Zaman, zaman”sızım” ve alabildiğine “an”sız.
Şimdilerde su gibi akıp gidiyor her lahza an...
Geçmek bilmeyen yıllardan sayılı günlere...
İç geçiriyorum; her demde bir dem alış bir nefes gibi hatta daha da kısa...
İçimde bir endişe: vakitler...
Duvardaki saat sesi korkumu artırıyor: tik tak, tik tak...
Gitme biraz bekle bir "an"...
Hayat şimdi sonsuz bir başlangıca daha yakın; biraz daha yakın az kaldı...
Hiç vaktim yok inanın hiç...
Ömrümden bir şey anlamadım ömrümden.
Yaklaşmakta olan bir ölümden diyorum; bir şey anlamadım ömürden.
Şimdi bende yıllar ay, aylar gün, günler saat, saatler "an" be an...
Vakit geçiyor, geçmekte olan vakit daha da çabuk geçiyor.
Tükenen... Tükenen... Tükenen; hızla her "an" tükenen avân (zaman).
Hiç vaktim yok hiç, bir bilseniz...
Zamandan şikâyet benimkisi; ne yaşadım ki?
Feveran üstüne feveran...
"An"da takılı kalan meşum bir nefis kemiriyor ruhumu.
Sessiz bir dize peşimizden gelecek; birazdan...
Zamana karşı birkaç adım geriye atmak istiyorum; olur mu?..
Mühlet daralıyor baksana hiç vaktim yok...
Keşke bir "an" olsa, keşke artık kalan bir zaman.
Boşa geçmiş "dem"lerden toparlasak, "aya"ylan.
İkiye çarpsak hayatı; zamanı zamana katsak...
Günler 48 saat, aylar 60 gün olsa olmaz mı?
Güneş hiç batmasa... Ay hep on dördünde…
Bir lahza şelalesinde akan zamanı bekleyen zamansızlığa vardırmamaya; bir deva var mı?.. Gaye zamanda tutunmak mı zamansızlığa varmak mı?
Hatta kum saatini tersine çevirsem biraz zaman akmaz mı?
Zaman zaman birazdan el ayak çekecek "an"dan...
Her nefes alışta bir tükenişin hakikati
Bir soluğun içinde sıkışmış zaman ve insan...
Zamanın yokluğu ve yoktan var edilen zaman...
Çetin asrın çocuklarıydık, daha çetin zamanların büyüyenleri olduk.
Gidiyor benimle birlikte zaman da elimden tutmuş el'an;
Küçük bir çocuk misali başladığımız noktaya doğru.
Sevabıyla günahıyla geçip gidiyor bir ömür; acele acele telaşlan...
Kuşkusuz zor demler, son nefesler, zor sualler...
Ve ahir zaman ağır zaman...
Dursun Ali Bulut
Zaman, zaman”sızım” ve alabildiğine “an”sız.
Şimdilerde su gibi akıp gidiyor her lahza an...
Geçmek bilmeyen yıllardan sayılı günlere...
İç geçiriyorum; her demde bir dem alış bir nefes gibi hatta daha da kısa...
İçimde bir endişe: vakitler...
Duvardaki saat sesi korkumu artırıyor: tik tak, tik tak...
Gitme biraz bekle bir "an"...
Hayat şimdi sonsuz bir başlangıca daha yakın; biraz daha yakın az kaldı...
Hiç vaktim yok inanın hiç...
Ömrümden bir şey anlamadım ömrümden.
Yaklaşmakta olan bir ölümden diyorum; bir şey anlamadım ömürden.
Şimdi bende yıllar ay, aylar gün, günler saat, saatler "an" be an...
Vakit geçiyor, geçmekte olan vakit daha da çabuk geçiyor.
Tükenen... Tükenen... Tükenen; hızla her "an" tükenen avân (zaman).
Hiç vaktim yok hiç, bir bilseniz...
Zamandan şikâyet benimkisi; ne yaşadım ki?
Feveran üstüne feveran...
"An"da takılı kalan meşum bir nefis kemiriyor ruhumu.
Sessiz bir dize peşimizden gelecek; birazdan...
Zamana karşı birkaç adım geriye atmak istiyorum; olur mu?..
Mühlet daralıyor baksana hiç vaktim yok...
Keşke bir "an" olsa, keşke artık kalan bir zaman.
Boşa geçmiş "dem"lerden toparlasak, "aya"ylan.
İkiye çarpsak hayatı; zamanı zamana katsak...
Günler 48 saat, aylar 60 gün olsa olmaz mı?
Güneş hiç batmasa... Ay hep on dördünde…
Bir lahza şelalesinde akan zamanı bekleyen zamansızlığa vardırmamaya; bir deva var mı?.. Gaye zamanda tutunmak mı zamansızlığa varmak mı?
Hatta kum saatini tersine çevirsem biraz zaman akmaz mı?
Zaman zaman birazdan el ayak çekecek "an"dan...
Her nefes alışta bir tükenişin hakikati
Bir soluğun içinde sıkışmış zaman ve insan...
Zamanın yokluğu ve yoktan var edilen zaman...
Çetin asrın çocuklarıydık, daha çetin zamanların büyüyenleri olduk.
Gidiyor benimle birlikte zaman da elimden tutmuş el'an;
Küçük bir çocuk misali başladığımız noktaya doğru.
Sevabıyla günahıyla geçip gidiyor bir ömür; acele acele telaşlan...
Kuşkusuz zor demler, son nefesler, zor sualler...
Ve ahir zaman ağır zaman...
Dursun Ali Bulut
Taşhanpazarı/OF
YORUMLAR