AHVALİMİZ
Geçmişte kendimize ve çevremize karşı bu kadar ikiyüzlüydük de şimdi içimiz dışımıza çıkmaya başlayınca mı kendimizi bu kadar yadırgar olduk?
Çocukluk yıllarımda, büyüklerimiz de Dâhil, kendimizi ve dünyamızı inandırılmış olduğumuz şekillerde mi algılamıştık?
Görünen o ki, öyle olmuş. Ama yine de inandığım bir şey var: Zaman boldu, mekân ferahtı, herkese yer, iş ve aş vardı, telaş ve acele yoktu, insanlar yıllardır aynı alandaydılar, sıkışıklık yaşanmıyordu.
Dolayısıyla, belki de kendimizi kendimize yabancı yaşadığımız yanlarımız o zaman için ciddi sorunlar yaratmıyordu ve o günlerin görece gerçeği öyleydi. Çünkü günümüz insanının da kendiyle ve dünyasıyla daha dürüst ilişkiler içinde olduğundan emin değilim, ama bu bir süredir artık sorun yaratıyor.
İnsanlar kendileriyle ve dünyalarıyla ilgili geçmiş zamanlara oranla çok daha fazla, hatta bazen pervasızca konuşuyorlar ve bunu yaparken kendilerine ve çevrelerine karşı dürüst olduklarına gerçekten de inanıyorlar, ama gerçeğin öyle olup olmadığı tartışılabilir.
Çünkü insanların kendi yaşantılarıyla ilgili dile getirdikleri şeyler daha çok bilgilendirme niteliği taşıyor.
Hatta bazen bu konuşmalar asıl yaşananları farkında olmaksızın maskelemekte bile olabilir.
Bir insanı tanımak, bir süreç içinde, beden dili de dâhil, verdiği duygusal tepkilerle başlar ve o insanla ilişkimiz olduğu sürece tanımaya çalışmayı sürdürerek devam eder.
Bir insanla ilgili ilk izlenimimizde kendi kişiliğimizden bazı şeylerin yansıtılmasının pay olasılığı yüksektir, ilk anda edinilen sonra da üstü örtülen bazı sezgisel ipuçları dışında.
Engin Geçtan
YORUMLAR