Güncel hayatımızda bu deyimi bize hatırlatan
çeşitli olaylara şahit oluyoruz değil mi?
Defteri dürülmek, hoş bir deyim değil maalesef.
Güzel Türkçemizde bu; “ölmek, öldürülmek,
İşine son verilerek bir yerden uzaklaştırılmak” anlamına geliyor.
Ne kötüdür değil mi; yoldaşlarınız tarafından satılmanız, ekilmeniz.
Ne acıdır; öperken ısırılmak. Hem de,
“halde, haldaşım; yolda yoldaşım,” dedikleriniz tarafından,
Ne denli üzücüdür; canla başla sarıldığınız bir işte çalışırken;
ortağınız tarafından “harç bitti, yapı paydos” denilmesi.
Ne kadar kahredicidir; “canım” diye sarıldıklarınız tarafından
“arkadan bıçaklanarak” öldürücü darbe almak.
Ehh, hayat bu! Bizler topraktan yaratılmadık mı?
Bazılarımız aslını korur; bazılarımız da çamurlaşıverir.
Bazılarımız leğenleşir, pis su tutar;
bazılarımız da ibrikleşir, içinde temiz su barındırır.
Bu deyim, çoğumuzun bildiği bir hadis
Türkçemize tercüme edilirken de kullanılmıştır.
“İnsan ölünce amel defteri DÜRÜLÜR.(kapanır.)
Ancak üç davranış vardır ki, bunlar defteri kapatmaz.
Bunlar; Sadaka-i cariyedir, yani kalıcı bir hayırdır.
İnsanlara yararlı olan bilgi ve ya bilimsel eser bırakmaktır.
Ve kendisine dua eden hayırlı bir evlat yetiştirmektir.”
Aman dikkat edelim. Defterimizi dürecek yoldaşlardan uzak duralım.
Ve gerçekten defterimiz dürülünce de, o defteri
sürekli faal halde tutacak eserler bırakalım.