kamuoyunun gözünden kaçırılan  Sonuç Bildirgesi'ndeki ihanet olmuştur...

Kullanılma süresinin son gününde Murat Karayalçın, o gürültü patırtı arasında Sonuç Bildirgesi'ni karambole getirerek, “oybirliği” ile geçirmiştir!

Hiç kuşku yok ki, tarih baba bu yapılanlara kayıtsız kalmayacaktır.

O meşhur Sonuç Bildirgesi'nde neler vardı:(1) AKP'nin programında yer alan ve her seçim bildirgesinde tekrar edilen “Özgürlükçü Demokrasi”, CHP'nin de önceliği olarak kabul edilip,  Türkiye'nin birinci ihtiyacı ve “Dördüncü  Devrim”in ana hedefi olarak ilan edildi...

AKP'nin, icraatlarına verdiği isimle, yaptıklarının ters olduğunu bilmeyen yoktur.

Adının “Özgürlükçü Demokrasi” olduğuna aldanmamak gerekir, Erdoğan'ın gerçekten istediği totaliter bir rejimdir...

Y-CHP de Türkiye'yi içinde bulunduğu çıkmazdan kurtaracak tek yolu “Özgürlükçü Demokrasi” olarak gösterdi...

İyi mi?

Belli oldu ki, “Başkanlık Sistemi”ne giden yolda, bu isimlendirme ile anayasa değişikliği yapılacak Y-CHP de kendi talebinin gereğini yapıyormuş gibi bu işin içerisinde aktif olarak rol alacaktır...

Bu noktada, Y-CHP ile AKP'nin birleştiğini söylemekte bir yanlışlık bulunmamaktadır...

Bildirge ile “Yerel Yönetimler Özerklik Şartı” üzerindeki şerhlerin kaldırılması, hedef olarak CHP'nin önüne kondu.  

Böylece PKK/HDP'nin “özyönetim” ve “özerklik” taleplerinin önündeki hukuki engellerin kaldırılması talepleri de CHP'nin talebi olarak bildirgesiyle yansıtıldı...

Bu anlamda da Y-CHP ile HDP'nin birleştiğini söylemekte hatalı olmayacaktır...

Terör sorunu, sonuç bildirgesinde “Kürt sorunu” olarak kabul edilmiş ve silahla çözülemeyeceğine vurgu yapılarak, PKK'ya karşı yapılan operasyonların gereksiz olduğu vurgulanıp, gerçekte “bozgunculuk” yapılmaktadır...

Diktatör bozuntusu” sözleri ile başlatılan tartışmanın halkın gözünden kaçırdığı temel konular bunlardır işte...

*** *** ***

Bundan böyle, köklü değişikliklerde ABD'nin talimatı ile aynı rotaya giren iktidar ile ana muhalefeti kara gücü olan  HDP de her koşulda destekleyecektir...

Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş, Doğu'daki şehir savaşlarından memnun gibidir.  

Bir tek sivil hedeflerin vurulmaması için uyarıda bulunuyor: “Bu sivil hedefler konusunda kesinlikle herkesin çok sert bir şekilde toplumdaneleştiri alacağını görmesi gerekiyor” demiş...

Askeri hedeflere atış serbest anlamına gelen bu açıklamadan sonra, bildiriye imza atan akademisyenlere, bu tür sözler “düşünceyi ifade etmek özgürlüğü” kapsamında mıdır diye sormak gerekir.

Yakalanan suikast silahları, el bombaları ve roketatarları görmezden gelen akademisyenlere, “aydın” denilebilir  mi?

PKK'nın “Silahlı Kadın Kolları” KJK, “Akademisyenlerin duruşu sahiplenilmeli”  diyerek, aralarındaki ilişkiyi açık etti.  

PKK'nın üniversitelerdeki kolları olan bu kişileri, ne yazık ki,  Y-CHP de 35. Kurultay'da sahiplendi...

Demirtaş, “Özerklik Bildirgesi”nde şunları söylemişti:   “Bu direniş zaferle sonuçlanacak, herkes halkın iradesine saygı duyacak. Kürtler artık kendi coğrafyasında siyasi irade olacak. Belki Kürtlerin bağımsız devleti de olacak, federal devleti de, kantonları da özerk bölgeleri de...”

Toprak bütünlüğümüzü hedef alan ve topraklarımız üzerinde ayrı bir devlet kurulmasını hedefleyen bu sözler, düşünceyi ifade etme özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilir mi?

Terör örgütünü övme, terör örgütüne yardım ve yataklık etme  ile suçu ve suçluyu övme şeklindeki suçlar, bu aralar PKK ve sevicileri tarafından  açıkça işlenmektedir...

DTK Eş Başkanı Hatip Dicle, seçimlerden önce AKP'nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu masasından kalkmasını Cumhuriyet gazetesine şöyle değerlendirdi: “Masanın devrilmesinde esas mesele, Rojova'daki gelişmelerdi. Tel Abyad'ın alınması, iki kantonun birleşmesi... Devletin temel korkusu, 'PKK Amerika'yla anlaştı. Benim güneyimde koridor kuracaklar. Bu benim için tehdittir' oldu.”

Dicle tehdit kusmaya devam ediyor:

Kır gerillası şu an devreye girmemiştir. Şu iki, üç ayı, karların erimesini bekliyorlar. O sürece dek adım atılmazsa ve süreç böyle devam ederse baharla birlikte savaş o zaman boyutlanır.”

Dersimli Kemal'e göre bu beyanlar da düşünce açıklamasıdır!..

Mesut Barzani, The Guardian gazetesine verdiği röportajda: ” Eskiden Türkiye'de 'Kürdistan' ve 'Kürt' kelimeleri yasaktı, ancak bir ay evvel bu ülkeye gittiğimde, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na  Kürdistan bayrağı çekildi” dedi... Sykes-Picot Antlaşmasının geçerliliğini yitirdiğini savunan Barzani, Kürtlerin bağımsızlığa   hiç olmadıkları kadar yakın olduklarını iddia etti...

HDP Eş Genel Başkan Yardımcıları; Nazmi Gür ve Meral Danış Pektaş, Cenevre'de bulunan Birleşmiş Milletler (BM), İnsan Hakları Yüksek Komiserleri ile yaptıkları görüşmede, Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu'sunda uluslararası savaş hukukunun çiğnendiğini iddia ederek, müdahalede bulunmasını talep ettiler.  

Daha önce de HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ, BM Özel Raportörü Christof Heyns'e başvurarak  inceleme talebinde bulunmuşlardı...

PKK'nın Kaldil'deki yöneticilerinden Bese Hozat bile, Y-CHP'den memnundur.  

Hanım Efendi, bir tek “ulusalcıları” fazlalık görüyor.  

Dersimli Kemal'e: “CHP'nin ulusalcı kesimden kurtulması gerekiyor” talebini iletti...

Yakında bu isteği yerine getirilirse şaşırmayın!

Kim ne derse desin; yorum ve analize ihtiyaç kalmadı...

Haberleri alt alta koyup okuyun.

Göreceksiniz; Kemal Kılıçdaroğlu ile PKK'nın “tanıtım ve propaganda birimi” haline dönüştürülen Y-CHP, Beyaz Saray'ın Savaşı'nda ABD ve PKK'nın yanında safını belirlemiş

DİPNOT:

(1) https://www.chp.org.tr/Haberler/11/35-olagan-kurultay-sonuc-bildirgesi-11848.aspx



 

Cemil Can·24 OCAK 2016 Pazar