Behlül Dane

Behlül Dane

Bu Hayatı Neyleyim, Bana Seni Gerek Seni...
balatfener@gmail.com

Türkiye Nasıl parçalanır?

29 Eylül 2017 - 04:28

Türkiye NATO ülkesidir, Toprakları nato güvencesindedir. Nato içi savaş olmaz, Dışarıdan bir saldırı olursa Savunma bütün Nato güçleri tarafından yapılır.



Şimdi Ortadoğuda İsrail-ABD endeksli Kürt devleti kuruluyor, Referandum sırasında olası Kürdistan topraklarını gösteren haritalar ilan ediliyor. Bu haritalarda dört parçalı bir Kürdistan söz konusu, Doğu Kürdistan İran, Merkezi Kürdistan Irak, Batı Kürdistan Suriye ve Kuzey Kürdistan Türkiye topraklarında çizilmiş.

Diğerleri nasıl olur bilmem de Türkiyeden toprak alınıp Kürdistan yapılmasının imkanı yok.





Ancak 2009 Yılındaki Hükümetin NATO ve AB parlementosundan imzalayarak aldığı "İkiz yasalar" Serf Determinasyon (Milletlerin kendi kaderini tayin hakkı) gereği bir referandum yapılır, Bu referandumda ülkenin bir bölümü üzerinde BM, NATO, AB'nin millet olarak kabul ettiği bir zümre bağımsızlık kazanabilir. 

Referandumla bağımsızlık kazanan coğrafyadaki yönetim dilediği ülke ile birleşebilir.  Bu fazla mümkün görülmüyor, Türkiyedeki Kürtlerin kahhar çoğunluğu böyle bir ayrışmayı kabul etmediği için Şimdilik özerklik isteyen HDP'ye oy vermiyor.



Diyarbakır belediye başkanı Osman Baydemir bazı yerel seçimlerde Bu seçim özerkliğimiz için referandumdur ilanları yapmış, Yandaş batılı ülkeleri Gözlemci olarak davet etmişti. Diledikleri oranda oy alamadıkları için söz konusu hain plan uygulanamamıştı.

Birde bu yöntem denenebilir

Diğer bir plan Kuzey Irakta sözde gerçekleştirilen, Türkmenlerin ve Arapların sandığı boykot ettiği, Kimilerinin can güvenliği olmadığı için sandığa gidemediği Sözde Referandum ile bağımsız bir Kürdistan kurulduğunu farzedelim.

Bu Bağımsız Kürdistanı "BM ve diğer ülkeler tanıdığında" Bu bağımsız Kürdistan kendi parlementosu kararı ile (Hatay gibi) Referandum yaparak Türkiye'ye ilhak olabilir, Türk yöneticiler Kuzey Irak petrollerine kavuşuyoruz gibi zafer naraları atabilirler.

Türkiye içinde Özerk bölge olarak varlığını koruyan Kürdistan, Güneydoğu halkları üzerinde etki yaparak yanına çekebilir ve Bir müddet sonra Türkiye'ye ilhak olan bu Kürdistan yeni bir referandum ile Türkiyeden ayrılabilir. NATO ve AB bu konuda hiçbir yaptırım engelleme yapamaz, Çünkü bu ayrılış Türkiyenin iç sorunudur.

Birde Türkiye NATO ve AB'den ayrılırsa "Serf Determinasyon gereği" Türkiyede bağımsızlık isteyen halkarın yardım çağrısı ile, Türkiye işgal edilebilir, İşgal sonrası Türkiyede yeni etnik devletçikler kurulabilir.



Bizim en büyük hatamız Ecevit-Bahçeli hükümetinin bu ikiz yasaları imzalaması, 2003 Yılında Ak parti tarafından TBMM'inden geçirilmesi olmuştur.

Halbuki mevcut anayasamız Üniter devlet olduğumuzu, Bölünmemizin kabul edilemez olduğunu beyan ettiği halde bu iki hükümet ikiz yasaları nasıl kabul etmiştir bilemiyoruz.  

Bu ülkede anayasanın güvencesi birçok kuruluş var hiç kimse, Muhalefet dahil bu konuda tek kelime söylememiştir, Biz bile  yıllar sonra Diyarbakır belediye başkanı Osman Baydemirin ikiz yasalardan referandum hakkından bahsetmesi ile haberimiz olmuştur.



Bu gün hala bu ikiz yasaların ne menem bir şey olduğunu bilen politikacı, Hukukçu yok denecek kadar azdır. ne hikmetse bu konuda tek söz etmemekte adeta diretiyor.

Halkımızın bilmesi gereken ikiz yasalar serf determinasyon TIKLAYINIZ 



İKİZ YASALAR BUGÜNLER İÇİNMİ YASALAŞTIRILDI TIKLAYINIZ

Behiç KILIÇ

İkiz yasalar 2

Değerli okurlar... 

Eğer okumadıysanız dünkü yazımı okuyarak bu yazıyı okumaya devam etmenizi diliyorum. Özetle şunu yazmıştım. "Birleşmiş Milletler' in Siyasi Ve Medeni Haklar Uluslararası Sözleşmesi ile Kopenhag Kriterleri altına kayıtsız şartsız atılan imzalar Türkiye Cumhuriyeti Devleti' ni darbeleyecek niteliklere sahiptir." 

Birleşmiş Milletler sözleşmesi 1976 yılından bu yana Türkiye' nin elinde bulunuyordu. Bu karar 2000 yılının 15 Ağustos günü Türk hükümeti adına imzalandı. Kim imzaladı ?..Türkiye' nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Volkan Vural...

Volkan Vural; Mesut Yılmaz' a yakınlığı ile bilinen bir diplomattır. O zaman bulunduğu göreve de, Yılmaz' ın kontenjanından atanmıştı.. Bu diplomat, Mesut Yılmaz' ın Avrupa Birliği' nden sorumlu başbakan yardımcısı olarak kabineye girmesinden sonra, gene Yılmaz' ın isteği ile Avrupa Birliği işleri ile ilgili genel sekreterliğe getirildi..

Şimdi garipliklere bakalım...

Volkan Vural' ın ,2000 yılı Ağustos'unda imzaladığı "sözleşme" ye Başbakan ve Dışişleri Bakanı, günün moda deyimi ile "Fransız" kalmışlar. Yani imza ile ilgileri bulunmadığı bir tavır içerisindeler!.. Peki Bay Büyükelçi imzayı nasıl atmış?.. Sadece yetki belgesi ve talimatla!.. Talimatı kim vermiş?.. Dışişleri "vermediğini"söylüyor!.. Kim vermiş acaba, Mesut Yılmaz' a çok yakın olan Volkan Vural' a talimatı ?!. 

O yaz Volkan Vural' ın Ege'deki "Mavi Yolculuk" ları dikkat çekicidir..!Bir kısım iş adamları, siyasiler ve köşe yazarları ile ne muhabbetler yapıldı dersiniz?.. O tekne gezilerine katılan köşe yazarlarının yazıları, 2000 Ağustos' u öncesi ve sonrası Türk Milletine, Birleşmiş Milletler sözleşmesini övme ve telkinle doludur..

Peki bu "imza" bölücü çete tarafından nasıl yorumlandı bilmek ister misiniz?. 

"Türkiye'nin BM firariliği sona erdi " 

Eşkiya çetesinin yayın organı, etekleri zil çala çala, Volkan Vural' ın attığı imzayı alkışladı ve şunları yazdı..(... Türkiye, AB sürecinde ilk önemli adımını, İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu' nca hazırlanarak Başbakan Bülent Ecevit' e sunulan ''yol haritası'' taslağında, 2001 yılı sonuna kadar onaylanması öngörülen BM' nin ''ikiz sözleşmelerine'' imza koydu. 1966 yılında dünya devletlerinin imzasına açılan ve Türkiye' nin sürekli imzalamaktan kaçındığı, "BM Bireysel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi" ile "BM Ekonomik ve Sosyal, Kültürel Haklar Sözleşmesi", önceki gün sabah saatlerinde, ABD' de Türkiye' nin BM Daimi Temsilcisi Volkan Vural tarafından imzalandı. Vural, imza töreninden sonra yaptığı açıklamada, "Türkiye' nin Avrupa bazında imzaladığı sözleşmelerin, tanıdığı haklar bakımından daha ileri, uygulama açısından ise daha bağlayıcı olduklarını" söyledi. Büyükelçi Vural, "Bu gecikmiş bir imzadır. Ancak Türkiye' nin insan haklarına verdiği önemi gösterme açısından önem taşımaktadır. Kişisel olarak, bu sözleşmeleri imzalamış olmaktan mutluluk duyuyorum" diye konuştu. 

Neler getiriyor 

AB üyesi ülkelerin tümünün taraf olduğu sözleşmeler, Türkiye dışında tüm aday ülkelerce imzalanmıştı. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi' ni ayrıntılandıran ve tamamlandıran ikiz sözleşmeler, Türkiye için ciddi yükümlülükleri gündeme getiriyor. 

Bunlar ana başlıkları ile şöyle: 

- Kürtlere self-determinasyon yolu: BM sözleşmelerinin 1. maddesinde ''Tüm halklar self-determinasyon hakkına sahiptir. Bu hak ile siyasal statülerini ve ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerini serbestçe tayin edebilirler" ifadesi yer alıyor. 

3. madde sözleşmeye taraf olan devletlerin, "halkların self-determinasyon hakkının gerçekleşmesi için destek sağlanmasını" öngörüyor. Sözleşmelerde yer alan ''halk'' kavramı üzerinde sözleşmeye taraf ülkeler arasında ortak bir hukuki tanım bulunmuyor. Bu tanım ve hakkın içeriği, zaman içerisinde ideolojik ve siyasi güçlere göre değişebiliyor. 

Önceki senelerde, ''bağımsızlık ya da özerklik'' anlamı taşıyan 'self-determinasyon' ilkesinin, bugün uluslararası hukukta halkların kendi kültürel kimliğini belirleme hakkı anlamı kazandığını vurgulayan kimi uzmanlar, Türkiye' nin bu sözleşmeleri imzalayarak, ''Kürtlerin kültürel haklarını'' otomatikman tanımış olacağını vurguluyorlar. 

- Azınlık haklarına BM güvencesi: Sözleşmeleri imzalayan devletler, azınlıkların ekonomik siyasal ve kültürel haklarını tanıma yükümlülüğü altına giriyor. BM Bireysel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi' nin 27. maddesi, ''Etnik, dinsel ve dilsel azınlıkların bulunduğu ülkelerde, bu azınlıklara mensup bireylerin, kendi gruplarındaki diğer üyeler ile birlikte kendi kültürlerini yaşama, kendi dillerini konuşma ve kendi dinsel ibadetlerini gerçekleştirme hakları engellenemez'' hükmünü taşıyor. 

Sözleşme, düşünceyi ifade ve her türlü araç ile yayma özgürlüğünün hiçbir şekilde kısıtlanamayacağını hükme bağlıyor. Sözleşme, mahkeme önünde ifade veren yurttaşların kendi durumlarını anlatma konusunda sıkıntı çekmeleri durumunda kendi ana dillerinde tercüman aracılığıyla ifade vermelerini öngörüyor. 

- İdam mahkumlarına ceza hafifletme : Bireysel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nin 6. maddesi, her insanın doğuştan yaşam hakkına sahip olduğunu vurguluyor. Taraf ülkelere ölüm cezasının kaldırılması yönünde yol gösteren BM, ölüm cezanın sürdüğü ülkeler için bu kararın yalnızca çok ciddi suçlar için verilmesini öngörüyor. BM sözleşmesi, mahkumun cezasının hafifletilmesi veya uygulanmamasını talep etme hakkını güvence altına alıyor.

-OHAL ilanına kısıtlama: BM Bireysel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi, olağanüstü hal durumunda, temel hak kısıtlamalarına sınırlamalar getiriyor. Olağanüstü hal uygulamasının ırk, dil, din temelli ayrımcılığa neden olacak şekilde uygulanmaması güvence altına alınıyor. Türkiye, sözleşmenin 3. maddesiyle insan haklarını ihlal eden görevlileri etkin şekilde cezalandırmayı, mağdurlara ise tazminat ödemeyi kabul ediyor. Türkiye ayrıca keyfi gözaltı uygulamalarına karşı taahütte bulunuyor. BM bünyesinde sözleşmelerde öngörülen koşulların denetimi ve ihlaller durumunda yaptırım için etkin bir mekanizma bulunmuyor. Ancak AB ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), üye ülkelerin altına imza koyduğu bu sözleşmeleri referans alıyor. Sözleşmeler, bireylerin ya da Kürt kökenli yurttaşların haklarının verilmediği gerekçesiyle, AİHM' e ''kollektif'' başvuruda bulunma ve AİHM' in sözleşmelerin getirdiği yükümlülük nedeniyle Türkiye' nin cezalandırılmasının yolunu açıyor. BM' nin Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi ise, İnsan Hakları Bildirgesi'nde yalnız 6 maddeye sığdırılmış olan ekonomik, sosyal ve kültürel hakları daha geniş ve ayrıntılı olarak ele alıyor. Sözleşme ile güvence altına alınan haklar arasında başlıcaları; yaşama hakkı, sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı, eğitim hakkı, sosyal güvenlik hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü, adil yargılanma hakkı, sendika kurma hakkı, kültürel hayattan yararlanma hakkı, insanca yaşamın sağlanması hakkı, ailenin korunması ve çocuk hakları olarak sıralanıyor. Bu hakların gerçekleştirilmesini denetleme amacıyla özel denetim organı kurulmazken, az gelişmiş ülkelerin aşamalı olarak ve kendi olanakları ölçüsünde bu hakları yaşama geçirmeleri öngörülüyor. 

Kaplan: Çerçeve Sözleşmesi'nin de imzalanması lazım 

Av. Hasip Kaplan, BM' nin iki sözleşmesinin birbirini tamamladığını belirterek, bir bütünlüğün kazandırılması için, Avrupa Konseyi' nin ulusal azınlıkların korunmasınını düzenleyen Çerçeve Sözleşmesi' nin de imzalanması gerektiğini söyledi. Kaplan, sözleşmelerin imzalanmasının önemli bir adım olduğunu, ancak uygulamanın bir süreç sorunu olduğunu kaydederek, şunları söyledi: "Burada yöneticilerin uygulama anlayışı da çok önemli. Bir diğer önemli husus ise, sözleşmelerin uygulanmaması halinde, haklardan yararlanmayan bireylerin, hak arama mücadelesi. Önümüzdeki süreç, bu konudaki bilgilenmenin yapıldığı bir süreç olacak." 

Onay Parlamento' dan 

Türkiye'de BM sözleşmelerinin yürürlüğe girmesi için Parlamento' nun onayı gerekiyor. "AB konusunda ciddiyiz" imajını perçinlemek için, bugünkü Ecevit hükümetinin sözleşmeleri olduğu gibi kabul ederek, Genel Kurul' a sevk etmesi bekleniyor. Hükümet böylece, özelikle Kürtlere yönelik geniş imkanlar sağlayacak kimi maddelere çekinceler koyma işlemini Parlamento'ya yığmış olacak. )... 

Değerli okuyucular bu yapılan Atatürk Cumhuriyeti' nin temel prensiplerine başkaldırı değil midir?.. 

Daha bitmedi YARIN devam edeceğiz.. 

ÖNEMLİ BİR YAZI İÇİN TIKLAYINIZ