Değerli Dostum Ahmet Bey,
F. Gemuhluoğlu’ndan
bir alıntı yapmışlar.
Ben de bazı cümleleri
paylaşmak istedim:
"İnsanın eceli gibi,
vaktin de bir eceli vardır.
Ve vakit de mahlûktur (yaratılmıştır.)
(…) Biz, İ’lâ-yi Kelimetullah
(Allah’ın adını yüceltmek)
üzere Allah’ın vazifelendirdiği
halkın devamı mıyız? (….)
Kendimizi gözden geçirelim,
Biz, Hakk’ın ayâli (ailesi) olan halk mıyız?
Yine kendimizi gözden geçirelim,
Ensâr’dan mıyız, Muhâcirîn’den miyiz?
Hangi ahlâk ile Allah’ın ahlâkı ile
tahalluk etmiş miyiz?(Ahlaklanmış mıyız?)
(..) kim Ashâb ahlâkı ile ahlaklanmıştır?
Öyleyse(….) Başımızı ellerimizin
arasına alarak, her türlü silâhı terk ederek,
(…..)cihâdın küçüğünden büyüğüne dönerek;
“Ben nefsimi katlettim, hem şehîdim
hem gâzîyim,” diyebilerek,
bunu demenin iffetini yaşayarak,
bunu diyebilmenin temrînini icrâ ederek;
kendimize karşı saygılı olarak;
kendimize karşı çok halîm, selîm
ve kerîm olmadan gayrıya karşı çok halîm,
selîm ve kerîm olarak;
gayrıya karşı rıfk (mülayimlik) ile hilm ile;
gayrıya (başkasına) asıl dost olarak,
ama önce kendimize dost olarak;
tarihimize, coğrafyamıza, ağacımıza,
komşumuza, uzuvlarımıza, dişimize (dost olarak…)
Peygamber-i Ekber buyuruyorlar ki,
(…)“Diş fırçalamak farz olacaktı.”
(O’nun ümmeti) Hayâ sâhibi olmaları gerekir.
(O) Dişimize bile saygıyı emrediyor,
bütün uzuvlarımıza, sonra gönlümüze,
sonra insanımıza, sonra vakte…."
Bunları söyleyen Merhum şu cümle ile
veda ediyor bu yalan dünyaya ve dostlarına:
“Biz kalkalım ki, yerimize başkaları otursun.
Haydi, Allah’a ısmarladık.”
İçinde bulunduğu nimetleri elinin tersiyle
böylece reddedip, “Allaha ısmarladık,” deyip giden
ne kadar insan kaldı acaba?
Selam ve rahmet olsun onlara
Şerif Simavi