Ne taht bakî ne beden
Geri gelmiyor giden
Bilir de insanoğlu
Buna inanmaz neden
"İnna lillahi ve inna ileyhi raciun"
Bugün beni temelden sarsan, silkeleyen bir haberle alabora oldum.
Dostum, sırdaşım, kardeşim, yanında huzur bulduğum bir insan; Tevfik Fikret Cevahiroglu nun vefat haberi beni temelden sarstı.
Erken oldu kardeşim, erken oldu.! Daha doyuracak gariplerimiz, giydirecek fakirlerimiz vardı.!
İnsanlık adına, yarınlar adına konuşulacak güzelliklerimiz vardı.!
Sen ne güzel insandın kardeşim; muhtarlık sürecinde çevremde haberim olup da yedirmediğim, giydirmediğim bir fakir yoksa çoğu senin sayende idi.
Muhtarlığı bıraktıktan sonra ramazan dönemlerini İstanbul'da geçirirdim. Yazın Of'a gittiğimde kuyumcu dükkanına uğrar, "Fikret dostum" derdim; "Ramazanda burada değildim lakin fakirlerim gözlerimin içine bakarlar, nasıl yapacağız bu işi?"
"Ne demek dostum" derdi; "yeme, içme, giyim-kuşam sadece ramazanda değil ki.! Neyi nasıl emredersen yerine getireyim. Giysi mi, para mı, gıda yardımı mi?" Tesbit ettiğim yardım çeşitlerini kime ne verilecekse şifaen veya liste halinde kendisine sunardım. O mübarek insan da eksiksiz telafi ederdi.
İlk tanıştığımız zamanlar idi; Baktım kuyumcu dükkanında marka gömlekler, kazaklar, giysiler. Hepsi de ülkemizin en tanınmış marka kıyafetleri. "Bunlar nedir dostum?" Dedim, "yoksa dükkanı konfeksiyona mı döndürüyorsun? Zaten Of'un mağazalanının yarısı sizin, konfeksiyon mağazanız da var."
"Yok dostum" dedi; "bunlar fakirlerin hakkı, çevrendeki fakirleri tesbit et ve al bunlardan istediğin kadar götür onlara." Öyle de yaptım.
Daha sonra öğrendim ki; mağazalarında hangi türden ürün satılıyor ise o türden hesaplayıp verirdi zekatını.Kuyumcu dükkanında ise altın olarak hesaplar, zekatı altın olarak verirdi.
Dükkanın bir çekmecesinde günlük bir para ayırır, gelen meczup ve garip insanlara sanki borçlu imiş gibi oradan ödeme yapardı.
Bunları niye mi yazdım? Allah'ın huzuruna çıkacak olan dostuma şahitlik yapmak için.
Yoksa biliyorum, sağlığında böyle bir yazı yazmamı istemezdi.
Haccını ifa etmiş, dini vecibelerini yerine getiren gerçek ve samimi müslümandı o. Dükkanına her uğradığımda güler yüzle karşılandım. İzzet-ikram gördüm.
Zaten son zamanlarda Of'a uğramamın nedenlerinden biri O'na uğramak idi.
Ah dostum ah.! Sen de yoksan hiç ayağım çekmez artık 6 yıl Muhtarlar dernek başkanlığını yaptığım Of'u.!
Senin için ne yazayım da sana karşı manevi borcumu ödeyeyim bilemiyorum. "Güçlü" sandıklarımız aciz kalabiliyor bazen;
"Güçlü" sandığım kalemim aciz kaldı.
Kadere bak ki, İstanbul'da oluşum ve seyahate elvermeyen sihhatim yüzünden cenazende bulunmak, hüsn-ü şahadette bulunmak nasip olmadı. Olsun; Yüce Rabbim her yerde mevcut, ben O'na buradan da söyleyeceklerimi söylerim.
Meraklanma dostum; bekle beni, gelirim yakında.!
O ebedi alemde sohbetlerimize bıraktığımız yerden başlar, ebedi devam ederiz. Güle güle dostum, melekler yoldaşın olsun, sahabiler tarafından karşıkanıp peygamber meclisinde haşr-u cem olasın inşallah.
Evlad-i ayline, yakınlarına ve biz sevenlerine sabır dilerim.
Not: Kendim bir yerde saklayıp biriktirmediğim şiirlerimi bir yerlerde dosyalayıp sakladığını söylemiştin, nerededirler acaba?
YORUMLAR