Bu başlık, aşağıdaki levhaya
Osmanlı Türkçesiyle yazılmış.
Hikâyesi oldukça ilginç.
Tekrar paylaşmak istedim.
Zaman, İkinci Dünya Savaşı öncesidir.
Bakırköylü Ermenilerden Dr. Peştemalcıyan,
ailesiyle birlikte Türkiye’den Almanya'ya göç etmiştir.
Ve Berlin'de bir halı ve kilim mağazası açmıştır.
Savaş başlayınca onlar için zor günler başlamıştır.
Ruslar, 1944 yılının Nisan ayında Berlin’i kuşatmışlardır.
30 Nisan’da Hitler intihar etmiştir.
Şehirde, yağma ve talan, taciz ve tecavüzler hüküm sürmektedir.
Bir emir gereği, Peştemalcıyan Halı mağazasının kapılarını açmıştır.
Mağazaya, kılıksız, vahşi görünüşlü, Moğol tipli ve silahlı
iki asker yüksek sesle bağıra çağıra konuşarak gimiştir.
Askerlerden biri, halılarla ilgileniyor,
Diğeri ise Peştemalcıyan ailesine yöneliyor
Ve Peştemalcıyan’ın genç kızına elini uzatıyor.
Ama Peştemalcıyan, ani bir hareketle askeri bileğinden yakalıyor.
İşte olanlar bundan sonra oluyor.
Çekik gözlü asker, tabancasını çekip,
Peştemalcıyan'ın şakağına dayıyor.
Peştemalcıyan, donup kalan yanındaki hanımına dönüyor ve:
“ŞİMDİ B..KU YEDİK” diyor.
Bu sözleri işiten asker silahını indiriyor ve:
- "Ne dedung? Ne dedung?..." diye soruyor.
Peştemalcıyan ne dediğini aynen tekrar ediyor.
Asker ani bir hareketle silahını indiriyor.
Çok eski bir dostunu görmüşçesine
ve sevinçle Peştemalcıyan’ın boynuna
sarılırken, şöyle diyor:
"Miz gan gardaşiz, min sinig gardaşmam" yani
"Biz kan kardeşiyiz, ben senin kardeşinim"
Aslında bu iki asker, Rus ordusundaki
Kırgız askerlerdendi.
Karşılarında Türkçe konuşanları görünce,
böyle bir manzara ortaya çıkmıştı.
Savaş bitince, Peştemalcıyan, bir gazeteci aracılığı ile
bu cümleyi bir hattata yazdırdı ve salonlarına astı.
17 Temmuz 1966 tarihli Yeni Gazete
bu olayı şöyle haber yaptı:
"Levhaya, Bir Ailenin Hayatını Kurtaran
Argo Cümle Yazıldı”
Hayat bu işte. Bizlere ne gibi sürprizler sunacağını
bilmiyoruz ki..
Ne dersiniz?