Oflu din alimi Hacı Mahmut Ustaosmanoğlu Efendi'nin vefat haberini duydum.
Eşime sordum; "acaba cenaze Of'ta mi defnedilecek; eğer öyle ise gideyim cenaze merasimine?"
Verdiği cevap; "Yok yahu; Of'ta mi gömülmek ister? O, buradaki bütün yerlerini 'haram' diye terk etmiştir.!
"Nasıl?" Dedim.
Eşim; "Bütün Doğu Karadeniz'de kahırekseriye kızlara babadan miras vermezler. Taa geçmişten beri durum böyle.! O yüzden bu memleketin mallarında tüysüz yetimin hakkı var. Haram yemekten ise yerlerini terk edip gitti."
Bence de en doğrusunu yaptı.
Allah rahmet eylesin...
Gerçekten haram yiyoruz.!
Benim bildiğim mallarımın bir kısmına bir halamın hakkı var(annesinden gelen hak). Kadastro geçerken herhangi bir talepte bulunmadı benden lakin haktır. Eninde sonunda bu hakkı değerini verip ödeyeceğim 2 evladına. Üstelik tabular benim üzerimde olduğu halde. Babamın babasından ise babama bir şey düşmüş değil; dedem mallarını akrabamızdan birine satmıştı, babam o şahıstan parasını verip geri aldı babasının mallarını. O yüzden babamın ayrı Anadan olan ablalarının hakkı yok mallarında.
Fakat daha eskilere gidersek mutlaka mallarımızda hala hakkı vardır benim bilmediğim.
O yüzden babam öleli 22 yıl oldu, O kadar arazi gelirim olmasına rağmen hiç bir faydasını görmedim bu gelirlerin.
Hep bir seneden öbür seneye borçlu devrettim bütçemi.
Oysa çocuklarım İstanbul'da helal-i Minellahtan kazandıkları için kazançlarıyla epey bir şeyler edindiler.
Ve müslümanlık; sadece namaz kılıp oruç tutmak değildir:
Dayılarım da namazını kılıp orucunu tutar lakin tam kırk yıldır domuz eti gibi annemin hakkını yiyorlar. Annemin hem annesinden, hem babasından malı var ve 11 tabuya dayılarımla hissedar.
Ve annem şimdi bakıma muhtaç.! Evet, ben evladı olarak Ona bakmaya mecburum lakin mallarını kardeşleri ve onların çocukları yiyor.! Piyasada dolaşırken de adam gibi dolaşırlar. Tam 11 yıl oldu kadastro geçeli ve annem 11 tabuya hissedar. Bugüne kadar anneme bir kuruş vermedikleri gibi bir kez bile kurbanını kesmediler.
Bu sabah sordum anneme; "anne, bak kardeşlerin mallarını yiyor lakin sana bir kuruş bile verdikleri yok.! Ne diyorsun bu işe"?
Dedi; "haram olsun onlara, burunlarından fitil fitil gelsinler. Ama duurr; merak etme, onların ya Allah bir yerden belalarını verecek, ya bir yerlerden iflas edecekler ve sen de göreceksin".
Ben demiyorum, annem diyor.
Ve dayımın bir oğlu var Halim Özcan. Dünyayı hep para ve mal görüyor. Bütün dünyayı versen ona doymaz; "ayda da bir arsam olsa idi" der.
Piyasada görsen adam yerine koyarlar onu. Çünkü; insanların onunla işi var. Çünkü insanların çayı var ve O, devletin çay fabrikasında müdür yardımcısıdır.
Müdür olmak isterler lakin fabrika yanar kendileri evde yatar. Bir makama talip olurken kendi vasıflarını bakmazlar.
Bu kişi çok korkaktır lakin iyi adam kullanır. Ormanı kırdırıp kendine arazi mi yapmak istiyor, birine der ki; "kardeşim, gel şu ağaçları kes al, ağaçlar senin olsun."
Sonra bana der ki, "gel abi şuraya bir kulübe yapalım ortak. Çay içmeye, piknik yapmaya geliriz." Ben de "yapalım" dedim. Arabamla kar kış demeden her gün kazma kürek ve bütün malzeme yükledim gittim, evimden yeni kerestelerimi götürdüm. Tam baraka şekil alıp selamete çıkınca, "abi sen gel git buraya lakin ortak olamayız, senin torunlarını mı göreceğim karşımda sen öldükten sonra"...
Evet, bu yer açı, orman düşmanı şerefsiz aynen öyle dedi bana.!
Bir de, "burası baba evidir, bize yakışır" dedi.!
Oysa annemin annesinden kalma yerdi ve barakayı yaptığımız yerde bir mezire vardı ve annem evlenmeden babasına çıraklık yapıp babasıyla yapmışlardı mezireyi.
Madem bu sosyal ağda yazılanlar ihbar kabul ediliyor, Evet ihbar ediyorum; orada yıkılan ağaçları Halim Özcan yıktırmıştır ve ihbar değerlendirilirken şahitlik ederim. Açık açık söylüyorum...
Ve annemden kalan yerleri de vası tayin olduğum anda bir vakfa bağışlayacağım...
Böylece annem sağlığında bir lokma yiyemediği yerlerinden öldükten sonra amel defterine işlenerek yararlanır...
YORUMLAR