" ( Dünümüzde) Mahalle kahvesinin bir çeşit vazifesi vardı. Bir çeşit içtimai toplantı yeriydi orası. Her sabah işine giden oraya uğrardı...
Herkes birbirleriyle bir kere daha görüşürdü. Hasta yoksulun iyaline, kimsesiz kadının haline orda çare aranır, bulunurdu. Doktor yollanırdı... İlaç alınırdı...
Kömür gönderilirdi. Para toplanırdı. Bunlar yollanır, gönderilirken de: yollayanlar, gönderenler söylenmez, yardım olduğu bildirilmezdi: "Akrabanızdan biri göndermiş..." denirdi... "adını söylemedi"...
Bir çeşit külhanbeylik vardı....
Ve Bir çeşit HİZMETÇİ KADIN vardı...
Bir çeşit ev halkından olanlar: İhtiyarlayan dadı olurdu "ana yarısı"...
Genci evlendirilirdi; kocasıyla o eve bağlı kalırdı. Varlıkları birdi, yoklukları bir...
BİR ÇEŞİT YAŞAYIŞ vardı...
Bir çeşit huzur ve sükûn: Sabah ezanında kalkılır...
Kuşlukta işe gidilir...
Gün batarken ya meyhaneye uğranır ya eve dönülür; fakat yatsıdan sonra uyunurdu. Geç kalan genç, "terliksiz" çıkardı odasına...
Kimseyi uyandırmazdı...
Herkesi sayardı. Geceleyin ne korna sesi vardı ne vapur düdüğü, ne radyo haberi, ne mahalleler arasında çocukları uykularından belinlendirip sıçratan, sinirlileri de delirten otomobili ilân yaygarası; ne mahalle arasında kafeterya, ne çalgılı gazino...
Bir çeşit hayır dileyiş vardı...
Bir çeşit gönül alış: İnşaatta çalışan, yol kazan, odun kesen, kol gücüyle bir iş gören kişiye rastlanınca, "kolay gelsin" denirdi. Bu söze muhatap olan, bir an işini bırakır memnun olur, "eyvallah" der, yeni bir güçle işe başlardı...
Bir çeşit aşinalık vardı...
Bir ÇEŞİT KARDEŞLİK VARDI........
YORUMLAR