Yavuz Sultan Selim ve Dönemi
25 Nisan 1512’de Yavuz Sultan Selim, babasını devirerek tahtı ele geçirir. Böylesine bir taht değişikliği, Osmanlı tarihinde ilk ve son kez yaşanmaktadır. Ancak bu dönem daha birçok “ilk”e sahne olacak ve Yavuz, Avrupa’nın en güçlü imparatorluğunu Kanuni’ye hazırlayacaktır.
SORULAR VE CEVAPLARI
1 – Yavuz tahta nasıl çıktı?
2 – Yavuz neden kardeşlerinin üzerine yürüdü?
3 – İran Seferi neden yapıldı?
4 – Anadolu’da Türkmen katliamı oldu mu?
5 – Mısır ve Suriye nasıl fethedildi?
6 – Dulkadirli Beyliği’nin önemi nedir?
7 – Yavuz Halifeliği devraldı mı?
8 – Yavuz’un hangi sadrazamı sağ kaldı?
9 – Yavuz Sultan Selim nasıl öldü?
10 – Kanuni’ye nasıl bir miras bıraktı?
1 – Yavuz tahta nasıl çıktı?
II. Bayezid’in 8 oğlu vardı ve bunların 5’i hükümdarın sağlığında ölmüşlerdi. Osmanlı kaynakları bu şehzadelerin sadece öldüğünü belirtip nasıl öldükleri konusunda bir bilgi vermezler. 16. Yüzyıl’da Türkçeden Almancaya çevrilmiş ve daha sonra bazı ilaveler yapılmış olan bir Osmanlı tarihinde, bu konuda ilginç bilgiler bulunmaktadır. ‘Haniwaldanus Anonimi’ olarak bilinen bu tarihin bugün özgün Türkçesi mevcut değildir. Bu yapıta göre nikris hastalığı nedeniyle hareket kabiliyetini kaybeden II. Bayezid’in otoritesi sarsılmaya başlamıştı. Şehzade Mahmud, Mehmed ve Şehinşah babalarına karşı isyan etmişler ve bu yüzden padişah tarafından öldürülmüşlerdi.
Bu bilgi, başka kaynaklarda yer almamaktadır. Ancak sultanın hastalığı ve yaşlılığı nedeniyle saltanatının son yıllarında, şehzade Selim’in isyanından önce, bir huzursuzluk olduğunu ortaya koymaktadır.
Babasının ölümü halinde İstanbul’a bir an evvel gelerek tahtı ele geçirme şansına sahip olmak isteyen şehzade Selim, Rumeli’de bir sancak istemişse de bu isteği kabul edilmemişti.
Ancak padişah, şehzade Ahmed’i yerine geçirip kendisi de saltanattan çekilmek istiyordu. Yeniçeriler ise bu durumu kabul etmemişler, II. Bayezid’in sağlığında başkasını padişah olarak istememişlerdi.
Bu gelişmeler üzerine harekete geçen Selim, Çorlu yakınlarında Karışdıran ovasında babasının karşısına çıktıysa da yapılan muharebeyi kaybetti. Şehzadeler arasında taht mücadelesi daha da şiddetlendi; ama saltanatın kimin olacağı, artık padişahın değil askerin elindeydi.
Selim tekrar Rumeli’ye geldiğinde, askerler tarafından İstanbul’a davet edildi. 25 Nisan 1512’de Selim, yeniçeri ve sipahilerle birlikte Saray’ın önüne geldi. Gürültülere dışarı çıkan padişah, askerin yerini oğluna bırakmasını istemesi üzerine tahtan çekilip Se-lim’in padişahlığını kabul etti.
Tahttan çekildikten sonra, Dimetoka’ya gitmek isteyen II. Bayezid 26 Mayıs’ta yolda öldü. Yavuz’un, babasını zehirlettiği ihtimali oldukça kuvvetlidir. Şehabettin Tekindağ, yaptığı araştırmada, II. Bayezid’in zehirlenerek öldürüldüğü sonucuna varmıştır. Yavuz’un babasını devirerek tahtı ele geçirmesi, bu tür bir taht değişikliğinin Osmanlı tarihindeki ilk ve son örneğidir.
2 – Yavuz neden kardeşlerinin üzerine yürüdü?
Selim’in Ahmed ve Korkud adlarında iki kardeşi ve ayrıca daha önce ölmüş kardeşlerinin oğulları olan 6 yeğeni vardı. Şehzade Ahmed’in de 5 oğlu bulunuyordu. II. Bayezid, oğlu Selim lehine tahttan çekilirken kardeşlerine dokunmaması için ondan söz almıştı. Ahmed, Amasya’da, Korkud ise Manisa’da valiliklerine devam edeceklerdi. Ancak ne Yavuz gibi haşin tabiatlı bir hükümdar kardeşleri sağ iken tahtta huzur içerisinde oturabilir ne de tahta geçmesine ramak kalmışken yeniçerilerin ayaklanmasıyla hükümdarlığı kaybetmiş olan şehzade Ahmed padişahlık iddiasından vazgeçebilirdi.
Şehzade Ahmed, Anadolu’da ve devlet adamları arasında taraftarının fazla olduğunu düşünerek tahtı ele geçirmek üzere harekete geçti. Oğlu Alaeddin Bursa’yı işgal etti. Yavuz, bu gelişme üzerine oğlu Süleyman’ı İstanbul’da bırakarak 70 bin kişilik bir ordu ile şehzade Ahmed’in üzerine yürüdü. Yavuz’un kuvvetleri karşısında tutunamayacağını gören şehzade Ahmed, Malatya tarafına kaçtı.
Bu sırada Yavuz, kendi oğlundan başka hiçbir şehzadeyi sağ bırakmamaya karar vermişti. İlk olarak kardeşleri Alemşah, Şehinşah ve Mahmud’un oğullarını öldürttü. Şehzade Korkud ise Manisa’dan kaçtı; ama Bergama civarında yakalanıp öldürüldü. Şehzade Ahmed’in idamıyla da Yavuz en büyük rakibini ortadan kaldırdı.
Max Fmchtermann kartpostalları dizisinden (Koçbank Yayınları)bir Yavuz Sultan Selim: Mısır’ın fethi (üstte). Yavuz SultanSelim’in Viyana Tarih Müzesi’nde yer alan kılıcı (sol üstte). Yavuz’un tuğrası (altta).
Hünername’den iki minyatür: Yavuz, Nil kıyısında bir timsahı ikiye bölüyor (üstte). Yavuz’un İran Seferi’nden dönüşü (sağ altta).
Ahmed’in hayatta kalan iki oğlundan Murad İran’a, Kasım ise Mısır’a kaçmıştı. Mısır’ın fethi sırasında ele geçirilen Kasım öldürüldü, İran’da sancakbeyliği yapan Murad’ın sonu ise bilinmemektedir.
3 – İran Seferi neden yapıldı?
Yavuz döneminde Safevilerle yapılan mücadele, tarih kitaplarında genellikle Osmanlıİran mücadeleleri ve mezhep çatışması biçiminde ele alındığından olay tam olarak anlaşılamamaktadır. Bu dönemde İran’da kurulmuş olan devlet, bir Türk devletidir. Üstelik bu devleti kuranlar Anadolu’dan kalkıp İran’a gitmiş olan Türkmenlerdir. Sivas, Tokat, Maraş, Antalya gibi bölgelerden kalkarak şeyhlerinin yanında mücadele vermiş olan Anadolu Türkmenleri, sonunda Şah İsmail ile Akkoyunlu Devleti’ni yıkarak Safevi Devleti’ni kurmayı başarmışlardı.
Ancak Anadolu’daki Türkmenlerin tamamı değil bir kısmı İran’a gitmişti. Aşiretlerin bir kısmı Safevi hizmetinde iken geri kalanı Osmanlı toprakları üzerinde yaşıyorlardı. Ama bunlar da Şah İsmail’e taraftardı. Bu durum Osmanlı topraklarını tehdit etmekteydi. Nitekim 1511’de Şah İsmail’in halifelerinden Şahkulu’nun Türkmenlerle başlattığı isyan zorlukla bastırılabilmiştir.
Tufan Gündüz, Çaldıran Savaşı’nı karşılıklı bir mezhep mücadelesinden çok, Safeviler tarafından ortadan kaldırılan Akkoyunlu Devleti’nin topraklarına hakim olma mücadelesi, hatta Safeviler’in İpek Yolu’ndan Anadolu’ya mal akışını durdurmalarının bir neticesi olarak görmenin daha doğru olduğunu belirtmektedir.
Doğu Anadolu’nun çetin coğrafi şartlarında Yavuz’un sert tedbirleriyle ilerleyen Osmanlı kuvvetleri, Çaldıran’da 23 Ağustos 1514’te karşılaştıkları Safevileri ateşli silahlarıyla büyük bir mağlubiyete uğrattılar. Osmanlı, kısa sürede Tebriz ve Azerbaycan’ı ele geçirdi. Şah İsmail eşini ve hazinesini bırakarak kaçtı. Yavuz kışı Karabağ’da geçirip baharda tekrar hareket ederek bütün İran’ı ele geçirmek niyetindeydi. Ancak gerek tabiat şartları, gerekse Safeviler tarafından yıpratılan Osmanlı askerleri yeni bir seferi kabul etmediler ve ayaklanarak padişahı dönmeye mecbur ettiler.
4 – Anadolu’da Türkmen katliamı oldu mu?
Yavuz’un İran seferi sırasında Anadolu’da Şah İsmail’i destekleyen 40 bin Türkmeni öldürttüğü söylenir. Ancak bu bilgi devrin kaynaklarından sadece îdrisi Bitlisi’nin Selim Şahnâmesi’nde yer almaktadır. Yavuz döneminde yazılmış diğer tarih kitaplarında, Türkmenlere yönelik böyle büyük çaplı bir katliama ilişkin bir bilgi bulunmamaktadır.
Yavuz’un bazı Türkmen aşiretlerini sürgüne gönderdiği, bazı Türkmenlerin ise takibata uğratılıp öldürüldükleri anlaşılmaktadır. Ancak sözü edilen 40 bin rakamında bir nüfusun katliamının söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır.
16. Yüzyıl başlarında Anadolu’da Sivas, Tokat gibi kentlerin nüfusunun 3-4 bin kişiden oluştuğu dikkate alındığında, 40 bin rakamının 10-15 kentin tamamen yok edilmesi anlamına geldiği ortadadır.
Yavuz’un Safevilerle mücadelesi üzerine geniş araştırmalarda bulunan Jean- Louis Bacque Grammont, “Padişahın o tarihte 40 bin kişiyi kılıçtan geçirttiği iddiasını doğrulayacak hiçbir kanıtın bulunmadığını” belirtir.
Yine Türkmenler üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Tufan Gündüz, o dönemde bir köyün nüfusunun 10-50 haneden oluştuğunu hesaba katarak, 40 bin kişinin öldürülmesinin, bin ya da 2 bin köyün yok edilmesi demek olacağını belirtip Anadolu’da o tarihte bu kadar büyük bir nüfus eksilmesi olmadığını, Osmanlı vergi sayımlarında böyle bir durumun görülmediğini söyler.
5 – Mısır ve Suriye nasıl fethedildi?
Memlûkler, Cidde’ye çıkan ve Mekke ile Medine’yi tehdit eden Portekizlileri durduramıyorlardı. Hindistan’dan gelen mallar da Portekizliler nedeniyle azalmıştı. Bu durum da Mısır’ın zenginliğinin sona ermesi demekti. Bu yüzden Memlûkler, Fatih ve II. Bayezid’in ilk yıllarında Osmanlı ile ilişkilerini düzeltmişler ve II. Bayezid’in hükümdarlığının sonlarına doğru, Portekizlilere karşı Osmanlı Donanması’nın yardımını almışlardı.
Yavuz’un ilk yıllarında da iki devletin ilişkileri iyi durumdaydı. Ancak Memlûklerin Çaldıran Savaşı’ndan sonra Safevilerle antlaşma yapması ilişkilerin bozulmasına neden oldu. Osmanlı’nın, Maraş ve civarında hüküm süren Dulkadirli Beyliği’ni ortadan kaldırması, durumu daha da gerginleştirdi. Memlûk Hükümdarı Kansu Gavri’nin Dulkadirli Beyliği’nin, son beyi Alaüddevle Bey’in oğluna verilmesini istemesi ve İran üzerine yürüyen Osmanlı ordusuna karşı harekete geçmesi, Yavuz’un hedefini değiştirdi.
24 Ağustos 1517’de Halep yakınlarında Mercidabık’ta meydana gelen savaşta hiç bir varlık gösteremeyip hükümdarlarını kaybeden Memlûk ordusu, büyük bir yenilgiye uğradı ve Suriye Osmanlı’nın eline geçti.
Yavuz, Mısır’da hükümdar seçilen Tumanbay’a, Osmanlı’ya tabi olup vergi vermek şartı ile Gazze’den itibaren Mısır’ı ona bırakmayı teklif etmişse de bu isteği kabul görmemiştir: Memlûkler, Yavuz’un çölü aşmaya cesaret edemeyeceğini düşünüyorlardı. Ancak yağan yağmurların da yardımıyla Osmanlı ordusu Sina Çölü’nü geçti ve Kahire’nin kuzey doğusundaki Reydaniyye sahrasında, 22 Ocak 1517’dekı savaşta Memlûk kuvvetlerini bir kez daha mağlup etti. Ama Tumanbay pes etmedi ve Kahire’de sokak savaşlarıyla Osmanlı’ya karşı koymaya çalıştı.
Suriye ve Mısır’ın ele geçirilmesiyle Osmanlılar Hindistan ticaret yollarının önemli bir kısmına hakim oldular.
6 – Dulkadirli Beyliği’ nin önemi nedir?
Yavuz’un İran, Suriye ve Mısır fetihleri, onun dönemi anlatılırken en fazla üzerinde durulan ve dikkat çekilen konulardır. Ancak bu dönemde, 12 Haziran 1515’deki Turnadağı Savaşı’ndan sonra ele geçirilen Dulkadirli Beyliği üzerinde fazla durulmaz.
Dulkadirli Beyliği’ni yıkan Osmanlı, Çukurova’nın denetimini eline geçirmiş ve Memlûk Devleti ile aralarında tampon olan bu beyliğin ortadan kalkması sonucu Suriye ve Mısır yolu açılmıştır.
Dulkadirliler Anadolu’daki en önemli Türkmen beyliklerinden birisiydi. Maraş, Kadirli, Urfa, Birecik, Kırşehir, Yozgat, Kayseri ve civar bölgeler Dulkadirli Türkmenlerinin yaşadığı sahalardı ve buralarda, büyük oranda Türkmen aşiretleri bulunmaktaydı.
Anadolu’daki Türk nüfusun yüzde 5’inden daha fazlasını, Dulkadir Türkmenleri oluşturmaktaydı. Bugün İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Akdeniz bölgelerinde yaşayan Türklerin önemli bir kısmı, Dulkadirli Türkmenlerinin soyundan gelir.
7 – Yavuz Halifeliği devraldı mı?
Mısır fethedildikten sonra Memlûk himayesinde olan son Abbasi Halifesi III. Mütevekkil Alellah İstanbul’a gönderilmişti. Bu dönemden daha sonraki tarihlerde kaleme alınmış bazı kitaplar, hükümdarın İstanbul’a dönmesinden sonra III. Mütevekkil’in Ayasofya Camii’nde yapılan bir törenle hilafet kılıcını Yavuz’a kuşatarak unvanını ona devrettiğini belirtirler.
Ancak Yavuz dönemine ait tarih kitaplarında halifeliğin bu şekilde devredildiğine dair bir kayıt bulunmamaktadır. Bu rivayet, İmparatorluk 18. Yüzyıl’da askeri açıdan zayıf düştüğü sırada ortaya çıkmıştır. Eski gücünü yitiren Osmanlı imparatorluğu, Halifeliğin manevi nüfuzunu kullanmaya çalışırken; bu rivayetin geriye dönük olarak ortaya çıkarıldığı iddia edilmektedir.
Osmanlı ‘Halife’ unvanını Mısır’ın fethinden önce kullanmıştır. İslam dünyasının en kuvvetli devleti olan ve Hıristiyanlarla savaşın öncüsü sayılan imparatorluk, bu hakkı kendinde görüyordu.
8 – Yavuz’un hangi sadrazamı sağ kaldı?
I.Selim’in 8 yılık hükümdarlığında 6 sadrazamı olmuştur. Bunlardan iki kez görev yapan Hersekzade Ahmed Paşa, ikinci defa azlinden sonra eceliyle ölmüştür. Hersekzade Ahmed Paşa’nın birinci azli, ilginç bir biçimde olmuştur. Veziriazama kızan padişah onu azlettiğini çadırını başına yıkarak göstermiştir.
Sinan Paşa, Mısır’ın fethi sırasında Reydaniyye’de şehit olmuş, son veziriazamı Piri Mehmed Paşa’nın haricindeki üçü ise idam edilmiştir. İlk veziriazamı olan Koca Mustafa Paşa ise şehzade Ahmed taraftarıydı ve ona karşı yapılacak hareketlerde çeşitli bilgileri şehzadeye bildirmiştir. Bunu öğrenen Yavuz, divan toplantısına giren vezirlere hilatlar giydirtirken, veziriazama ise siyah hilat giydirtmiştir. Bu paşanın ölüm emriydi ve cellatlar veziriazamı boğarak öldürmüşlerdir. İdam ettirdiği ikinci veziriazam olan Dukaginoğlu Ahmed Paşa’yi Çaldıran dönüşünde meydana gelen yeniçeri ayaklanmasında rol oynadığı için öldürtmüştür. Veziriazamlığının yanı sıra Mısır valiliğine getirilen Yunus Paşa ise orada yaptığı yolsuzluklar nedeniyle idam edilmiştir.
Tek Türk veziriazamı olan Piri Mehmed Paşa, seleflerinin durumuna düşme ihtimali büyük olduğundan bir gün Yavuz’a “Kendisini ne zaman öldürteceğini” sormuş, Yavuz da bu soruya şakayla karışık, ‘Yerine uygun birisini bulamadığını, bulduğu gün öldürteceğini’ söylemiş. Piri Mehmed Paşa, I. Selim’in ölümünden sonra Kanuni’ye de veziriazamlık yapmıştır. Yavuz bir sıra, 6 ay kadar veziriazam dahi atamamış; devleti doğrudan kendisi idare etmiştir.
9 – Yavuz Selim nasıl öldü?
Yavuz ömrünün son günlerinde Edirne’ye gider. Buraya gitmeden önce sırtında çıkan ‘şirpençe’ isimli bir çıbandan rahatsızdır. Bu çıbanı hamamda sıktırıp, ovdurtması ve ardından Edirne’ye at sırtında gitmeye çalışması, hastalığını iyice artırır. Padişahın hastalığının artması nedeniyle Çorlu yakınlarında babasıyla savaştığı yerde durulmuş ve burada 40 gün kalınmıştı. Yavuz’un hastalığı günden güne ağırlaşmış ve 21 Eylül 1520’yi 22 Eylül’e bağlayan gece vefat etmiştir.
Bir tek oğlu olmasına rağmen ölümü, karışıklık çıkmaması düşüncesiyle, önceki padişahlarda olduğu gibi saklanmıştır.
10 – Kanuni’ye nasıl bir miras “bıraktı?
Osmanlı padişahları içerisinde en şanslı olarak tahta çıkan kişi, Kanuni Sultan Süleyman’dır.
Tek erkek çocuk olduğu için
kardeşleriyle mücadele etmek zorunda kalmadan, babasının kısa sürede oldukça kuvvetlendirip zenginleştirdiği Avrupa’nın en büyük devletinin başına geçmiştir.
Kanuni tahta çıktığında Osmanlı İmparatorluğu arazi, nüfus ve bütçe açısından Avrupa’daki devletlerin her birinden daha büyüktü.
1525/26 yılı Osmanlı bütçesinde, devletin gelirleri 9.5 milyon duka altınıdır. Aynı yıl İspanya’nın gelirleri 9 milyon, Fransa’nınki 5 milyon, Venedik’in ise 4 milyon altındı.
I. Selim, ömrünün son yıllarında tersaneleri genişletip sayılarını da artırarak Osmanlı deniz kuvvetlerini güçlendirmişti. Bunun nedeni, Avrupalılarla yapılan mücadelenin sadece kara kuvvetleriyle başarılamayacağını idrak etmesindendi.
Yavuz’un denizcilik sahasında yaptığı hazırlıklar, Kanuni devrinde denizlerde Avrupalı devletlere karşı kazanılan başarıların alt yapısını hazırlamıştır.
• Selahattin Tansel, Yavuz Sultan Selim, Ankara 1969
• Jean-Louis Bacque Grammont, “XVI. Yüzyılın İlk Yarısında Osmanlılar ve Safeviler”, Prof. Dr. Bekir Kütükoğlu’na Armağan, İstanbul, s. 205-220
• Çağatay Uluçay, “Yavuz Sultan Selim Nasıl Padişah Oldu ?”, Tarih Dergisi, sayı 6-8
• Şehabettin Tekindağ, “II. Bayezit’in Ölümü Meselesi”, Tarih Dergisi, sayı 24 (İstanbul 1970), s. 1-16
• Mustafa Cezar vd., Mufassal Osmanlı Tarihi, II, İstanbul 1958
• Geza Perjes, Mohaç Meydan Muharebesi, çev. Şerif Baştav, Ankara 1988