Misafir Yazar

Misafir Yazar

Alıntı makaleler
fatihten@gmail.com

1447 ve Roma patriklerinin siyasi durumu

27 Nisan 2018 - 11:45

FETİH ÖNCESİNDE BİZANS VE PAPALIK İLİŞKİLERİ

İstanbul'un Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet Han tarafından "Feth" edilmesi (29 Mayıs 1453) hiç kuşkusuz Hıristiyanlık aleminde derin izler bırakmıştır. Bu derin izler nelerdir bunlara girmeyeceğim. Bu tebliğimin konusu "Feth" olayının kendisi değil, "Feth" öncesinde Katolik ve Ortodoks Kiliseleri'nin arasındaki ilişkilerdir; bu kiliselerin karşılıklı konuşlanış tarzlarıdır.

Bilindiği üzere 1054 yılında Konstantinopel ve Roma Kiliseleri birbirlerinden kopmuşlar ve karşılıklı "Aforoz" suçlamaları ile yollarını ayırmışlardı. Daha sonra 1204'de Papalık 3. Innocent'in dolaylı katkılarıyla 4. Haçlı Seferi'nin Konstantinopel'i "Zapt" etmesini sağladı ve burada Fransız soylusu Flanderli Baudin Bizans İmparatoru 5. Alexius'u devirerek kendisini Latin imparatoru ilan etti. Haçlılar Bizans imparatorluğu'nun taşınır ve taşınmaz mülklerini yağma ettiler. En büyük payı ise Venedikliler ele geçirdiler. Hıristiyan aleminde üstün durumda olan Bizans Uygarlığı işte ilk kez Avrupalı bu soyluların "Vandalizm'i ile yağmalandı ve yıkıldı.(2) Latinler, Konstantinopel'de kurdukları bu İmparatorluğa "Romanya" adını verdiler.

Konstantinopel'de 1282 yılına kadar süren Latin egemenliği bu yıl içinde 8. Mitchell Paleolog'un yönlendiriciliğinde yeniden Bizans Imparatorları'nın eline geçti. İlginçtir ki, Bizans işte bu tarihten sonra bu Hanedan'ın yönetiminde 150 yıl süreyle Avrupalı ve Akdenizli devletlerin en güçlüsü haline geldi, uluslararası siyaseti belirleyen bir devlet oldu.(3) Ortodoks Kilisesi'nin Hıristiyanlık alemindeki yerini ve egemenliğini yeniden sağlamlaştırdı.

Ortodoks Kilisesi ile Roma Kilisesi arasında akaid açısından olduğu gibi (Filioque sorunu)(4) siyasi planda da bir yapılanış ve yönetim Farklılığı vardır. Konstantinopel'de Kilise, İmparatorun yönlendiriciliğindeyken (Cezaropapizm) Roma Kilisesi kendisini imparatorların üstünde bir güç olarak görmüştür. Papaların nezdinde İmparatorlar, Kilisenin silahlı koruyucuları olmaktan öte anlam taşımıyorlardı.

1400'lü yıllarda Papalık "Büyük Konsiller Dönemi" diye bilinen ve 1389-1447 yıllarını kapsayan çok çalkantılı bir yapı içine sürüklenmişti. Öte yandan Bizans toprakları Osmanlıların etki alanı içine girmişti. Bizans imparatoru 5. John Paleolog, henüz 1368'de Papa 5. Urban'a başvurarak bu konuda önlemler alabilmek için Batı Hıristiyan aleminin desteğine gereksinim duyduğunu belirtmişti Fakat Papalık bu isteği dikkate bile almamıştı, Alması da beklenemezdi çünkü Papalık kendi içinde bölünmüştü. Bu bölünme daha sonra 1386'da rakip iki Papa, iki Papalık merkezi, iki Kardinal Koleji (Senato) ve iki farklı "Canonic" yönetim anlayışı olarak ortaya çıktı, Avrupalı Kralların bir kısmı bir Papayı (7. Clement) diğerleri de öbür Papayı (6. Urban) destekliyorlardı. İşte bu karışık dönemde Kardinaller bir çıkış yolu olarak yeni bir Fikir attılar ortaya. Bunlara göre Papa ile İmparatorlar arasındaki çekişmelere bir son verilmeli ve Papalar, Kardinallerden ve Piskoposlarla diğer önde gelen din adamlarından oluşturdukları "Büyük Konsil" kararlarına bağlı olmalıydılar. Diğer bir anlatımla Papalar, imparatorların (veya tersi) değil doğrudan doğruya Konsil kararlarının emrinde olacaklardı.

Bu Konsil tartışmaları 1447'ye kadar sürdü. Bu yıl içinde kavga bitti ve Papalar yeniden tüm yetkileri kendi ellerinde topladılar. 1434'de Bizans İmparatoru artık iyice artan Türk tehdidine dikkat çekmek için Papalığı bir kez daha uyarmak ihtiyacını hissetti. Bu amaçla Papayla görüşmek istedi Fakat Papa kendisini tam üç yıl kabul etmedi. Nihayet 1437'de Papa 4. Cugenius (1431-47) Avignon'da bir Konsil topladı. Bu Konsil'den Türklere karşı yeni bir Haçlı Seferinin düzenlenmesi kararı çıktı. 1444'de bu Haçlı Ordusu Macar Jan Hunyadi yönetiminde Balkanlarda ilerlemeye başladı. Nedir ki Sultan Murat Han Varna'da bu orduyu yok etti. Papanın temsilcisi Kardinal Cesarini de bu savaşta öldü. Papalık bu tarihten sonra Osmanlı'ya bir daha saldırmama kararını aldı.

1447 1453 Yıllarında Kiliseler arasında yaşanılan olaylar İstanbul'un "Fethi'ni doğru biçimde anlayabilmek ve yorumlayabilmek için çok önemlidir kanısındayım.

1447'de Eugenius ölünce yerine Liguryalı yoksul bir hekimin oğlu olan Tomasso Parentucelli, 5. Nicholas adını alarak Papa seçildi. (1447-1455). papa 5. Nicholas. özellikle Kilise hukuku konusunda uzman bir din adamıydı. Bu avantajını kullanarak siyasi hayatta da başarılı oldu. Kilisenin tüm yetkilerinin ve gücünün yeniden Papalara geçtiğini kanıtlamak için bir imparatora taç giydirmesi gerekiyordu. Bu Fırat Konstantinopel'in "Feth"inden bir yıl önce 1452'de önüne geldi. Habsburg Hanedanı'nın başına Frederick geçince onu taç giymeye ik-ı etti ve gösterişli bir törenle bunu gerçekleştirdi. Nedir ki bu Alman imparatorları için tarihteki en son taçlandırma töreni oldu. Frederick'ten sonra hiçbir Alman imparatoru Papanın elinden taç giymek istemedi. 5. Nicholas komşusu ve bazen de Kilisenin rakibi olan Napoli Kralı Aragon'lu Alfons ve Milano'lu Sforza ile de iyi diplomatik ilişkiler kurdu, Papalığı bu atak kralların tehdidinden arındırdı.

5. Nicholas, Bizans'ın Türk tehdidi altında olmasına hiç önem vermedi. Bizans'ın maddi destek isteklerine yanıt bile vermezken Roma'ya 50 yeni kilise inşa ettirdi. Ünlü mimar Leo Battista Alberti'yi Vatikan ve çevresini yeniden düzenlemekle görevlendirdi, bu çevre düzenlemesi için o günün ölçüleriyle bir servet harcadı. Bütün bunları yaparken hiçbir vergi de koymadı. Birkaç yıl sonra da bu kez Papalık kütüphanesini yeniden düzenletti ve sırf bu iş için 30.000 Duka altını ödemekten kaçınmadı.

Ünlü Lorenzo Valla olayı onun döneminde yaşandı. Valla, Konstantin'in vasiyeti adlı en önemli Papalık belgesinin gerçekte Papalık Tarafından dünyaya yutturulmuş bir sahtekarlık olduğunu onun yüzüne karşı söyledi ve tüm Hıristiyanlık alemini karıştırdı. (5) Hümanist Papaların ilki olarak tanınan 5. Nicholas, Bizans'a hiç yardım etmemesine rağmen Bizans asıllı Kardinal Bessarion tarafından bir suikaste kurban gitmekten kurtarıldı. Stefano Porcaro adlı bir şövalye Papa'yı öldürmek istedi Fakat Bessarion bu komployu son anda önledi, ilginçtir ki bu hümanist Papa, Porcaro'yu af etmektense işkenceyle öldürülmesini istedi.

1447-1453 yılları arasında, Gaston Deschamps'ın dediği gibi, 5. Niholas Bizans'a ve Kilisesine bazı "gerçekleştiremeyeceğini bildiği vaatler vermekten başka hiçbir şey yapmadı".

5. Nicholas, 1447 ve 1448'de Bizans'ta ortaya çıkan ve binlerce kişinin ölmesine neden olan salgın hastalıklarla mücadele konusunda da kılını bile kıpırdatmamıştı. Bizans salgın hastalıktan kırılırken Papa Roma'ya yeni kiliseler yaptırmakla meşguldü. Salgın hastalıklar, siyasal istikrarsızlık, yolsuzluk ve yoksulluk nedeniyle 1453'e gelindiğinde Bizans terk edilmiş bir "Site Devleti" görünümünü almıştı. Binlerce Bizanslı Balkanlar üzerinden ya Rusya'ya ya da Sırbistan ve İtalya'ya göç etmişti. Bizanslı tarihçilere göre şehirde 96.000'i Bizanslı, 50.000'i köle 146.000 kişi kalmıştı.

1447-53 yılları arasında Bizans'ta Kilise tüm gelirlerinden yoksun hale gelmişti. Balkanlar'ın Osmanlı tarafından zapt edilmiş olması Kilise mal varlığının ve gelirlerinin (Pronoia) kaybına yol açmıştı. Bizans hazinesi de aynı şekilde gelirsiz kalmıştı. Bizans'ta imparatorla Kiliseyi ayrı düşünmek mümkün değildi. 1453'de "Feth" gerçekleşince Patrik Antoine, Grand Duc Valisi Dimitreiviç'e yazdığı mektupta, "artık İmparatorumuz yok. bundan sonra ikimize tek Kilise kaldı" demişti.

1448'de (31 6kim) İmparator 8. John öldü. Çocuğu olmadığı için yerine anne bir kardeşi Makedon asıllı Konstantin Drageses 11. Konstantin adıyla imparator oldu (6 Ocak 1449). Bizans'taki bu değişiklikten iki yıl sonra 2. Murat Han, Şubat 1451de öldü, oğlu 2. Mehmet Han tahta geçti. 11. Konstantin artık iyice hissedilen Türk tehdidinden kurtulmak ve Papanın gönlünü kazanabilmek için çok tehlikeli bir riski göze almak zorunda kaldı. 12 Aralık 1452'de fetihten beş ay önce Ortodoksluğun kalesi Aya Sofya'da Roma Kilisesi'nin dini ayin düzenlemesine izin verdi. Ortodoksluğun kalbinde Katolik ayini yapılması tüm Ortodoks aleminde soğuk duş etkisi yaptı. Suna rağmen İmparator istediği yardımı alamadı, Papa 5. Nicholas bu diyalog çağrısına hiç ilgi göstermedi. İşte bu olaydan sonra tarihçi Dukas'ın belirttiği gibi halk sokaklara dökülerek, "Papaların mor şalını (Latin mitrası) görmektense Bizans'ta Türk türbanını görmeyi yeğleriz" diye bağırmaya başladı.

7 Nisan 1453'te başlayan Osmanlı saldırıları 29 Mayıs'ta Konstantinopel'in 2. Mehmet tarafından ele geçirilmesiyle sonuçlandı. Osmanlı'nın genç sultanı Fatih unvanını hak edecek bir siyaset uygulamış ve düşmanının içinde bulunduğu koşullara dair tüm verileri özel istihbarat birimleri aracılığıyla elde etmişti. (9) Fatih tam bir siyasi denge, strateji ve hesap adamıydı. Her adımını düşünerek ve planlayarak atmıştı. Bizans'la Vatikan arasındaki anlaşmazlıklardan sonuna kadar yararlanmıştı. Dikkatli ve isabetli hamlelerinin meyvasını da toplamayı bildi. 324 yılında 1. Konstantin'le başlayan ve 1453'de 11. Konstantin'le sona eren ve tam 94 İmparator tanıyan Bizans, Fatih'in oldu. İlginçtir ki Bizans'ı 60 yıl gibi kısa bir sürede Latinlerin elinden kurtarmayı başaran Bizanslılar aradan yaklaşık 550 yıl geçmiş olmasına rağmen Türklerden geri alamamışlardır. Bu başarı bizden çok doğrudan doğruya Fatih'in "Dinler Stratejisine bağlıdır. İstanbul'da Türk türbanını Papalığın mitrasına tercih eden Ortodokslar hiç pişman olmadılar. Fatih Latinlerin yaptıkları gibi Ortodoksluğu yok etmek isteseydi, ederdi. Ama o tarihten ders almasını bilen "Bilge" bir devlet adamıydı. Latinlerin yaptıklarının tam tersini uyguladı. Eğer Ortodoks Kilisesi bugün varsa varlığını Fatih Sultan Mehmet Han'a borçludur.

Kaynakça

Kitap: VATİKAN VE TAPINAK ŞÖVALYELERİ

Yazar: AYTUNÇ ALTINDAL