ABD’nin İran’a koyduğu ambargonun delinmesi olayında; İran’ın paralarının çalındığı ve işlerin döndürülmesinde Türk yetkililerine milyonlarca dolar rüşvetin verildiği ortaya çıktı.
Ne kadar rüşvet dağıttığını Rıza Sarraf söyleyecek.
Dün Zafer Çağlayan’a 45-50 milyon Euro (235 milyon TL) rüşvet verdiğini açıkladı.
Görevden alınan diğer 4 bakan ile üst düzey bürokratlara ne kadar verdiğini şimdilik açıklamadı…
Bu konu ile ilgili belgeler ve görüntü kayıtları 17/25 Aralık soruşturmaları sırasında kamuoyuna açıklanmıştı.
Operasyonu yürüten savcıların tümü FETÖ üyesi çıktı.
Operasyonun arkasında ABD’nin olduğu kesinleşti.
Bu olayları kamuoyu ile paylaşma görevi Y-CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na verilmişti, o da görevini yaptı…
***
İkinci olay vergi cenneti olan MAN ADA DEVLETİ’NDE kurulan 1 Sterling sermayeli şirket üzerinden yapılan milyonlarca dolarlık para transferleri.
Şirketin kurucusu Sıtkı Ayan, Reis’in İmam-Hatip’ten arkadaşı.
Para transferini yapanlar Erdoğan’ın yakın aile çevresi.
Ayan, İran’dan elektrik ithal ediyor, ayrıca Türkmenistan ve İran’dan gelecek doğalgazın boru hattını yapan müteahhit…
Onun yaptığı iş de ABD’nin İran’a almaya çalıştığı ekonomik kıskacı gevşetmeye dönük…
***
Man Ada Devleti’ne para transferleri 2011 yılında yapılmış.
Vaktiyle Kılıçdaroğlu’nun Soros yardımları ile ayakta duran TESEV’in kurucusu olduğunu açıklayan Barış Yarkadaş’ın 15 Sterline elde ettiği bu belgelere CIA’nın ulaşmadığı kimse söyleyemez…
ABD böyle kanıtları toplar ve işine geldiği zaman kamuoyu ile paylaşır.
Nitekim öyle de yaptı: CIA bu bilgileri Sarraf davası sürerken açıklamayı uygun buldu.
Açıklamayı yine Y-CHP Genel Başkanı Dersimli Kemal’e yaptırdı!..
Kaset operasyonu ile ele geçirilen CHP, ABD’nin kullanımına sunulduğunun iki tipik kanıtı önümüzdedir…
***
AKP sözcüleri, sıcağı sıcağına Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısında gösterip de basına vermediği belgelerin sahte olduğunu ileri sürdüler.
Biz belgelerin doğru olduğunu kabul ederek değerlendirme yapacağız:
Kılıçdaroğlu grup toplantısında Suriyelilere yapılan 35 milyar dolarlık yardımın nasıl harcandığı sorarak, transfer edilen paralarla 35 milyar arasında ilişki olduğunu ima etti…
Y-CHP Parti Sözcüsü Bülent Tezcan ise “Suç duyurusunda bulunun” açıklamasına: “Bizim savcılıkta işimiz yok… Ahlaki değildir… Genel Başkan suçtur veya değildir diye bir şey söylemedi, suç ekseninde bir değerlendirme yapılmamıştır “ diyerek yanıt verdi.
Yani Y-CHP, ortada bir suç yoktur demek istiyor.
Daha ikinci günde çark ettiler!..
***
Kılıçdaroğlu, ABD’nin isteğini yerine getireceğine, bekleseydi ve yaklaşan seçimlerde bu belgeleri açıklamış olsaydı, büyük olasılıkla CHP’ye puan kazandırabilirdi…
Hatta onun yerine şaibesiz/lekesiz sıradan bir CHP’li bu açıklamaları yapsaydı, çok daha etkili olabilirdi.
ABD’nin İran ve Türkiye’yi açıkça hedef aldığı bir dönemde; “yurtseverlik çizgisi”ni terk ederek düşman saflarında boy göstermenin faturasını yine CHP’liler ödeyecek…
Ne yazık ki, Dersimli Kemal’in ağzından paylaşılan en haklı dava bile, kısa süre sonra savunulamaz hale geliyor…
İşte size yaşanmış bir örnek:
17/25 Aralık 2013 öncesinde; yani 2011 genel seçimlerinde AKP’nin oyu yüzde 49.98 iken, 2014 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’a verilen oy yüzde 51.79’a çıktı…
17/25 Aralık operasyonunun arkasında ABD’nin olduğunu anlayan Türk halkı; “bağımsızlık mı hırsızlık mı?” sorusuna:
Önce bağımsızlık yanıtını vermiş oldu.
Yolsuzluk ve hırsızlık olaylarını ABD/FETÖ işle işbirliği yaparak gündeme taşıyan Kılıçdaroğlu, AKP’nin oylarında 2 puana yakın artış sağladı!..
Bakalım 2019 seçimlerine bu olay nasıl etki edecek!?..