Ünivetsitelerdeki bilimsel zayıflığın temelinde, bence, bir vize bir final ile başarının ölçülmesi, sınavların hafife alınması ile mezuniyet tezlerinin / ciddiyetle yapılması gereken / yaptırılmamasıdır.
AÜ-DTCF/TÜRKOLOJI'de okurken, İngiliz’ce barajını yazılı ve sözlü olarak başardıktan sonra, 2/3 devamı da hocaların imzasıyla kanıtlamanız gerekirdi.
Sonra dil grubu ve ede. Grubu yazılılarına girerdik.
Dilde S. Çağatay, Z. Korkmaz, V. Hatipoğlu ve H. Eren ayrı ayrı yazılı yapardi.
3 hocadan 10 alıp 4.hocadan 4 bile alsanız hepsinden kalmış olur, eylülü beklerdiniz. Ed. grubunda K. Akyüz, G. Akıncı, H. Mazıoglu, S. Yüksel de önce ayrı ayrı yazılı yapardı. Hepsinden başarılı olunca, yine ayrı ayrı odalarında sözlüye girerdiniz.
Yine hepsinden geçer not almanız mecburiyeti vardı. 3 hoca geçirip 4.hoca bıraksa, yine Eylülde hepsine girerdiniz.
Böylesine sıkı, ciddi, sağlam sınavları verdiğinizde ancak mezun olurdunuz.
Bu arada mezuniyet tezinin de başarıyla tasdiki gerekirdi ve 2 nüsha Dekanlığa verilirdi.
Biz 1958 girişlilere, öncekilere ayni sistem uygulandı. 1960lı yılların sonuna kadar böyleydi. Sonrasını bilmiyorum. Kalite her yıl düştü. Nihayet kes yapıştır ile şablon bilgilerle kalitesizlik iyice arttı ve bilgisi olmadan fikir üretenler çoğaldı. Yazık oldu üniversitelere...
TARTIŞMANIN EVAMI:
- Kemal Ateş
Bir dersten bir başka ders yüzünden kalmak çok yanlış, kalite böyle elde edilmez değerli hocam.
Musa Çadırcı
1967 den sonra öğrenci eylemleriyle değişiklikler yapıldı. YÕK ile birlikte olan oldu.. Anlattıklarının ben öğrenci iken de uygulanmakta idi. Selam ve saygılarımla
Nevzat Gözaydın
Musa Çadırcı Hâklisin, değerli hocam...
Sabri Çakır
Hem de nasıl yazık oldu! Üniversiteler tarikat ve parti ocaklarına dönüştü! 1967-71 dönemlerinde söylemiş olduklarınızdan sadece sözlü sınavı kaldırılmıştı. Âmâ Yabancı dili verdiğinizi öğrenci işlerinde kanıtlayamadığınız sürece ne kürsü ne de öteki sınavlara girerdiniz.
Tezler çok ciddi ele alınır, üç hocanın huzurunda tez savunması yapardınız. Geçemezseniz vay geldi halinize! Her öğrencinin derslerinin yazılı olduğu bir imza defteri vardı.
Her hocadan "sınava girebilir" onayı almadan sınavlara giremezdiniz. Giriş kapısının yukarısında " Hayatta en hakiki mürşit ilimdir " yazılı bir fakülteden başka türlüsü de beklenemezdi.. O hocaların tümü rahmetli oldu, mekanları aydınlık olsun! Onların emeklerini asla ödeyemeyiz..
Nevzat Gözaydın
Sabri Çakır Onlardan sadece Zeynep Korkmaz kaldı hayatta.101 yaşına girdi.
Can Özgür
Eski çamlar bardak oldu…
Bülent Ece
Var olun hocam...
Can Özgür
O gün Türkiye’nin nüfusu kaçtı? Şimdi kaç?
Nevzat Gözaydın
Can Özgür kalabalık olunca isi hafife mi alıp herkesi mezun mu etmeli?
Sare Gündüz
Hocam ben son zamanlardaki akademisyenlerin çoğuna saygı duymuyorum.
Nevzat Gözaydın
Sare Gündüz haklısın. "Otu çok, köküne bak" demişler. Zayıf ve öylesine yetişen, birilerini arkasına alan, birilerinin eteğini tutup çantasını taşıyan güya akademisyen olunca, tabii onların yanına alıp yetiştirdikleri de daha zayıf, kalitesizler oldu, böyle böyle bu ne oldum delisi kalitesizleri yeni acılan Y.O'lara,,üniversitelere öğretim görevlisi atadılar.
Başta YÖK, ÜAK işi sulandırdı: besiyle calipmiş olanı hemen Doç., on yıllık olanı pof. Diye atadılar. İktisadi ve Ticari bilimler akademileriyle, Devlet Mimarlık Mühendislik akademileri bir gecede üni. oluverdi.MYO'ları fakülte yaptılar. Velhasıl UNIVERSAL kavramı tu kaka edildi, yağcılara, yandaşlara, partizanlara kadrolar dağıtıldı. Şaibeli sınavlarla eleman aldılar...Uni'ler azıcık ağır lise oldu bitti....
Sare Gündüz
Nevzat Gözaydın Size sonuna kadar katılıyorum hocam, üniversiteler bilim üreten yer olmaktan çıktı. Bilim insanı vasfı kalmadı çoğunda. Teşekkür ederim bilgilendirmeniz için.
YORUMLAR