Behlül Dane

Behlül Dane

Bu Hayatı Neyleyim, Bana Seni Gerek Seni...
balatfener@gmail.com

RAMAZAN AYINI TANIYALIM ---- RAMAZANIN HİKMETLERİ

03 Şubat 2021 - 12:41

RAMAZAN ve HİKMETLERİ

Ramazan ayı, Allah’ın kullarına ihsan ettiği önemli bir aydır. Faziletiyle ilgili yazılmış ve söylenmiş çok söz vardır. Ama ne olursa olsun asil olan yaşanmasıdır. Aksi taktirde bildiğini yasamayan insan konumuna düşülür ki, bu da İslâm’ın kabul etmediği bir gerçektir.

Ramazan gecelerinin ihyasıyla ilgili Ebu Hureyre’den mervî su hadis dikkat çekici: “Rasulullah ramazan gecelerini ihya etmeye teşvik eder, fakat kesin olarak emretmezdi. Her kim inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazanı ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır.”

“Ramazani ihya etmek...”ten maksat, namaz kılarak ihya etmektir, bu namaz da teravih namazıdır denmiş. Bir başka hadisi şerifte de Peygamberimiz: “Süphesiz Allah ramazan orucunu farz kildi, ben de ramazan gecelerini ihya etmeyi sünnet kildim. Her kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek ramazanı oruçla, gecelerini de namazla ihya ederse anasından doğduğu gibi günahlarından temizlenmiş olur.” buyuruyor.

Görüldüğü gibi ramazan gecelerini ihya etmek, Müslüman için son derece menfaatli bir durum. Burada teravih namazı olarak zikredilmeye çalışılmışsa da, sadece buna hasretmek eksik olur. Asil olan, bu geceleri en hayırlı bir şekilde değerlendirmektir. Kur’an okumak, Peygamber hayatini okumak, tefekkür ve tezekkürle meşgul olmak, ramazan gecelerinde yapılması gereken islerden olmalıdır.

Ramazan ayı, Kur’an ve ibadet ayı olduğundan, gündüzleri oruçlu insanların, gecelerini de meleyeni ile geçirmeden, gündüz ki orucun sevabını yok edici davranışlarda bulunmaması gerekir. Onun için de insan, ramazan ayında her yönüyle kendini hesaba çekmeli. Yaptığı güzelliklere devam etmeli, yapmaması gerekip de yaptığı yanlışlardan da vazgeçip, nasuh tövbesi yapmalıdır. Deyim yerindeyse yeniden doğmak için ramazan ayini, kul, fırsat bilmeli.

Özellikle ramazan gecelerinin ihyasında en verimli is teravih namazıdır. Simdi de teravih namazının nasıl ve ne kadar kılınması gerektiği ile ilgili bilgileri size aktaralım.

Teravih Namazı

Teravih, nefsin istirahat etmesi demektir. Ramazan ayı içinde kıldığımız teravih namazlarında her dört rekattan sonra dinlenildiği (dinlenmesi gerektiği) için bu şekilde adlandırılmıştır.

Tek ve cemaatle kılınabilen teravih namazının hükmü, Ahmet b. Hanbel, Safiî ve Ebu Hanife ile Malikîlerden bazılarına göre EFDALDIR. Bu hükme bu mezheplerden bazı müçtehidler farklı görüşler de beyan etmişlerdir. Mesela Tahavî, vacib-i kifaye demiştir.

Peygamberimizin teravih namazını devamlı cemaatle kılmadığından İslâm âlimlerinin bir kısmi evde kılmanın faziletli olduğu kanaatine varmışlar. Hz. Ömer devrinden sonra teravih namazı İslâm’ın siâri haline geldi ve Müslümanlar bunu devamlı olarak kıldılar. Bu sebeple alimler teravihi camilerde kılmanın efdal olduğu hususunda görüş birliğine vardılar ve bu konuda aşağıdaki delilleri zikrettiler:

Hz. Aise (r.a.) diyor ki: “Hz. Peygamber mescitte namaz kılmıştı. Bir grup cemaat de O’na uyarak namaz kıldılar. Sonra ikinci gün yine kildi. Bu sefer cemaat çoğaldı. Sonra üçüncü gün, yahut dördüncü gün cemaat yine toplandı. Fakat Hz. Peygamber onların yanına çıkmadı. Sabah olunca da söyle buyurdu: “Yaptiginizi gördüm. Ancak size çıkmaktan beni alıkoyan şey, size bu namazın farz olmasından korkmamdır.”

Görüldüğü gibi Hz. Peygamber, teravih namazını cemaatle kılmıştır. O’nu cemaate devam etmekten “ümmetime farz kılınır” endişesi alıkoymuştur.

Ebu Hureyre diyor ki: “Hz. Peygamber, ramazanda çıkıp baktı ki, bir grup cemaat mescidin bir kösesinde namaz kılıyor. “Bunlar nedir?” diye sordu. Dediler ki: “Bunlar Kur’an okumayı bilmeyen bir topluluktur. Ubey b. Kâb namaz kılıyor, onlar da onun namazına uyarak kılıyorlar.” Bunun üzerine Hz. Peygamber buyurdu ki: “Dogru yapıyorlar. Yaptıkları şey ne güzeldir.”

Hz. Ömer (r.a.)’in, cemaati Übey b. Kâb’in arkasında topladığı belirtilir. Zikredilen bu deliller teravih namazının cemaatle kılınmasına delil teşkil etmektedir.

Hz. Peygamber’in: “Farz olanı müstesna namazın efdali, kişinin evinde kıldığı namazdır.” sözünü alimler, teheccüd namazına hamletmişlerdir. Nitekim bayram namazları, küsuf ve istiska gibi cemaatle kılınması meşru olan bazı namazları umumdan istisna ettiler. Teravih namazı da böyledir. Bunun için Ömer b. el-Hattab, teravihin farz kılınması endişesi ortadan kalkınca, cemaatle camide kılmayı emretmiştir. Bu uygulama o zamandan günümüze kadar böylece devam edegelmiş ve ramazan ayında teravih namazı kılmak, İslâm’ın şiarı olmuştur. Ancak teravihi camide cemaatle kılmayıp da evinde kılan kimse kötülenmez, ayıplanmaz.

Teravih namazı konusunda sahabe uygulamasına gelince; Hz. Peygamber’in vefatından sonra Ebu Bekir ve kısmen de Ömer döneminde teravih namazı münferiden, yani cemaat olmaksızın kılınmaktaydı. Bir ramazan öncesi Ömer mescide çıktığında, halkın dağınık bir şekilde teravih namazı kıldığını görmüş ve dağınık bir şekilde kılmak yerine insanları bir imamın arkasında toplayıp teravih namazının cemaatle daha derli toplu, düzenli bir şekilde kılınmasının uygun olacağını düşünmüş ve ertesi gün Ubey b. Kâb’i teravih imamı tayin etmiştir. Düzenli bir şekilde namazın kılındığını görünce de: “Bu ne de güzel bir yeniliktir (bidat).” diye memnuniyetini ifade etmiştir.

Teravih Namazının rekat sayısı

Bu konuda alimlerin üç görüsü vardır:

1- Teravih sekiz rekattır. Muhaddislerin ve Muhakkiklerin görüsü.

2- Teravih yirmi rekattır. Üç imam; Ebu Hanife, Safî ve Ahmet b. Hanbel’in görüsü.

3- Teravih otuz altı rekattır. İmam-i Malik’in görüsü.

Bu görüş içinde muhtelif deliller mevcut. Yalnız üçüncü görüş konusundaki delil hayli zayıf. Birinci ve ikinci görüş konusunda oldukça kuvvetli deliller mevcut. Bu konuda delillerle sizlerin dikkatini dağıtmak istemiyorum. Fakat sunu ifade etmeyi de vazife addediyorum: Bu açıklamalara göre, teravih namazının sekiz rekatının Hz. Peygamberin sünneti, geri kalan on iki rekatının ise, teravihin yirmi rekat olduğuna dair, sahabenin sünneti ve İslâm ümmetinin ramazan ayini ihya gecesiyle yaşattığı geleneği olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu durumu birbirinden ayırmak için bazı Hanefîler teravih namazının ilk sekiz rekatının RATIBE sünnet, geri kalan on iki rekatının ise MÜSTEHAB olduğunu söylemişlerdir.

Ramazan ayı Kur’an ayı, ramazan ayı ibadet ayı; bu aya erisen Müzminler bunun kadrini, kıymetini iyi bilmeliler. Bir kudsî hadiste buyuruluyor ki: “Kulum bana nafile ibadetle yaklaşır; ben onun gören gözü, tutan eli, yürüyen ayagi olurum.” Bizler de bu anlayış üzere hayatimizi idame etmek istiyorsak ibadetlerimize özen göstermeliyiz. İster sekiz, ister yirmi, ister otuz altı kılalım; ister evde, ister mescid/camide kılalım mühim olan hakkıyla ve Allah’ın rızasına uygun olarak kılmaya çalışmamızdır.

Allah’a yakın olmaya çalışıp, Allah’a yaklaştırıcı ibadet etmeye gayret edelim.

Yazıyı tamamlamaya çalışırken bir hususu da izah etmek istiyorum. Ülkemizde kılınan teravih namazları adeta sürat yarısı seklinde eda edilmeye çalışılıyor. Ne hikmetse böyle bir teamül mevcut. Oysa teravih namazının hızlı kılınacağına dair en ufak bir kaynak mevcut değil. Hal böyle olunca müminlerin bu konuya dikkat etmeleri gerekir. Oysa bizler biliyoruz ki, geç saatlere kadar teravih kılınırdı.

Bu hususta su, bazı kimseler çabucak teravih namazını kılıp, kahvehanelere dolup sahur vaktine kadar oturup/oynayıp ondan sonra -bir kısmi sabah namazını kılıp bir kısmi da onu dahi kılmadan- yatmakta. Bu son derece mahzurlu. Sevaba ihtiyacı olan biz müzminlerin böylesi hallerden uzak durması gerekir.

Ne mutlu her şeyi Allah’ın rızasına uygun yapmaya çalışanlara!

Kaynaklar:

1- İslami Araştırmalar Şayi: 4 Nisan 1987

2- İlmihal-i İslam ve Toplum: ISAM-TÜRKIYE DİYANET VAKFI-İSLAM ARAŞTIRMALARI MERKEZİ, İST. 1999.

Kaynak: Ahmet Belada, ilkadim dergisi

GSM: 0535 746 55 48

YORUMLAR

  • 0 Yorum