Behlül Dane

Behlül Dane

Bu Hayatı Neyleyim, Bana Seni Gerek Seni...
balatfener@gmail.com

YALAN VE HARAM İLE ÇİLE OLAN HAYATLAR

03 Şubat 2021 - 10:09

Pek eskileri bilmiyorum, yaşım o kadar eski değil. şöyle 40 - 50 sene evvelinde köyümüzde işler imece ile yapılırdı, Bizim oralarda bu günde traktör yok, arazi yapısı tarlaların traktör ile sürülmesine imkan vermez. o gün bu gün tarlalar el gücü ile sürülür, mısır, lahana, fasulye, hıyar aşağı köylerde patates tarımı yapılır.
Köy yerleşim planlarımız Anadolu’nun diğer yerleşkeleri gibi şehir düzeninde değildir, Buradaki ailelerin genelde 30-80 dönüm arasında küçük arazileri vardır.
Her aile kendi arazisinde ev yapmıştır, komşuluk biraz uzaktan uzağa yapılır. Fakat yakın samimiyet vardı.

Bu durum köylerin ve mahallelerin sosyal dayanışmasına engel olmazdı. Şimdi şehirlerde aynı apartmanda ikamet edenlerin birbirlerini tanımadıkları gibi köy sakinleri de birbirlerinden koptu, hatta çok basit nedenlerle içten içe düşmanlıklar kırgınlıklar icat edilerek Allahın dağ başında insanlar birbirinden uzaklaştı.
Halbuki buralarda yaşayanların birlikteliğe şehirlerdekinden çok fazla ihtiyacı var, dedim ya 40-50 sene evvel 12 dönümlük tarlamız sabah başlanır ikindiden evvel sürümü biterdi, bir tarafta kadınlar, diğer tarafta erkekler tek sıra olur tarla bellenirdi, arka sırasından gelen biri mısır tohumu atar, son sıra gurup tohumların üzerini çapalayarak ekim işlemi yarım günde bitirilir, ev sahibince hazırlanan yemekler yenir, bazen kemençeci varsa oyunlar oynanırdı, ekimde hasatta düğün havaları ile günler dayanışma ile yaşanırdı.
her köyün birden fazla camisi yoktu, herkes bir camide toplanarak birlikte ibadet ederlerdi, şimdi camilerde cemaat azaldıkça minareler çoğalmaya başladı, son yıllarda geniş ve güçlü aileler kendi adlarına cami yaptırması moda oldu, camiler hepten cemaatsiz kaldı.
Yeni zihniyet insanımıza mutsuzluk veriyor, yalınız bırakıyor, hayatı çekilmez yapıyor bilmiyorlar, anlamıyorlar.
Dün yarım günde sürülen tarlaların sürülmesi haftalarca bitmiyor, doğudan, Gürcistan’dan ve Ermenistan’dan ırgatlar geliyor, mahsulün yarısını birkaç günde peşinen alıp gidiyor, köylüm diğer yarısının aylarca hizmetini yapıyor, pazarlamaya çalışıyor parasını gelecek hasat zamanı alamayanlar var.

Karadeniz’de komşuluk dostluk duyguları zaafa uğrayınca, bireysel kalan köylü mahsulünü enflasyondan koruyamıyor, 2008 de fındığını 1998 fiyatına satamaz oldu. Köylü köyünde, ilçesinde, vilayetinde örgütlenemiyor, birlik olarak rantçılara karşı kendini koruyamıyor alenen sömürülüyor, eskiden bir mısır ve lahana ile geçinen köylü şimdi çay, fındık ve Almanya, İstanbul desteğiyle bile yaşayamıyor.
Bizim insanımız gururludur, birçok yerde olduğu gibi kaymakamlık basıp açız diye bağıramaz, Devlet veya birilerinin verdiği bağışı almaya bile hayâ eder, kabul edemez.
“Açlık sofuluğu bozar” atasözü gereği bizde de düşünceler yeni yeni değişmeye başladı

Hâlbuki bütün bu sıkıntıların, eski komşuluk ilişkilerinin yeniden tesis edilmesi ile telafi edileceğini düşünemiyor, mevcut ilişkilerimizde samimiyet yok, özveri yok, İslami iman yok, halkın yaşadığı dini hayat İslam olmaktan çıkmış millet farkında değil.
Hoca bayram namazı sohbetinde, komşuluğun İslam’daki önemine çok veciz örnekle değinirken, cemaatten kimsenin üzerine bir şeyler almadığına şahit oldum.
İnsanlar birbirlerini o denli yaralamışlar ki çektikleri acılar Allah’ın huzurunda bile unutulmuyor,
Bayram namazı çıkışı bayramlaşmalar sıradan değil, seçmece yapılıyor, birisi ile bayramlaşmaya mecbur kalmamak için birileri sıradan çıkarak camiyi terk ederek diğer kişilerle bayramlaşamıyor.

Hâlbuki birçok kötü yüzünden bir iyi dahi gözden çıkarılmaması gerekirken, cemaat bir kötü yüzünden bütün cemaati terk edebiliyor.
İşte bu nedenlerle benim köylüm yalnız benim köylüm mutsuz, toprakların çoğu işlenmiyor, bu cennet vadiler terk edilerek büyük şehirlere gidiliyor, oralarda yaşadıkları hayatın sıkıntılarından kanser olan hemşerilerimiz genç yaşta ölüyor, sonrada birileri çıkıp bölgede patlama yapan kanser vakalarının sebebi olarak Çernobil’i gösteriyor.
İddia ediyorum Hayrat’ın ve hayratlının çilesinin sebebi ne Çernobil nede doğal faktörler, birinci sebep gayri İslami hayatın getirdiği mutsuzluklardır.
Çok değerli hemşerilerim gelin eski dostlukları tesis edelim, gereken özveriyi verelim, önce o değil önce sen elini gönlünü uzat, utancımızdan bazılarımız kabul etmeyecektir, olsun ısrarcı olalım, kazanacağımız ulvi makamların yüceliği bizim en büyük kazancımız olacaktır. Bu ulvi makamların varlığına inancınız yoksa siz bilirsiniz.  Beğenin belalardan belalar, hastalıklardan hastalıklar, sıkıntılardan sıkıntılar.

Sanmayın çektikleriniz bu dünya ile sınırlı, Yarın huzuru mahşerdeki akıbetinizin zekâtı değil bu dünyada yaşadıklarınız.

YORUMLAR

  • 0 Yorum