Kitap okuyanlarımızın zaman zaman sayfalarda karşılaştıkları bir kelime vardır: “LA EDRİ.”
Bu Arapça kelimenin sözcük anlamı
“bilmem, bilinmez, bilinmiyor,”
Istılahtaki anlamı ise
“yazanı, söyleyeni belli değil” demekmiş.
Aslında bu kelime, ünlü bir
bilim adamımızın mahlasıdır.
Aslında, eserlerinin hiçbirine
asil duygularından dolayı
adını yazmayan mütevazı
bir bilim adamımızdır o.
İnsanlar fanidir ama eserleri bakidir düşüncesiyle kütüphanelerimize
onlarca belki yüzlerce eser bırakıp bu dünyadan göçüp giden bir merhumdur o..
Eserlerine adını yazmasa da
yazdıklarının asırlarca yaşayacağını
ve yevme la yenfau’da sadaka-i cariye mesabesinde kendisine gümüş tepsiler içerisinde mükafat olarak sunulacağını
bilen ve inananlardandır O.
Mütevaziliği kibrine galip gelen
bir ilim adamıdır O.
Sadece kitap telifiyle vakit geçirmeyen, minyatür, tezhip, hat, cilt gibi pek çok sanat dalında da eserler veren bilim adamımızdır o.
Velhasıl, “Ne kendi kimseye benzeyen,
ne de kimse kendisine benzeyendir O.”
Çocukluğunda babasından aldığı
öğütlerle birlikte yüzlerce güzel sözü
bize yadigâr eden adamdır o:
“Aman oğulcuğum, ilim sahiplerini
dikkatle dinleyip anlamalısın.
Zira, dinleyen söyleyenden arif olmalıdır”
“Mâsivâdan el yuyup mahlûktan ümmidi kes / virdin olsun her nefes “Allah bes bakî heves”
“Tahsil-i kemâlât kem âlât ile olmaz.”
(“padişah olsan da derler er kişi niyyetine”
“Kendisi fani olanın bekadan dem vurması hoş olmaz.”
Kaynak: İskender Pala, “Şairlerin Dilinden” adlı eserden faydalanılmıştır.