“ Allah’a yemin ederiz ki,
Zalim, mazlumun hakkını verinceye dek,
Hepimiz mazlumla birlikte, bir el gibi olacağız.
Bu ittifakımız, denizde bir tüyü
Islatabilecek miktar su kalıncaya dek;
Hira ve Sabir tepeleri yerinde durdukça,
(mazlumun) ekonomik durumunda eşitliğe
tam riayet edilerek devam edecektir.”
Bu sözler bir yemin metni.
İslâm Peygamberinin gençliğinde
bizzat kendisinin de katıldığı
bir STÖ’nün; “Hılfü’l Fudûl” cemiyetinin yemini.
Yeminden de anlaşılacağı üzere bu cemiyet,
toplumdaki haksızlıkları önlemek,
mazlumları zalime karşı korumak,
her daim mazlumun yanında yer almak
amacıyla kurulmuştu.
İşte bir örnek:
Bir Yemenli, kızıyla birlikte
ticaret amacıyla Mekke’ye gelmişti.
Mekke’nin muktedirlerinden
(zorba) olan Nübeyh İb. Haccac,
Yemenli adamın kızına el koydu.
Baba, derhal cemiyete başvurdu
ve Nübeyh’in evi sarıldı.
Kurtuluş çaresi olmayan Nübeyh,
kızın bir gece kendisiyle kalmasını teklif etti.
Bu talep de reddedildi ve kız babaya teslim edildi.
Allah Resulü (s.a.s), peygamber olduktan sonra da,
böyle bir cemiyete katılmış olmaktan dolayı iftihar ederdi.
Böyle bir topluma yine çağrılsa,
icabet edeceğini söylerdi. (Selam olsun O'na)
Dünyamız bu gün de, böylesi örgütlere muhtaç değil mi?
BM. Topluluğu gibi sözde değil;
gerçekten mazlumların yerinde yer alacak
örgütlere muhtacız değil mi?
.
Kaynak: Prof. Dr. M. Hamidullah, İslam Peygamberi, c.1, s.49