Abdullah Gözaydın

Abdullah Gözaydın

Fatih'in Demokratik Geleceği
fatihten@gmail.com

TÜRKÇEMİZ ve ZİHİN KARIŞTIRAN MÜDAHALELER

06 Şubat 2014 - 07:37


Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Atatürk'ün kurduğu Türk Dil Kurumu TDK, Türkçemizin doğru konuşulmasına, Yabancılardan gelen yeni kelimelerin Türkçeye kazandırılması konusunda araştırma yapmasına, Hayatımıza yeni giren keşiflerin, örf ve adetlerin, deyimlerin adlandırılmasına katkı sağlamakla görevliyken, TDK sadece Türkçe grameri konusunda faaliyet göstermiş, yayınladığı sözlüklerle Türkçemize hizmet ettiğini sanmıştır.

Bu arada dinimiz İslam nedeniyle dilimize geçen, birçoğu Osmanlı döneminde devşirilerek Türkçeleştirilen Arapça kelimelere savaş açan TDK, Batıdan gelen kelimler konusunda kalemini oynatma ihtiyacı hissetmemiştir.

Geldiğimiz 2012 yılında hatasını anlamış gibi görünün TDK bir dizi önlemler başlatmış lakin çalışmalar bir arpa boyu gidememiştir.

Burada işleyeceğim konu Arapça, Farsçadan dilimize geçen kelimelerin deforme yapılarak, iğdiş edilerek, edepsiz manalar yakıştırılarak topluma kabul ettirilmiş olmalarıdır.

İslam dini gereği vatandaşlarımız Arapça kökenli isimlere tarih boyunca rağbet etmiştir. Bu isimlerin "din" ile bitenleri, bir dönem "tin" alarak nüfus kütüklerine kaydedilmiş ve artık kabul edilmiş olarak görüyoruz.

Mesela; 

Necmeddin, Anlamı; Dinin yıldızı demektir. 

Necmettin, İncirin yıldızı demektir.



Gıyaseddin (Gıyâseddin)

Dinin Yayılmasına Katkıda Bulunan, Dinin Yaygınlaşması için çalışan tebliğci.

Gıyasedtin (Gıyasettin)

İncirin Yayılmasına Katkıda Bulunan.



Saadeddin (Saâdeddin) Dinin Mutluluğu, Dini Kutlu Kılan; İyi Dindar, Dinin Kutlu Kişisi; 

Sabahaddin, Dinin Güzelliği, Güzel Dindar

Salahaddin, Dinine Bağlı, Dindar; 

Sadreddin, Dinin Önderi, Dinin Başı, Dinin İleri Gelen Kişisi, Dinin Kalbi, İyi Dindar, Güzel Dindar, Alim Dindar; 



Bu örnekleri yüzlercesini buraya yazman istemiyoruz, "tin" eki gelen isimler incir anlamı taşır, aslında ismin kökeni olan Arapçada "din" eki şeklinde kullanılmaktadır. Ülkemizde de bu isimlerin kullanılması Arapça ve İslam dini gerekçe gösterilerek kullanılmaktadır. 

 Bir dönem nüfus memurları "kasıtlı, yada kasıtsız" yapmış oldukları kayıt hataları mutlaka düzeltilmesi gerekirken, TDK ve Türkçe gönüllüsü yazar çizer takımı hiçbir sorumluluk hissetmeden anlamı bozuk isimleri "doğru" olarak kabul etmektedirler.

TDK'yı şimdilik boş verelim, Ömrünü Türkçeye adamış, Türkçe gönüllüsü Sayın Hüseyin Movit, Her cumartesi günü saat 11.30-12.30 arası İstanbul Eyüp'te merkezi bulunan DED, Dil ve Edebiyat Derneğinde, Konuşamadığımız Türkçe konulu söyleşide bulunuyor. Bu derslerine zaman zaman bende katılıyorum. Bu hafta yeri geldi bu konuyu tekrar kendisine sorduğumuzda isimlerdeki "tin" ekinin doğru olduğunu savundu. (Nüfus memuru yazmışsa, kanun bunu kabul ediyor, kendisi adını beğenmiyorsa mahkemeye başvursun "din "olarak değiştirsin diyerek olayı meşrulaştırmasını kabul edemediğimden dolayı bu yazıyı yazman mecburiyetinde kaldım.

Bundan sonrasını sayın hocam Hüseyin Movit'e atfen yazıyorum, Bir kelimenin Türkçesi yoksa orijinalini kullanıyoruz, otomobil, radyo, teyp, elektrik, elektronik, telefon, monitör, enerji gibi binlerce batı kökenli kelimeyi yazım olarak olmasa bile telaffuzda olduğu gibi kullanıyoruz, Dilimizi zorlaya, zorlaya. söz konusu Arapça olunca neden manayı bozacak devşirmelere göz yumuyoruz?. Kaldı ki bu Arapça düşmanlığı isimlerle sınırlı değil, birçok önemli kelime manası iğdiş edilmiştir, iğfal edilmiştir.

Aşağıda birçok örneğini verdiğimiz kelimenin anlamını korumak önce TDK'nın ve gönüllü olarak sizlerin görevi değil mi?, Bazı memurların hatasını (Cumhuriyetin ilk yıllarında bu davranışın kasıtlı yapıldığı bilgisi vardır) şimdi doğru kural olarak kabul etmek ne kadar doğrudur?.



Amel: Sözlükte "davranış, hareket, iş, çaba, emek, çalışma ve eylem" anlamlarına gelen "amel"; din dilinde, niyet ve iradeye bağlı olarak yapılan dünya veya âhirette ceza veya mükâfat konusu olan iş, davranış ve bilinçli yapılan fiile denir. Bir iş, fiil ve davranışın amel olabilmesi için iradeli ve bilinçli yapılmış olması gerekir. İrade, kasıt ve bilinç bulunmayan fiil, amel olmaz. Dolayısıyla "amel" fiilden daha özeldir. Her "amel", fiildir ama her "fiil", amel değildir. İnsanın dışındaki diğer canlıların eylemleri fiildir fakat amel değildir. 

Amel;Günümüzde yaygın olarak "ishal" anlamında kullanılmaktadır.

Çelebi; Efendi, nazik ve kibar. Şehir terbiyesi almış okuryazar kimse. Osmanlı devletinin ilk devirlerinde şehzadelere verilen unvan. Musa Çelebi, Süleyman Çelebi. Mevlevi tarikatının başı bu adla anılırdı. 

Çelebi; Günümüzde yayın olarak "Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman çelebi derler" şeklinde kullanılıyor. Bu kelimenin anlamı " Allah'a itaatkar, efendi, nazik, kibar" demektir.

Haraç: Sözlükte "toprağın geliri" anlamına gelen haraç, fıkıhta toprak vergisi demektir Haraç aslen, savaşta fethedilip gayrimüslimlerin elinde bırakılan araziden alınan vergidir 

Ayrıca, Müslüman devletin himayesine giren, askeri himaye alan gayrimüslim devletlerden alınan paraya haraç denilmiştir.



Haraç: Günümüzde haksız olarak, eşkıyalık yöntemleriyle alınan para anlamında kullanılıyor, (Osmanlı devleti Fransa dan sekiz milyon altın "haraç" alıyordu) şeklindeki bir tarih bilgisi, bu nedenle gençlerin "Osmanlı eşkıyalık yapardı" şeklinde algılanmaktadır. (Bu paranın alınış nedenini soruşturan olmuyor maalesef)

Millet Ar. millet, Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus.



Kavim, Ar.- Aralarında töre, dil ve kültür ortaklığı bulunan, boy ve soy bakımından da birbirine bağlı insan topluluğu, budun.



Birbirlerinden bu denli farklı manalar içeren bu iki kelime toplumun her kesiminde karıştırılarak kullanılıyor, Politikacılar, Bürokratlar, Haberciler "Türkler ve Kürtler" kavramını birlikte kullanıyor. Türkler bir millet olmasına rağmen Kürtler bir kavim olduğu halde Millet gibi anlam yükleniyor. Bu kullanım şekli milli birliğimize darbe vuran en büyük etkenlerden birisi olmuştur.

1- Türkler için kavim, ırk anlamı oluşmuş. 2- Kavim olan Kürtlerin millet olduğu anlamı oluşmuştur. 



NÂFİLE

Kuran-ı Kerimde "nafile"

Üstüne üstlük yapılan, Daha fazlasını yapmak, Bağış, hibe, ganimet malı, zorunlu olmaksızın yapılan iş. 

Farz veya vacip namazlar dışında kalan ve Resûlullah (s.a.s)'ın kıldığına dair rivayet bulunan namazlar demektir. 



Türkçe kullanımda "nafile"; yararsız, boşa giden, boş, işe yaramayan. boşu boşuna, boş yere.

Gibi anlamlarda kullanılarak, İslam'ın Sünnet hükümlerini yaşayanlar için olumsuz bir belirleme yapılmaktadır.

Nafile yapıyorsun, Yaptığın iş nafile uğraş, nafile gittim geldim gibi.



Kâmil: Olgun, akıllı, ne dediğini bilen, tekâmül etmiş insandır.

Kamil: Avanak, anlayışı kıt, izahtan yoksun kişilere verilen sıfat olmuş. (Maalesef)

 ESER: Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü "eser" : -Emek sonucu ortaya konan ürün, yapıt:,- Büyük demir çivi. -Arının iğnesi. -Sar'a. -Delilik. -Evlerde kiremit altlarına konulan tahta.

Kökeni Arapça olan Eser kelimesi ne kadar doğru kullanılıyor olsa da yukarıda gördüğümüz şekilde çok farklı anlamda kullanıldığı yerler var. Bir tarafta övünülecek anlama gelirken, diğer tarafta deli, sara hastası anlamında kullanılmaktadır.



Zühtü: Her türlü zevke, nefsi isteğe karşı koyarak kendini ibadete veren.

Zühtü: Kişilerle alay edilmek istendiğinde kullanılan isim.



Oğlan: Erkek çocuğa verilen isim, başına sıfat getirildiğinde hakaret olmaktan çıkan kelime. 

Karaoğlan: yıllarca bu ülkede başbakanlık yapan bir rahmetlinin lakabı, Bizim oğlan, Sizin oğlan, 

Oğlan: Tek başına kullanıldığında garip bir şekilde hakaret kabul ediliyor.



Yavşak; Bit yavrusu, sirke ,Yavşak büyüdü bit oldu, enik büyüdü it oldu. Atasözü: Geveze, yılışık (kimse)

Yavşak; Günümüzde yaygın olarak İbne diye adlandırılan kişileri ifade etmektedir.

DEVAMI HAZIRLANIYOR