İstanbul Dünyanın başkenti
Her yol Roma'ya çıkar sözünün anıtı Milenyum taşı
Boğaziçi ve Haliç'i ile İçinden deniz geçen şehir
Şairlere sayısız şiir yazdıran muhteşem belde
SENİ SEVMEYEN, SEVDİĞİ HALDE KORUMAYAN ÖLSÜN...
Her görenin, Keşfedenin aşık olduğu Medeniyetin beşiği
Bazılarının kıskançlıktan çok kaba, vahşi davrandığı şehir
Sana kalkan eller kırılsın İstanbul.
İstanbul'da yaşayan, İstanbul'u damarlarında dolaşan kan gibi
İçine sindirenler başka yerde yaşayamaz, Geldiği yeri aramaz
Anasından danasından uzakta gurbette yaşayan İstanbullular
Sılasına gittiğinde en fazla özlediği gene İstanbul
Bir zamanlar özel izinle zaptiyeli kapılarından girilen İstanbul
Şimdilerde üvey evlat, namussuz kaltak, Hırsız, Uğursuzların
Sokaklarını Kaldırımlarını işgal eden saldırganlar, berduşlar, rantçılar
Ne kadar yaşanmaz hale getirdi seni Asitane, Dersaadet İstanbul
Seni yaşayan gene ayrılamaz sokaklarından geçmişe ağlayarak
Ne kadar uzaklaşmış olsa da aşık, hasretine dayanamaz gelir gider
Bir umut işgalden kurtulmuş mu sevgili hayaliyle dolanır ağlayarak
Şimdilerde eşkıyanın işgalinde parsellerin bahçelerin birer ikişer beton
Otel Motel rantsal dönüşümde sekiz bin yıllık medeniyet, kültür, sanat
Her şeyin Allah inancının dahi menfaate devşirildiği günümüzde
Boğaziçi, Haliç yamaçların katledildi. Hiç merhamet etmeden
Nasıl bir düşmanlık ki geçmişi bilmeyen değer vermeyen vandallar
İstanbul aşıklarından çok daha özgür çok daha muteber yönetimlerde
Bir avuç Asitane aşığı Köroğlu gibi, Dadaloğlu gibi çırpınmakta mücadelede
İşgal altında İstanbul Kimliksiz, kişiliksiz, hayvansal dürtülerin esiri
İnsan olma vasıflarını hiç kazanmamış, İnsanlıktan da nasibi olmamış
Medeniyet katillerinin tapusuna geçirilmiş, köşe bucak devşiriliyor
Roma, Konstantiniyye, Stanpolis, ''Dersaadet, ''Asitane, ''Darülhilafe
İstanbul kadim şehir Bir daha o muhteşem pırıltına kavuşurmusun bilmem
Dilerim Allahtan sana kalkan eller kırılsın, İhanet edenlerin soyu sopu kurusun
Bir zamanlar İstanbul'da yaşamak için sultandan özel izin gerekirdi
Sokaklarına Araba, at, eşek giremezdi Halkın ve evliyanın rahatı için
Kimse bir taşı yerinden oynatamazdı izinsiz, taş üstüne taş koyamazdı
İstanbullu olmak İstanbul'a aşık olanların bir tanımıydı
Vandallık yapana Taşralı der dışlanırdı toplumdan
Ahhhh İstanbul, Bütün medeni Dünya seni Muhteşem isimlerle tanımladı
Latince: Bizantium, Antoninya, Alma Roma, Nova Roma, Grekçe: Vizantion, Eis Tin Polin İsveçliler: Herakliyon Finlandiyalılar: Estefanya Lehler: Kanaturye Rumlar: Gûlgûle-i Rum Ermeniler: Gosdantnubolis, İstanpul Rumca: Konstantinopolis, Istinpolin, Megali Polis, Kalipolis, Slavca’da Çargrad, Konstantingrad, Ermenice: Vizant, Stimbol, Esdambol, Eskomboli, Vikingce: Miklagord Flemenkler: İstefaniye Farslar/İranlılar: Konstantiniyye, Kayser-i Zemin, Arapça: Bizantiya, el-Mahsura, Kustantina el-uzma, Beldetü’l Tıbbiyye, Bilad-i selase, Darü’l-Mülk, Darü’l-İslam, Mahrusatü’l Mahmiyye, Selçuklular: Konstantiniyye, Mahrusa-i Konstantiniyye, Stambul Osmanlı Türkçesi’nde Dersaadet, Deraliyye, Mahrusa-i Saltanat, Istanbul, Islambol, Darü’s-saltanat-ı Aliyye, Asitane-i Aliyye, Darü’l-Hilafetü’l Aliye, Payitaht-ı Saltanat, Dergâh-ı Mualla, Südde-i Saadet, Atakent, Hakanü’l-Bahreyn...