BİR RÜYÂ'NIN ANLATTIKLARI.
Artana/Khelai/Hili/Hile/Şile/ḥīlet "kandırma"
Şile :Yunanca metinlerde “Hilea” adıyla geçen kelime,Trabzonlu Ermeni rahip Bijişkyan'a göre Yunanca "dudaklar" kelimesiyle ilişkili olup,Özhan Öztürk'e göre “Pontus Rumcasında” ;
Yunanca /H/ sesinin /Ş/ olarak telaffûzundan dolayı “Şile” olarak telaffûz edilmekteydi.
Ma’lûm olduğu veçhile ḥīlet,kandırma,fiili dudaklar’dan başlar.
Hile/Şile: Albert Einstein’nın "Tanrı zar atmaz" ifâdesi ,tesâdüf/ihtimâl,v.b. işlerin Hakk celle ve alâ hazretlerine isnâd edilemiyeceğinin kendine göre ifâdesidir.Bize,abd’a nisbet edilirse tesadüftür deriz,yâni biz bu illetle ma’lûlüz demektir.Ancak Allahû zül celâl ve’l kemâl hazretlerinin,dilemesi,ef’âli
-Hîle,huddâ,harâmî tâifesini Şilede mukîm gördünüz.Onların reisleri de Şile’nin Cenub-i Garbî râbıtasında olduğu Üsküdâr’da mukimdir.
-Plaj, restorantta seçim toplantısı=Toplantının deniz kıyısında,sâhilde olması selâmet sâhiline ulaşmak, vahdet = birlik berâberlik demek olan tevhide,yâni deryâya kavuşmak demektir.
- akşam yemeğine "RT.’nin daveti ile" çağrılmış olmam.
Cumhûr,reise tâbidir.Cemaat imama tâbidir.O,zâlim olsa da dâvet edince ferden ferd gidilmesi,icâbet gerekir.Nitekim bir imâm münafık olsa biz onun okuduğu ezân-ı Muhammedîye icâbet ederiz,arkasında cemaat oluruz.O’nun hayrı da şerri de kendinedir.
Nitekim gittiniz.Ancak zâlimin lokması yenilmez.“Zâlimin sofrasında doyan da zâlimdir”.Sizin yemek yememeniz fikren ve fiilen işledikleri cürümlere ortak olmadığınız anlamına gelir.
- Davetliler beyaz örtülü masalarda yemek yiyor,aralarında politika tartışıyorlar.
Beyaz masa örtüsü görmek saygın bir hayat yaşanacağına,toplum bireylerinin birbiri ile barış içinde olacağına,sevdiği kişiler ile sıkıntılarını aşacağına, kısa sürede (Birey olarak ve toplum olarak)hayatta uğranılan zararların telâfi edileceğine,işârettir.
Dâvetli tayfasının kendi aralarında politika tartışması;
Hubb u Dünya(Dünya sevgisi), Hubb-u câh (şöhret düşkünlüğü,makam sevgisi ve rütbe hırsı) ve bunlara bağlı ve zorunlu olarak; “Kıyl ü kaal” dir, “Gıybet” dir.Masada yedikleri ise…
Bir kısmınız, bir kısmınızın gıybetini yapmasın. Hiç sizden biriniz, [ ölmüş kardeşinin etini ] yemekten hoşlanır mı? Elbette ondan tiksinirsiniz.( Hucurat sûresi 12.âyet) dir.Allâhû a’lem bissavab .
"Ed-dünya cifetün ve talibuha kilâbun" Dünya bir cifedir(leştir) ve ona Tâlib olanlarda ancak köpeklerdir...Hadîs-i şerîf
- Yemek yemedim,
“Ve men teşebbehe bi kavmin fehüve minhüm. Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, onlardan sayılır.” Hadîs-i şerîf
.Siz yemek yemediniz, hayra alâmettir,müjdedir vesselâm.
- rahatsız oldum karanlık, bahçedeki bir bankta oturdum,
- Yan bankta oturan gençlerle R.T.’nin karşı olduğum politikalarını hakkında konuşurken tartışma çıktı.
Bahçe/Bağçe,Bağ-ı cennet misâli ülkemiz,TÜRKİYEMİZ karanlık bir hüzne müstağrak olmuşluğuna alâmettir.Vatân uğruna cân baş fedâ diyen bir Allah adamı buna üzülmez mi ?
Politika konuşurken tartışma çıktı;
İhtilaf etmek, nizalaşmak değildir. Kur’an-ı Kerim’in hiçbir yerinde “ihtilaf” yasaklanmamış, yerilmemiştir. Aksine “dillerin ve renklerin ihtilafı/farklılığı”, “gece ve gündüzün ihtilafı/farklılığı” Allah’ın âyetlerinden biri olarak takdim edilmiştir. Çünkü ihtilaf, “farklılık”tır. Farklılık eşyanın tabiatında vardır.Her insan Allah’ın yarattığı orijinal bir şaheserdir. Onun bu farklı özelliklerini yok etmeye çalışmak, “yaratılışa müdahaleye” kalkışmak gibidir. Halim selim birini sert mizaçlı yapmaya çalışmak, sert mizaçlı birini halim selim yapmak, fıtratı değiştirme manasına gelmez mi? Niza, “çatışma, birbirine düşme, ötekinin varlığını meşru saymama, onu hedefe koyma, polemik yapma”dır.
Bu kelime, “kanırtarak çekip alma”, “zorla sıyırma”, “soyup alma” anlamlarına gelir.
Zâten soyup alıyorlar.
Demek ki niza, tezini karşıdakine dayatmadır. Özünde bencillik ve zorbalık vardır.
“Allah’a ve O’nun Resulü’ne itaat edin. Ve birbirinizle didişmeyiniz, çekişmeyiniz. Sonra çekingen, korkak ve yılgın hale gelirsiniz. Manevî gücünüz, kamuoyundaki tesiriniz ve itibarınız kaybolur. Maddi gücünüz, kuvvetiniz, devletiniz, liderliğiniz elden gider. [(Başarısız olursunuz, kokunuz / rüzgarınız gider. (size heybet veren) rüzgârınız (kuvvetiniz) gider)”] (Enfal sûresi,46.âyet)
[Rîh, hem “rüzgâr” hem de “koku” anlamına gelir.]
- Bu ara RT. yanıma gelip iki ucu eğirtilmiş bir tatlı çatalı veriyor, Gülümseme ile gidiyor (Hiç konuşmuyoruz)
Bu ara R.T.’nin verdiği çatal "Yağlı-şekerli" herhalde avucum yapış yapış olmuş,
Elimi yıkamak için sahil kenarına gittim, Çeşme bulamadım, Toprak yerde bir su akıntısı gördüm, Elimi yıkadım, Cebimdeki çatalı çıkarıp yıkamak istedim, Çok tuhaf iki ucu eğri çatal dümdüz olmuş, Bu sert çatal cebimde nasıl preslenmiş gibi dümdüz olabilir diye hayret ediyorum.
İki ucu eğrilmiş çatal;
Mâ’lûm olduğu veçhile,yemek fiili için çatalın elle tutulan sapı kullanılır.
Çatalın sapının eğri olması o çatalı tutan el’in Allah’ın râzı olmadığı pek çok haram fiili işlediğine alâmettir.
Çatalın kullanılan ucunun eğrilmesi haram lokma sebebiyledir.
Çatalın tatlı çatalı olması fakat aynı zamanda yağlı olması ise,Dünyâ hayatının haram-helâl ayırmaksızın onlara hoş ve tatlı gösterilmiş olmasıdır.Yağâ da banmış balâ da banmış gibi.
Çatal,muhtelif mâdenlerden yapılır ki serttir.Lâkin bu sert mâdenin eğrilmesi için yüksek ateş,yüksek sıcaklık gerekmektedir.
Duhân/43-47: Doğrusu zakkum ağacı, günaha düşkün olan fâcirin yemeğidir. (O) sıcak suyun kaynadığı gibi karınlarda fokurdayacak olan erimiş mâden misâlidir.
Eğrilme sebebi yukarıda arzedilmeye çalışıldı.Sıfât-ı zemîme ve behîme’den açığa çıkan bilcümle esmâ ef’âl ve âsâr neticesidir.Çatalın size verildikten sonra cebinizde düzelmesi;
Eşkiyâ’nın,kullandığı eşyâ da sâhibi gibidir.Yâni süflîyyat kesbetmiş sâhibinin elinden ona sinmiş gibidir.
Eğrinin eşyâsı da o elde eğrilmiştir.Târih boyunca,sefîh bir harâminin kullandığı hiçbir eşyâ,bırakınız tâzîmi yok olup gitmiştir.Cihân halkı tarafından hatırlanmaz ve anılmaz.
Ancak kerâmet o eşyâyı tutan eldededir.Yâni zât-ı âlinizin cebinde sizin rûhâniyetinizle âdeta dirilmiş ve aslına avdet etmiştir.Eşyâ doğru elde doğrulmuş,hayât bulmuştur.
- R.T.’ye ulaşıp çatalı gösterip Bunun cebimde nasıl düzeldiğini öğrenmek istiyorum, fakat R.T'e ulaşamıyorum.
- Elimi ve çatalı yıkadığım bu suyun temizliğinden şüphelendim, Yeni temiz musluk aramaya başladım. Uyandım.
İsra sûresi 81.âyet :
Ve kul câel hakku ve zehekal batıl, innel batıle kane zehuka.
De ki: "Hakk geldi, Batıl yok oldu. Kuşkusuz ki Batıl yok olmaya mahkumdur.
Ona ulaşamazsınız çünkü,Hakk ile bâtıl arasında bir berzah,bir perde vardır.
Rahmân-19:Merecel bahreyni yeltekıyan.[(Suyu acı ve tatlı) iki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermişdir.]
Rahmân-20:Beynehuma berzehun la yebgıyan.[ Aralarında bir engel var, birbirlerinin sınırını geçip karışmıyorlar.]
Bu Hakkın zuhûru ile bâtılın yok olacağına işârettir.
Temizliği şüpheli olan su ne içilir,ne de âbdest alınır.
Binâen aleyh,necîs olan veyâ öyle oldğu düşünülen su olduğu için kullanılamaz.
Toprakla teyemmüm edilecektir.Bu süreç muayyendir ki azîz ve necip Türk Milleti için geçiş sürecidir.
Sonra daha iyi ve daha güzel günlere,aslına rücu edilecektir vesselâm.
Bakara sûresi-168.âyet:Ya eyyuhen nasu kulu mimma fil ardı halalen tayyiben, ve la tettebiu hutuvatiş şeytan, innehu lekum aduvvun mubin. [Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan şeylerin helal ve Tayyib olanlarından yiyin. Şeytan’ın izinden gitmeyin, çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır.]
Ey benim azîz ve tertemiz olan milletim.!
Rasûl-i zî şân,Nebiyy-i Muhterem,Sallallâhû Aleyhi ve Sellem Efendimiz Hazretlerinin
femm-i muhsîninden Şeref vârid olan bu Hakk kelâmı seni sana söylemektedir,cân kulağını tut,
tefhîm eyle.
-“La yuldağul-muminû min cuhrin vâhidin merrateyni: Mümin bir delikten iki kez ısırılmaz.”
-"Kim bir zâlime yardım ederse, ALLAH o zâlimi ona musallat eder."
Hadîs-i Şerîfleri.
En'âm-129:"işledikleri günahlardan ötürü zalimlerin bir kısmını diğerinin üzerine musallat ederiz"
Vallâhu yekûlul hakka ve huve yehdîs sebîl,
Bâkî selâmullâhi aleyküm,dâimen ve ebedâ.
Hâdimu’l hudemâ,hâk-i pây-i fukarâ
M.Gökhan TÜMAY
İzmir.
İsrâ-60: Hani biz sana, ‘Şübhesiz Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır’ demiştik, hatırla! Sana gösterdiğimiz o rüyayı (temâşâyı) ve Kur’an’da lânetlenen ağacı ancak insanlar için bir sınanma vesilesi kıldık.
Sâffat-62-68:Muhakkak ki biz onu zalimler için bir imtihan vesilesi kıldık. Şüphesiz ki o (ağaç=zakkum), çılgın ateşin dibinde çıkacaktır onlar (cehennem ehli) ondan yiyecekler ve onunla karınlarını dolduracaklardır
Duhân-43-47: Doğrusu zakkum ağacı, günaha düşkün olan fâcirin yemeğidir. (O) sıcak suyun kaynadığı gibi karınlarda fokurdayacak olan erimiş mâden misâlidir.
Bakara Sûresi -11: “Onlara ‘yeryüzünde fesat çıkarmayın’ denildiği zaman, ‘biz ancak ıslah edicileriz’ derler. Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir.”
Rüyanın görülme tarihi 13 Temmuz 2022 günü Sabaha doğru
YORUMLAR