Şerif Simavi

Şerif Simavi

Gönülden Gönüllere
simavi48@gmail.com

EZAN MI, HAZZAN MI, ÇAN MI?

16 Temmuz 2018 - 08:38

18 Temmuz 1932 tarihinde,

ülkemizin minarelerinde ezanlar 

TÜRKÇE okunmaya başlanmıştı.

Hem de, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın

bir genelgesi ile Türkçe okunmaya başlanmıştı.

Bu vesileyle bir şeyleri paylaşmak istedim.

İnsanoğlu, bu yer yuvarlağında 

ilginç serüvenler yaşamıştı. Birilerinin:

“siz bizim inancımızdan değilsiniz” deyip,

bir başkalarını diri diri yakmayı 

uygun gördüğü zamanlar olmuştu. 

Meselâ, Engizisyon dönemlerinde olduğu gibi.

Birilerinin de: 

“istediğin dini ve inancı benimseyebilirsiniz, 

ama “İnsan olma” ortak paydasında birleşip 

bir arada yaşamanın örneklerini verebiliriz”

dediği zamanlar da yaşanmıştı.

Meselâ; 711-1492 yılları arasında,

İspanya’nın Endülüs’ünde olduğu gibi,

"La Convivencia" (bir arada yaşama)

örnekleri verilmişti. 

Hem ezan okunmuş minarelerden, 

hem çan çalmış kulelerden, 

hem dahi hazzan okunmuş havralardan- sinagoglardan.

Bunun örneklerini İstanbul’umuzda

ve çeşitli İslâm beldelerinde de halen görmekteyiz. 

Birileri, Ortaçağ boyunca, antik Yunan'ı 

ve Roma'yı, puta-tapanların 

pagan uygarlıkları olarak görüp,

bu uygarlıklara ait eserlerin

okunmasını dahi yasaklamıştı. 

Ama birileri de, Kordoba’da,

o yasak dönemin eserlerini Arapçaya,

Latince ve İbraniceye tercüme edip

Batı’ya ve tüm dünyaya tanıtmıştı.

Birileri, 1492’de İspanya’da zulüm gören

Yahudilere kucak açmış; ama birileri de,

bu kucak açanlarla aynı dinden ve inançtan olanlara

21. Yüzyılda olanca zulmü reva görmekte.

Yıllar önce Yunanistan’a göçen Rumlar, 

geçen yıllarda İstanbul’a gelmişler 

ve kendilerine sormuşlardı: 

“İstanbul’un en çok neyini özlüyorsunuz?”

Verdikleri cevap: “Ezanlarını,” olmuştu.

Ne dersiniz?

Ezan mı, Hazzan mı? Çan mı?

Bu sorudan sonra, yıllar önce bir ateistin,

“Hangi din?” sorusuna verdiği cevabı hatırlıyorum.

Şöyle demişti:

“Ben Ateyim. Ama bir din seçmek zorunda kalsaydım,

SON DİNİ (ezanı) tercih ederdim.”

Ne dersiniz?