Ahmet Hakan'dan nefis bir yazı daha

Misafir Yazar fatihten@gmail.com




Galiba savaşacak

Çünkü biliyor ki: “Savaş” devreye girince...

Galeyan gelir.

Hırsızlık, rüşvet, irtikâp iddiaları paranteze alınır.

Mantık savuşur.

Batı tipi bir reformcunun Kuzey Kore tipi bir yasakçıya dönüşmesi meselesi bir süreliğine de olsa gündem dışı olur.

Hamaset büyür.

“Özel değil genel genel... Genel ahlaksızlık...” sözleri unutulur.

“Gık” diyene “Vay, düşmanla işbirliği ha!” diyebilme imkânı elde edilir.

“Yemişim Twitter’ı, Facebook’u, Youtube’u... Vatan elden gidiyor yahu” naraları atılır.

Ayakkabı kutuları rafa kalkar.

Başkalarının çocuklarının hayatları üzerinden efelenmeler, kendisini bayağı bir korkusuz cengâver gibi gösterir.

Kupon arazi peşinde koştuğu belli olmaz.

“Şimdi hukukun sırası mı madam? Biz burada savaş yapıyoruz” cümlesine meşruiyet kazandırılmış olur.

Propagandanın yönü değişir: “Bana oy verirsen Mehmetçik’e oy vermiş gibi olursun” falan denir.



*

Galiba savaşacak.

Üstelik savaşmak için elinde kapı gibi iki seçenek var:

BİR: Esad... İKİ: IŞİD...

Esad’la savaşacak... Esad olmazsa... IŞİD ne güne duruyor? Onunla savaşacak.

Zaten ikisi de sunuyor fıstık gibi gerekçeyi:

Esad savaş uçaklarıyla taciz ediyor.

IŞİD ise Türkiye korumasındaki türbeyi vurmakla tehdit ediyor.

*

Galiba savaşacak.

Çünkü biliyor ki:

Bir türlü sıfırlanamayan şeyleri ancak bir savaş sayesinde sıfırlayabilir.

Çıkacak olan kasetin gümbürtüsünü ancak bir savaş sayesinde bastırabilir.

Dünyadan bunca kopukluğu ancak bir savaş sayesinde telafi edebilir.

Ancak savaş durumunda indirebilir demirden yumruğunu muarızlarının tepesine.

*

Kısacası: Savaşacak ve savaştan kazanacak.

Diyeceksiniz ki: Ama savaşırsa Türkiye kaybeder.

Hukuk kaybedilmiş. 

Emniyet kaybedilmiş. 

Tutarlılık kaybedilmiş. 

Huzur kaybedilmiş. 

İçbarış kaybedilmiş. 

Güven kaybedilmiş. 

Mutluluk kaybedilmiş. 

İstikrar kaybedilmiş. 

İtibar kaybedilmiş.

E biraz da savaştan kaybedilsin, ne olur ki?