Mezunu olalı 40 yılı geçen okulum Boğaziçi Üniversitesi her şeye muktedir olduğunu düşünen iktidar tarafından şekillendirilmek isteniyor.
Boğaziçi Üniversitesi’ne Cumhurbaşkanı tarafından çok başarılı bulunan bir intihalci rektör olarak atandı. Hoş, eski rektörde aynı Cumhurbaşkanı tarafından atanmıştı. Bu seferki birazcık partili olup, Boğaziçili olmayınca işler değişti.
Mezun olalı kırk yılı geçtikten sonra geriye dönüp baktığımda Boğaziçi Üniversitesi’nde bilimsel araştırmayı ve bilgiye ulaşmanın metodolojisini öğrendiğimi görüyorum. Daha sonra okuduğum İstanbul Teknik Üniversitesi’nde ise bilimsel disiplini öğrendim. Bitirdiğim iki üniversitenin eğitim ve öğretim yöntemleri farklıydı. Bu farklılık onları "Üniversite" yapan değerlerin temelidir.
Boğaziçi Üniversitesi’ne bu atamanın yapıldığı günlerde Sayın Cumhurbaşkanı’nın da katılımıyla YÖK tarafından "Anadolu Projesi" ve "Dijital Dönüşüm Destek Projesi" başlatıldı. Acaba Boğaziçi Üniversitesi’nin eski rektörü Boğaziçi Üniversitesi’nin bu projelere katılmasını mı kabul etmedi de değiştirildi bilmiyorum.
YÖK tarafından hazırlanan projelerin ne olduğunu anlamak için girdiğiniz bütün haberlerde aynı kelimelerle yazılmış birkaç not var, onlarda YÖK sitesinde bulunan bir broşüre dayanıyor. 16 sayfalık bu broşüre https://www.yok.gov.tr/Documents/Yayinlar/Yayinlarimiz/2021/anadolu-projesi-brosur.pdf adresinden ulaşabilirsiniz. Okuduğunuzda göreceğiniz gibi çok doyurucu bir broşür ve Anadolu Projesi’nde yapılacak olanlar üniversitelere çağ atlatacak. Birkaç örnek vereyim. Mesela genç üniversitelerden Hakkâri Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü’nde okuyan öğrenciler kıdemli üniversite Ankara Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü’nden ders alabilecekler. Iğdır Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okuyan öğrenciler Ege Üniversitesi İngiliz dili ve Edebiyatı Bölümü’nden ders alabilecekler. Nasıl müthiş bir katkı değil mi üniversite eğitimi için.
Dijital Dönüşüm Projesi’ne gelince; listedeki üniversitelerde "Dijital Okur-Yazarlık" dersleri zorunlu olacakmış. Bu proje kapsamında sertifikalı olarak eğitilen eğiticiler daha sonra lisans ve ön lisans öğrencilerine üniversitelerinde kredili dersler açarak bu eğitimleri aktaracaklarmış. Gel de şimdi Milli Uzay Projesi’nin başarısına inanma.
Kıdemli üniversiteler içinde nedense Boğaziçi Üniversitesi yok. "Biz niye yokuz" diye üzülmemeleri için bu üniversitemize İletişim ve Hukuk Fakülteleri kurulmasına karar verilmiş. Bu karar verilirken Boğaziçi Üniversitesi’ne soruldu mu, Üniversite yönetiminin bu konuda oluru var mı, bilmiyoruz. Herhalde yeni fakülteleri bizler gibi Resmî Gazete’den öğrendiler ki karşı çıkıyorlar.
Boğaziçi Üniversitesi’ndekiler niye karşı çıkarlar anlamak mümkün değil. Ülkemizde Hukuk Fakültesi ve hukukçu açığı muazzam oysa.
2019 yılı üniversite sınavında 605 kişilik Hukuk Fakültesi kontenjanı boş kaldı. 2020 yılında ise boş kontenjan 2,5 kat artarak 1509 kişi oldu. 2020-21 öğretim yılında Hukuk için ayrılan kontenjanların yüzde dokuzu boş kalmış. Yani şu anda mevcut Hukuk fakülteleri okuyacak öğrenci bulamamış. İşte bu ahval ve şerait içinde Boğaziçi Üniversitesi’ne Hukuk Fakültesi açılacak. Bu arada belirtmeliyim ki YÖK Anadolu Projesi kapsamında Hukuk konusunda genç ve kıdemli üniversiteler arasında hiçbir iş birliği projelendirilmemiş.
Bak güzel kardeşim; üniversiteler ilk mektep değildir. Temel öğretim vermezler. Hepsini tek bir müfredat kapsamında öğretime zorlarsanız, okulu bitirenlere diploma verirsiniz ama o diplomaların içi boş olur. Diploma da boş olunca kaybedersiniz kimse bulamaz.
Boğaziçililer bu yüzden direniyorlar, üniversitelerinin farklılığını korumak istiyorlar.
Dokunmayın üniversitelere. Aşağıya baktırmaya uğraşmayın, başaramazsınız...
10.02.2021- M. Şevket Atalay
YORUMLAR