Sosyal medya

Sosyal medya

SOSYAL MEDYADAN
sicakyuva@gmail.com

YENİLSEN DE YENSEN DE TARAFTARIN SENLE / SEN BU SESİ İYİ DİNLE

25 Mart 2023 - 01:26

“Yolda karşıma çıkan üzerinde ‘Edirnekapı’ yazan ilk minibüse atlayıp, çimleri serili vaziyette biz taraftarları bekleyen Karagümrük Stadyumuna giderim” diyordum ki, Hüseyin Movit hocanın eşi Gülten yenge çıkıyor karşıma. Haliç eski başkanı Hüseyin Movit hocanın eşi ‘Bizi de unutma’ der gibi bakınca ikilemde kalıyorum.

Doğru ya Haliç takımı da –tıpkı Karagümrük örneği- şampiyonluğa oynuyor bu yıl.
Haliç kulübünde Kürkçü Yalçın ağabeyden izler ya da fotoğraflar arayacaktım, hatırladım.
Hüseyin Movit hocaya gelirsek arkadaşlar Haliç başkanı olduğu yıllarda bir hayli neşeli ve muzip olan değerli ağabeyim sonraki yıllarda Türkçe ve Dilbilgisi Derslerini aşırı ciddiye alınca –nasıl söylesem-Hababam Sınıfındaki sıfırcı hoca örneği...

Eyüp Dil ve Edebiyat Derneği çalışmaları esnasında ‘ve’ bağlacının küçük harflerle olması gerektiğini, gerektiğinde bu küçük bağlaç yerine daha küçüğü virgül ile devam edilebileceğini de...

Uzatmayalım hikâye olarak kalsın, bu yürüyüş bir tür ahde vefa yürüyüşü olmalı, ‘Stadın ismi ‘Karagümrük’ olmadan ve hatta Osman hocanın teşvikiyle bu üst rakıma çıkıp Kırmızı-Siyahlı formayı giymeden önceki yeşil-beyaz renkleri de resmetmeli’ diyor iç seslerimden biri...

Diğer ses yeşil-beyaz renklere gıcık olanları hatırlatıyor, bir tür yeşil ışık görevi gören 3.ses-Ego olmalı-‘Aldırma deli gönül, Sen şarkılar söyle içinden boş ver’ demekte.

BİR İYİLİĞİ YAPAN DEĞİL İYİLİĞİ GÖREN HATIRLAMALIDIR” demişti Çiçero.
YÜRÜYORUM İÇİMDE

Kırmızı siyahlı renkleri son izlediğim maçlardan biriydi hatırlıyorum. Matbaacılar sitesinden –bu formayı bir zamanlar giydiğini söylüyor-Sakarya Spor fanatiği Erkan Bursalı ‘Birlikte maça gidelim’ diyor, yeşil-beyaz renkleri nedeniyle –Sakarya yerine-Bursa Spor tribünlerinde yer almak istediğimi söylüyorum yüzüne karşı. Onun teklifi daha da ilginç.
Meğer daha da çetrefil bir müsabaka olan Karagümrük-Sakarya Spor müsabakasına davetliymiş.

Erkan dört bir yanı askeri araçlarla çevrili cadde tarafındaki tribüne giremiyor, aynı saatlerde aşağıda Haliç kulübünde beni bekleyenler olabileceğini hatırlayıp, ikinci yarıda kapıların açılacağı saatlere bırakıyorum Randevuyu; Bir tür ‘Dejavu’ bu.
Yıllar, yıllar, evveldi bir farklı şampiyonluk maçında tüm zamanların en pahalı amatör takımı olarak gösterilen Gedik Paşa karşısına çıkmak üzereyiz, tribünler tıklım tıklım dolu.
Meselenin bizi ilgilendiren kısmında olası seyirci baskısı karşısında elimiz ayağımız titriyor-belki de bu yüzden-ayağımıza kadar gelen fırsatı yüzümüze gözümüze bulaştırıyoruz.
Bu ‘şu’ demek oluyor, yapılması daha müşkülatlı olanı yapıp-boş kale yerine-direğin dibine nişanlıyoruz topu...

Kalenin yedi küsur metre, kale direğinin ise... Bu yüzden profesyonel futbolcu olamadığımı söyleyenler var muhitte...

Movit hocanın kulakları çınlasın. Ona göre ben bu güzel yurdum insanlarını –elbette bu güzel pozisyonları-yazmak için gönderilmişim bu dünyaya. Bir tür saç baş yoldurmaya...

“İNSAN KENDİNİ YALNIZCA İNSANDA TANIR” demişti Goethe.
Erhan Çipa

YORUMLAR

  • 0 Yorum