Bir partinin Genel Başkan Yardımcısına “içimizde bir adam yok muydu da, falanca adamı alıp ülkeye getirdiniz” demiştim.
Soru aynen böyle kibar dilden uzak ve sert.
(Bu soruyu gazeteci olarak sormuyorum)
Kendileri de bana “paraya ihtiyacımız vardı onlarda para ile bir de Bakan gönderdiler” demişti.
Özelleştirmenin baş aktörüydü bu Bakan.
Kendi gitti adı kaldı.
Ecnebi eşiyle poz vermeden, tenis oynamadan kendine gelemezdi “mübarek”.!
Kurtarıcımızdı sanki, öyle gösterilirdi.
Bir kaç dil bilirdi ana diline ihanetin yanında…
(Söz konusu para ile Bakan gelmeden Ankara’da yaşanan bir hadise.)
Hiç unutmuyorum İMF Türkiye masası şefi ülkemize gelmişti.
Ana haber bültenlerine “İMF Türkiye masası şefi bir dizi ziyaretlerde bulunmak üzere Ankara’da kurumları ziyaret ediyor” diye düşmüş, bir gazeteci de şefin, masanın altından ayakkabılarını çıkardığı için çoraplı ayaklarını çekmişti ve bir de ne görelim.
Şefin çorabının altı delikti.
Paranın patronlarının çorabının altı delikti.
Evet, evet yanlış duymadınız, paranın patronlarının çorabının altı delikti.
O sahne gözümün önünden hiç gitmez.
Bize para versin diye gözlerine baktığımız adam, bize masa altından çorap gösteriyor, hemde altı delik çorap gösteriyordu.
Hiç sevmediğim İMF’nin bu şefine saygı duymuştum.
Çünkü bu adam Türklere bir mesaj veriyordu.
Diyordu ki; paranız olsun istiyorsanız çorabınızın altındaki deliği hesap etmeyeceksiniz.
Gerekirse çorabı yamayacak yine giyeceksiniz.
Ama kredi ile çorap almayacaksınız.
Çorabı göstermek mümkün olduğu için çorabı gösterdim, mümkün olsa donumdaki deliği gösteririm.
Müflis tüccar gibi iflasım belli olmasın diye lüks yaşamı seçmeyeceksiniz.
Kendi yağınızda kavrulmaya öğreneceksiniz.
Biz çorabın altındaki delikle gezerken, size borç veriyorsak, sizde bu paraları har vurup harman savurursanız yarın size acımam, bilesiniz.
Şimdi bakıyorumda:
Sigaradan alkole, şekerden kağıda, limanlardan enerji santrallerine bir çok şey çorabı delik şeflere geçti.
Ne demişti Atatürk:
Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar; önce haysiyetlerini sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar.
…ve eklemişti.
İhtiyacımız olan tek bir şey var, çalışmak, çalışmak, daha çok çalışmak.
YORUMLAR