Âkif, o eşiz kişiliği, içini kavuran ve vücudunun bütün hücrelerine kadar sirayet eden bağımsızlık sevdası, üstün mâneviyatı, mücâdele azmi, yazmış olduğu bunca eserlerinin yanında, Çanakkale Şiiri ve İstiklâl Savaşımızı taçlandırıp bâki kılan İSTİKLÂL MARŞIYLA, Türk Milletinin gönlünde ve beyninde taht kurmuş olup, ebediyen unutulmayacak ve de gelecek nesillerimize feyiz ve ilham kaynağı olmaya devam edecek olan bir fikir, edebiyat, çile ve gönül adamıdır.
M.Âkif unutturulmaya çalışılırken;
Ne acıdır ki Ahmet Kaya gibi bir devlet düşmanı, devletin en tepesinde ki kişiden iltifat ve itibar görmektedir!
Yine ne acıdır ki,;
M. Âkif'in kaleme alıp ''Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın'' dediği İstiklâl Marşımızın okunuşu esnasında ayağa kalkmayan Vâlilere- Kaymakamlara- AKP'lileri görüp milletçe kahrolmaktayız!
M. Âkif, paltosuz, yoksul, hasta olduğu halde kendisine verilen para ödülünü kabul etmezken; bugün fakir fukaraların hakkı olan paraları, milyonlarca EURO ve DOLAR olarak kundura kutularına saklayan ve devletin hazinesinin etrafında hırsız kediler gibi miyavlayarak dolaşanların Âkif’i anlayabilmeleri ve O’nun yazmış olduğu İSTİKLÂL MARŞINI ve dahası ANDIMIZIN OKUNMASINI içlerine sindirebilmeleri imkânsızdır!
Geniş tarım arâzilerinden dev ekonomik tesislerine, bankalarından akarsularına varıncaya dek ecnebilere satılmış olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin federe sisteme geçilerek parçalanmak, Türk isminin Anayasamızdan çıkartılıp bir alt kimlik durumuna getirilmek istendiği ve hatta Maarif Şûrasında, Andımız ve İstiklâl Marşımızın okullarımızda okunmasının kaldırılması için AKP li üyeler tarafından çaba sarf edildiği, kahramanlarımızın ise Silivri ve Hasdal Ceza Evlerine tıkılarak susturulmak istendiği, 15 Temmuz gecesi masum günahsız askerlerimizin başlarının kesilip, palaskalarla dövülerek yerlerde çiğnendiği günümüz Türkiye’sinde, içim buruk, gönlüm kırık olarak ölümünün 85. yılı dolaysıyla İstiklâl Marşı Şairimiz M. ÂKİF ERSOY hakkında bir şeyler yazarak sizlerle paylaşmayı arzuladım.
Ölümünün 85 yıl dönümü münasebetiyle cennet mekân Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle ve şükranla anıyor, aziz ruhuna Fatiha'lar gönderiyorum…
İçeriden ve dışarıdan büyük bir kuşatma altına alınıp acımasız saldırılara maruz kalan Türk milletinin, ihanet zincirlerini kırarak geleceğini yeniden inşa edebilmesi ancak ve ancak; bağrından çıkardığı Gâzi Atatürk, Ziya Gökalp, Nihal Atsız, Alparslan Türkeş gibi değerli fikir ve düşünce adamlarının, M. Akif gibi iman âbidesi, Türklük hadimi büyük şahsiyetlerin söylediklerini harfiyen hayatımıza tatbik edip ve mücadelemizde kendilerini rehber edinmemizle ancak mümkündür…
MEHMET AKİF KİMDİR DİYE SORULDUĞUNDA;
O’ karşımıza, çok yönlü bir deha ve mükemmel ulu bir zat olarak çıkar.
Bazen karşımıza, Osmanlı Türk İmparatorluğunun parçalanmasına karşı koyabilmek azmiyle Arap çöllerinde bir gönüllü nefer,
Bazen, Türk Milletini, İstiklâl savaşına ruhen hazırlamak için câmi câmi, kürsü kürsü dolaşıp canhıraş haykıran sohbet ustası bir vâiz,
Bazen, Türk ve İslâm âleminin fikri, ruhi ve dünyevi problemlerini çözerek geleceğini aydınlatmaya çalışan emsalsiz bir düşünür,
Bazen de, yaşadığı tecrübeleri- Hayatın cilvelerini- Keder ve elemleri- Hüznü ve sevinçleri- Allah’ın c.c buyrukları ve O’nun sevgili Resulünün sünnetleri rehberliğinde kitaplaştıran ve asla ‘’HİÇBİR MİLLETİN TÜRK’E HOROZLANMASINA TAHAMMÜL GÖSTEREMEYEN’’ İstiklâl Şairi olarak çıkar.
Türk milletinin İstiklâl savaşını kazanan o eşsiz kahramanlık ve bağımsızlık ruhunu ancak ve ancak, İstiklâl Marşımızın kelime ve mısralarında yakalayabiliriz.
Ne korkunç ve tiksinti verici bir durumdur ki bugünkü gelmiş olduğumuz acı ve ürküntü verici noktada, birileri kalkmış zerre kadar utanıp sıkılmadan, M. Akif’in ‘’TÜRK DEĞİL ARNAVUT OLDUĞUNU SÖYLEYEBİLİYOR’’
İŞTE BU İNKÂRIN EN SON ÖRNEĞİ:
2010 yılında M. Akif’in vefatının 74. Yılı münasebetiyle AKP Gençlik Kollarının düzenlediği Anma Programında yapmış olduğu konuşmasında Başbakan Erdoğan, Mehmet Akif Ersoy’un Türk değil “ARNAVUT ASILLI” olduğunu yumurtladı!
Başbakanın Erdoğan’ın, 10 küsur senedir Başbakanlık koltuğunda oturduğu Türk milletinin İstiklâl Marşının yazarı olan M. Akif’in, kaleme aldığı eserleriyle, kültürüyle, ruhuyla, ahlâkı, yaşantısı, terbiyesi, genlerinde taşıdıklarıyla, aşkı ve heyecanı, hüznü ve sevinci ve dahası damarında dolaşan asil kanıyla Türk olduğundan maalesef haberi dâhi yok. Bu acı, utandırıcı ve hüzün verici vahametin yorumunu siz değerli dostlarımın takdirlerine bırakıyorum.
MEHMET AKİF’İN BABA TARAFI;
Yozgat’tan İstanbul’a, oradan da Kosava’nın İpek Sancağına yerleşmiş olan Mehmet Tâhir Efendi’ye
ANASI TARAFI İSE;
Buhara’dan gelerek Tokat’a yerleşen Tâcir Mehmet Efendi’ye dayanmaktadır.
M. Âkif, hem baba ve hem de anası tarafından özbeöz Türk’tür (Hasan Basri Çantay. Âkifnâme shf. 13-14 )
Hasan Basri Çantay, Âkif’in hem öğrencisi ve hem de Âkif’in en yakın dostlarındadır.
Hakkın Sesleri adlı kitabında 6 Mart 1913 tarihinde yazdığı 3. Şiirinde Akif’in, “BUNU BENDEN DUYUNUZ, BEN Kİ EVET ARNAVUT’UM, BAŞKA BİR ŞEY DİYEMEM… İŞTE PERİŞAN YURDUM” şeklindeki ifadesinden dolayıdır ki, Türk düşmanı olan bir takım hainlerin propagandasının etkisinde kalan kimseler, O’nun Arnavut olduğunu iddia etmektedirler.
Hâlbuki bu beyitteki ifadesi;1910’larda Balkanlardaki etnik unsurlara bağlı ayaklanmalara karşı Osmanlının gerileyişini durdurmak maksadıyla, son olarak Arnavutların Osmanlı ile birlikte olmalarını sağlayabilirim ümidiyle söylemiş olduğu bir sözdür. Bu dönemde, her türlü etnik unsuru öne çıkarmanın devleti küçülteceğini, memleketi ve orduyu bölük pörçük edeceğini, düşmanların, milleti ülkeden kovmasına neden olacağını anlatmaya çalışır. İşte, bu sözü bu şartlar altında söylemiştir, gerçekten Arnavut olduğu için değil.
Bu şiir, 1905’ten başlayarak, Balkanlardaki Makedon, Bulgar, Boşnak, Arnavut ve Yunan’dan müteşekkil olan etnik unsurların Osmanlı’ya karşı ayaklanıp teker teker bağımsızlık kazandığı, Osmanlıyı sarstığı bir zamanda kaleme alınmış ve söylenmiştir.
Beyitte geçen bu tür ifadesi; Osmanlının gerileyişini bir parça da olsa durdurmak maksadıyla, son olarak da Arnavutların Osmanlı ile birlikte hareket etmelerini, diğer etnik guruplara benzememelerini sağlayabilirim ümidiyle söylemiş olduğu bir sözüdür.
Zira bu şiirin yazıldığı tarih olan 6 Mart 1913 tarihi Balkanlar için çok önemli bir dönüm noktasıdır. M.’Akif, bu şiiri yazdığı günlerde I. Balkan Savaşının son safhasına gelinmiş, ne yazık ki 8 Ekim 1912’de patlak veren savaş, sekiz ay gibi bir zamanın sonunda büyük bir felâketle son bulmuştu.
M. Akif, Kosova bölgesi halkının birlik çağrılarına itibar etmediğini, devlete ve İslam’a ihanet ettiğini büyük bir hüzünle haykırmaktadır.
Bu dönemde O’ her türlü etnik unsuru öne çıkarmanın devleti küçülteceğini memleketi ve orduyu tarumar edeceğini düşmanın milleti ülkeden kovmasına neden olacağını anlatmaya çalışır. İşte, BEN DE ARNAVUD’UM sözünü bu şartlar altında söylemiştir, ırk olarak gerçekten Arnavut olduğu için değildir.
Âkif’in ‘’BEN DE ARNAVUD’UM’’ sözüyle; memleketin en bunalımlı bir döneminde Türkeş’in, birlik ve beraberliği sağlamak gayesiyle söylemiş olduğu ‘’KÜRTLER NE KADAR KÜRTSE BEN DE O KADAR KÜRTÜM. BEN NE KADAR TÜRK’SEM, KÜRTLER DE O KADAR TÜRK’TÜRLER’’ sözü aynı maksat için söylenilmiş sözlerdir. Allah, her ikisini de ruhunu şâd eylesin.
Mehmet Akif Ersoy’un hem öğrencisi hem de arkadaşı olan Hasan Basri Çantay Onun Türklüğü hakkında aynen şunları yazmıştır:
“ÂKİF, TÜRK OLARAK YAZDI,
TÜRK OLARAK DÜŞÜNDÜ,
TÜRK OLARAK YAŞADI
VE NİHAYET TÜRK OLARAK ÖLDÜ.” (S.225)
Mehmet Akif Ersoy’un birçok şiirinde, örneğin henüz 26 Haziran 1913 tarihinde yazdığı Hatıralar bölümünün 4. şiirinde (s.286-87)
DEVLETİN DÜŞMANLARDAN KURTARILMASI YOLUNDA MÜSLÜMANLARIN BİRLİĞİNDEN ÜMİDİNİ KESİNCE ÇAREYİ ATALARININ KANINDA ARAMIŞTIR:
“İstemem dursun o payansız mefahir bir yana…
Gösterin ecdada az çok benzeyen bir kan bana!
İsterim sizlerde görmek ırkınızdan yadigâr
Çok değil ancak necip evlada layık tek şiar.
Varsa şayed söyleyin bir parçacık insafınız:
Böyle kansız mıydı –haşa- kahraman eslafınız?
Kahraman ecdadınızdan sizde bir kan yok mudur?
Yoksa İstikbalinizden korkulur pek korkulur!”
YİNE IRK VURGUSUNU İSTİKLAL MARŞI’NDA ÇOK AÇIK SEÇİK BİR BİÇİMDE ORTAYA KOYMAKTADIR:
“Kahraman ırkıma bir gül… Ne bu şiddet bu celal?
“Ebediyen sana yok ırkıma yok izmihlal”
NEVRUZ’A (1932) BAŞLIKLI ŞİİRİNDE YİNE IRK MESELESİNİ ÇOK GÜZEL BİR ŞEKİLDE İŞLEMEKTEDİR;
“İhtiyar amcanı dinler misin oğlum Nevruz?
Ne büyük söyle ne çok söyle; yiğit işde gerek.
Lafı bol, karnı geniş soyları taklid etme;
Sözü sağlam özü sağlam adam ol ırkına çek.’’ (s. 496)
ORDUNUN DUASI (1921) ADLI ŞİİRİNDE DE TÜRK VURGUSU İLE KENDİSİNİN TÜRK OLDUĞUNU, BAŞKA BİRİ KİMLİĞİNİN, ETNİK SAPLANTISININ OLMADIĞINI AÇIK SEÇİK ANLATMAKTADIR:
“Türk eriyiz silsilemiz kahraman,
Müslümanız Hakka tapan Müslüman.”
Âkif’in yukarıdaki şiirleri ve sözleri, O’nun Türk olmadığını söyleyip insanlarımızın zihinlerini bulandıran çapulcuların suratlarına inen birer tokattan farksız olup ve hatta Âkif’in, o günlerden bu günleri görerek, bu gibilerin yüzlerine tükürmesidir.
Evet Mehmet Akif Ersoy hem bilinçli bir Türk idi, hem de dünya görüşü olarak bugüne kadar bilinenin tam tersine Türkçü bir şair idi. O bu düşüncesi doğrultusunda sadece üç şeyin gerçekleşmesini ülkü edinmiştir:
Vatanın düşman işgalinden kurtulması /
Devletin bağımsızlığı /
Bağımsız devlet içinde; Dürüst- İmanlı- Gayretli ve çalışkan- Fedekâr- Üretken- Huzurlu ve mutlu bir millet olarak tekrar eski ihtişamlı günleri yakaayabilmektir /
İşte Safahat’ı yazışının en büyük sebebi bunun yolunu göstermek ve milletimizi zihnen ve ruhen yarınlara hazırlamaktır.
Hasan Basri Çantay, O’nun Türklükle ilgili inanç ve görüşü hakkında ilginç bir hadiseyi nakleder:
Mehmet Akif Ersoy’un, Milli Mücâdele için halkı ruhen ve zihnen hazırlamak için göstermiş olduğu insan üstü gayretlerinden ötürü, bir dostu Âkif’e “ÜSTAD SİZİ TÜRKÇÜ GÖRÜYORUM” deyince, Akif, fena halde sinirlenir ve büyük bir hiddetle der ki ‘’YA SEN NE ZANNEDİYORSUN Kİ? BEN OLDUM OLASI TÜRK’E HİÇBİR KAVMİN HOROZ OLMASINA TAHAMMÜL EDEMEM’’ (Çantay s.225).
ÂKİF’İN, ANASI VE BABASININ KİMLİKLERİ ORTADADIR.
Âkif’in, o günün şartlarında birleştirici ve kaynaştırıcı maksatla söylemiş olduğu “BEN Kİ EVET ARNAVUDUM” sözünü cımbızla çekilip alarak, O’nun Türk olmasını bir türlü hazmedemeyen soy özürlü etnik çete militanlarına, rahmetli Türkeş’in aşağıdaki sözlerini hatırlatırım, tabii ki içlerinde zerre miskal olsun bir haysiyet ve namus kırıntısı varsa!
MERHUM ALPARSLAN TÜRKEŞ’İN KÜRTLERLE İLGİLİ OLARAK SIK SIK SÖYLEDİĞİ O SÖZ;
“Kürtler ne kadar Kürt ise ben de o kadar Kürdüm. Ben ne kadar Türk isem Kürtler de o kadar Türk’tür, biz et ile tırnak gibiyiz…”
MEHMET AKİF ERSOY’UN ŞİİRLERİNDE BAHSETTİĞİ ECDAD;
Mutlaka ve mutlaka hep Türk’tür /
Vatan; Türk’ün baş olduğu her yerdir /
Medeniyet; Türk’ün başını dik tutacağı kadar gelişmiş olmasıdır /
Akif’in karşı çıktığı kavmiyetçilik; Osmanlı Türkü’nün yönettiği bölgeleri bölmeye kasteden Müslim olsun, gayr-i Müslim olsun bütün yıkıcı ve bölücü unsurların gayretkeşliği ve bunlara destek olanların hainliğidir /
SON OLARAK;
Sıkıştıklarında, şiirlerinden yarım yamalak mısralar okuyarak Akif’e sığındıkları halde, fırsatını bulduklarında ise O’nun yazmış olduğu İstiklâl Marşımızın okullarda okutulmasını kaldırmaya çalışanlara soruyorum;
AKİF ARNAVUT SA, SİZLER NE SİNİZ?
ÇIKIN ORTAYA ERKEKÇE AÇIKLAYIN!
SİZLER KİM OLDUKLARINIZI AÇIKLAMAKTAN KAÇINSANIZ DA, İCRAATLERİNİZ KİMLİKLERİNİZİ FAZLASIYLA AÇIKLIYOR ZATEN!
M. Akif, yazmış olduğu İstiklâl Marşımız için ‘’Türk Ordusu ve Türk Milletine aittir’’ derken, gel gör ki bugün, İstiklâl Marşının sahibi olan ordunun kahraman mensupları; KAFESLERE TIKILARAK, OKYANUS ÖTELERİNE BAYRAM YAPTIRTILDI.
Âkif bir de ‘’yalancıların dininden ve insanlığından şüphe ettiğini’’ söyler.
Âkif’in kastettiği bu yalancıların kimler olduğunu anlayabilmek için; bugünün meydan ve kürsülerinde çok konuşanlara bakmamız yeter sanırım!
Atalarımız, ’’Çok mal haramsız, çok lâf yalansız olmaz demişler’’
27 Aralık 2021
TC Orhan Kiliçoğlu
YORUMLAR