DOSTLARIM! Sizi bilmem ama bendeniz, Ezanı önemsiyorum.
Notlarım bir risale olabilir herhalde.
Ezan; bildirmek, ilan etmek,
çağrıda bulunmak demekmiş.
Okuyana müezzin, okunduğu yere de “mi’zene;”
ama özel günlerde ışık yakıldığı için “minare,”
ezan okunan yere de “şerefe” denirmiş.
Ezanın, İzmir, Bursa Konya tavrı gibi
“okuma tavırları” varmış.
İstanbul ezanına “Saray Tavrı” denirmiş.
Makedonya’da; Üsküp, Kalkandelen, Ohri gibi
şehirlerde de “Osmanlı Tavrı” ile okunurmuş .
Her ezan farklı makamlarda okunurmuş.
Mesela; Sabah ezanı, Saba makamında;
Öğle, Rast veya Hicaz; İkindi, Uşşak veya Bayati;
Akşam, segâh, dügâh; Yatsı, Hicaz, Rast veya Uşşak
Makamlarında okunurmuş.
Bu bilgilerden anlaşılıyor ki, müezzinlik kolay bir iş değil;
Dini ve musiki bilgileriyle donanmak gerekiyor.
Düne göre bu gün değişik bir dünyada yaşıyoruz;
Balkanlarda yakılan, yıkılan cami, medrese ve minareler,
Yeniden inşa ediliyor; susturulan ezanlar
yeniden okunuyor, okullar açılıyor.
BU FAKİR, DİYANET İŞLERİ BAŞKANI olsa
ezan konusunu önemserdi doğrusu..
HAYYE ALE'S SALAH HAYYE ALE'L FELÂH……..